Uluslararası Ceza Mahkemesi’nden Çekişmeli Yakalama Kararı ve Netanyahu’nun ABD Ziyareti
Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından soykırım suçlamasıyla hakkında yakalama kararı çıkarılan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, pazartesi akşamı ABD Başkanı Donald Trump ile Beyaz Saray’da gerçekleşen üçüncü görüşmesine giriş yaptı. Bu önemli buluş, geçtiğimiz ay İran’a karşı düzenlenen askeri saldırıların ardından gerçekleşirken, Trump’ın Netanyahu’yu Nobel Barış Ödülü’ne aday göstermesi de dikkat çekti.

Netanyahu ve Trump’ın Samimi Akşam Yemeği ve Diplomatik İletişim
Göreve geldiği 20 Ocak’tan bu yana en yoğun görüşmelerini yapan Trump, bu sefer de İsrail Başbakanı’nı onurlandırmak amacıyla Beyaz Saray’daki “Mavi Oda”da özel bir akşam yemeği düzenledi. ABD Başkanı, Netanyahu ve eşi Sara’yı ağırlamaktan büyük onur duyduğunu belirterek, “Uzun yıllara dayanan dostluğumuz ve ortak başarılarımızdan gurur duyuyoruz” ifadelerine yer verdi. Bu samimi ortamda Trump, Netanyahu’nun kendisine olan hayranlığını ve takdirlerini dile getirmesi, iki lider arasındaki güçlü bağları ortaya koydu.
Netanyahu’dan Sürpriz ve Nobel Ödülü Tavsiyesi
Görüşmenin başında Netanyahu, hem İsrail devleti hem de Yahudi halkı adına Donald Trump’a güçlü takdirlerini iletti. Trump’ın liderliğini överken, Netanyahu elinde tuttuğu bir mektupla Trump’a Nobel Barış Ödülü’nü kendisinin çok hak ettiğini ve bu ödüle layık görülmesi gerektiğini vurguladı. Bu “sürpriz” mektubu gören Trump, şaşkınlıkla “Bunu bilmiyordum, çok teşekkür ederim” diyerek, Netanyahu’ya olan minnettarlığını dile getirdi. Netanyahu’nun bu önerisi, iki lider arasındaki samimi ve açık iletişimin güzel bir örneği oldu.
Gazze’nin Durumu ve Sürgün Planları Üzerine Tartışmalar
İlk olarak Trump tarafından şubat ayında dile getirilen Gazze’yi boşaltma ve Filistinlileri başka bölgelere yerleştirme planı, akşam yemeğinde de gündeme getirildi. Trump, Netanyahu’ya bu konuda nasıl bir yol izlenebileceğine ilişkin sorular yöneltti. Netanyahu ise, Trump’ın vizyonunu “dahiyane” olarak nitelendirerek, “Dünyada özgür tercihler geçerlidir. Kalmak isteyen kalabilir, isteyen başka ülkelere gidebilir” dedi. Ayrıca, bazı ülkelerin Filistinlileri kabul etmeye yaklaştığını ve Washington ile yakın temasta olduklarını belirtti. Trump ise, bölge ülkeleriyle işbirliğinin oldukça güçlü olduğunu vurguladı.
İki Devletli Çözüm ve Gazze’deki Gerçekler
İki devletli çözüm konusundaki soruları yanıtsız bırakan Trump, konuyu Netanyahu’ya devretti. Netanyahu ise, bu çözüm önerisini “birçok açıdan aptalca ve ciddiyetsiz” olarak nitelendirdi ve “Gazze’de Hamas tarafından kurulan bir devlete dikkat çekti. 7 Ekim saldırısından sonra iki devletli çözümün artık anlamını yitirdiğini” sözlerine ekledi. Filistinlilerin kendilerini yönetme hakkı olduğunu savunan Netanyahu, ancak bu devletin İsrail’e tehdit olmaması gerektiğini belirtti. “Egemenlik ve güvenlik her zaman bizim önceliğimiz olacak” diyen Netanyahu, “İsrail’de kimse buna razı değildir, çünkü kendimizi korumak zorundayız” şeklinde vurguda bulundu.
Orta Doğu’da Ateşkes ve Barış Süreci
ABD Başkanı, iki taraf arasında önerilen 60 günlük ateşkes konusunda herhangi bir engel olmadığını belirtti ve konuyu Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff’a bıraktı. Witkoff, “Bu kez gerçekten umudum büyük. Çok kısa sürede olumlu sonuçlar alabileceğimize inanıyorum” diyerek, barışın yakın olduğunu müjdeledi. Netanyahu ise, önümüzdeki günlerde ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth ile görüşecek. Akşam saatlerinde ise, Trump yönetimi ve Yahudi ve Evanjelist liderlerin katılacağı özel bir resepsiyon düzenlenecek.
Trump ve Nobel Ödülü Takıntısı
Donald Trump, yeniden başkanlık döneminde savaşları sona erdirme ve barış getirme vaatleriyle öne çıkan bir lider olarak, Nobel Barış Ödülü’nü kazanma takıntısıyla dikkat çekiyor. Trump, özellikle bu ödülü almak için çeşitli ülkeleri aday gösterme girişiminde bulundu. Haziran ayında Pakistan, Mayıs ayında Hindistan ile krizlerin aşılmasında etkili rol oynayacağı gerekçesiyle Nobel’e aday olmayı planladığını açıklamıştı. Kendi sosyal medya hesaplarından yaptığı paylaşımlarda ise, “Ne yaparsam yapayım Nobel kazanamayacağım, bu sonuç ne olursa olsun önemli değil. Ama insanlar biliyor ve benim için bu en büyük ödüldür” diyerek, bu konudaki kararlılığını ortaya koydu.