İngiliz seyahat yazarı Annabelle Thorpe’un gözünden Türkiye: ‘İlk görüşte aşktı’

İngiliz seyahat yazarı Annabelle Thorpe, Türkiye’ye ilk kez 23 yaşında adım attı. Dalaman’dan Kalkan’a yaptığı ilk yolculukta Toros Dağları’nın etkileyici ve büyüleyici manzarasıyla karşılaşan Thorpe, ülkenin doğal güzellikleri ve kültürel zenginlikleri karşısında derin bir hayranlık duydu. O dönemlerde Türkiye, İngilizler tarafından pek de bilinmeyen ve pek tercih edilmeyen bir yaz destinasyonu olarak öne çıkıyordu. Ancak zamanla gelişen turizm altyapısı ve misafirperverlik, bu ülkeyi İngiliz turistler arasında popüler hale getirdi. Bugün ise, yaklaşık 41 kez ziyaret ettiği Türkiye, onun için sadece bir tatil değil, aynı zamanda bir tutku haline geldi.

Thorpe, Türkiye’nin çekiciliğinin temelinde sıcak ve samimi insanların yanı sıra, zengin mutfağı ve çeşitli doğa manzaralarının olduğunu vurguluyor. Ülkenin farklı bölgelerinde, her biri kendine özgü atmosferler ve deneyimler sunan pek çok yer bulunuyor. Ancak, yazar uyarıyor: Popüler tatil kasabaları bazen mega tatil köylerine dönüşerek özgünlüğünü ve otantikliğini kaybetmiş durumda. Buna rağmen, hâlâ keşfedilmeyi bekleyen ve daha az bilinen, sakin, doğal ve kültürel açıdan zengin bölgeler mevcut. Bu bölgeler, doğa ile iç içe ve geleneksel yaşam tarzlarını koruyan yapılarıyla, gerçek anlamda huzurlu ve özgün tatil deneyimleri arayanlar için ideal seçenekler sunuyor.

KALKAN: ŞIK VE HUZURLU BİR AKDENİZ KAÇAMAĞI

Toros Dağları’nın eteğinde, küçük bir balıkçı kasabasından sofistike ve modern bir tatil beldesine dönüşen Kalkan, özellikle şık ve huzurlu atmosferiyle öne çıkıyor. Çatı katı barları, butik otelleri ve gurme restoranlarıyla dikkat çeken bölge, ziyaretçilerine hem lüks hem de samimi bir deneyim sunuyor. Gece hayatı, gürültülü kulüpler yerine, şık kokteyl barları ve canlı caz müzik dinletileri ile dolu, sakin ve elit bir ortam yaratıyor. Bu özellikleriyle Kalkan, hem dinlenmek hem de kaliteli zaman geçirmek isteyenler için ideal bir destinasyon haline gelmiş durumda.

AKYAKA: DOĞAYLA İÇ İÇE SAKİN BİR EGE KASABASI

Gökova Körfezi’nin benzersiz manzarası eşliğinde, sakinliği ve doğal güzelliği ile öne çıkan Akyaka, “sakin şehir” unvanını gururla taşıyor. Nehir kıyısındaki balık restoranları ve zeytin ağaçlarının gölgelediği plajlarıyla, kalabalıklardan uzak, huzurlu ve dingin bir tatil arayanların favorisi. Ayrıca, su sporlarına ilgi duyan gençler ve macera tutkunları için de cazip bir nokta olarak biliniyor. Sığ suları ve doğal ortamı sayesinde, hem dinlenmek hem de doğa ile iç içe olmak isteyenler için mükemmel bir seçim.

ALAÇATI: EGE’NİN GURME BAŞKENTİ

Bordo begonvillerle çevrili taş sokakları, her köşe başında yer alan sanat galerileri ve şirin meyhaneleriyle Alaçatı, Türkiye’nin gastronomi ve eğlence sahnesinde önemli bir yer tutuyor. İstanbul dışındaki en canlı ve renkli mekânlardan biri olan bölge, serin rüzgarları ve yakınındaki plaj kulüpleriyle, deniz ve şehir hayatını mükemmel bir dengeyle sunuyor. Hem lezzetli yemekler tatmak hem de hareketli gece hayatının tadını çıkarmak isteyenler için ideal bir destinasyon.

DALYAN: NEHİRLE TARİHİ BİRLİKTE YAŞATAN KASABA

Likya kaya mezarlarının gölgesinde, nehir kıyısında yer alan Dalyan, doğası ve tarihi dokusunu koruyan nadir tatil beldelerinden biri. Tekneyle gidilen İztuzu Plajı’nda, caretta carettaların koruma altındaki yuvalarını görebilir, doğa ile iç içe bir deneyim yaşayabilirsiniz. Bu bölge, hem doğal güzellikleri hem de tarihi kalıntılarıyla, doğa tutkunları ve tarih severler için ayrı bir öneme sahip. Dalyan’da, kalabalıklar ve turistik yoğunluktan uzak, sakin ve otantik bir atmosfer hakim.

KAŞ: OTANTİK VE RENKLİ

Yunan adası Meis’e karşı konumlanan Kaş, dar ve taş sokakları, butik dükkanları ve tarihi çarşısıyla dikkat çekiyor. Ayrıca, bölgenin sunduğu çeşitli aktivite olanaklarıyla da macera arayanların favorisi. Dalış, yürüyüş, yamaç paraşütü gibi pek çok spor ve aktiviteye uygun olan Kaş, doğa ve kültür tutkunlarının ilgisini çekiyor. Tarih ve doğa ile iç içe olan bu bölge, özgün atmosferiyle unutulmaz bir deneyim vaat ediyor.

GÖCEK: YELKENCİLERİN GÖZDESİ

Korunaklı koyları, lüks marinası ve huzurlu atmosferiyle Göcek, Türkiye’de tekne turları ve yatçılık için en popüler destinasyonlardan biri. Liman boyunca sıralanan şık butikler ve deniz ürünleri restoranları, bölgenin zarif ve elit kimliğini pekiştiriyor. Gün batımında deniz üzerinde yapılan tekneler ve sakin kıyı şeridi, Göcek’i lüks ve rahat bir kaçamak noktası haline getiriyor. Hem doğa hem de lüks yaşamı bir arada sunan Göcek, deniz tutkunlarının vazgeçilmez adreslerinden biri olmaya devam ediyor.

FARALYA VE ÇIRALI: DOĞAYLA BAŞ BAŞA

Keşfedilmemiş güzellikleriyle bilinen Faralya ve Çıralı bölgeleri, doğayla bütünleşmek isteyenler için ideal. Kelebekler Vadisi ve Likya Yolu’nun çevrelediği bu dağ köyleri, sadece manzarasıyla değil, aynı zamanda sakinliği ve doğal ortamıyla da büyüleyici. Büyük otellerden uzak, sade ve doğayla uyum içerisinde bir yaşam tarzı sunan bu bölgeler, sessizliğin ve huzurun tadını çıkarmak isteyenler için mükemmel seçenekler sunuyor.

PATARA: ALTIN KUMLAR VE ANTİK KENTLER

22 kilometre uzunluğundaki Patara Plajı, Türkiye’nin en geniş ve bakir sahillerinden biri olarak öne çıkıyor. Kumların hemen ardında, Likya medeniyetine ait kalıntılar ve antik kentler yer alıyor. Bölgede, doğal güzellikleri koruyan çok az sayıda pansiyon bulunuyor, bu da bölgenin özgün ve otantik kalmasını sağlıyor. Hem tarih hem de doğa tutkunları için ideal bir destinasyon olan Patara, sakin ve doğal ortamıyla fark yaratıyor.

ŞİRİNCE: ŞARAP, TARİH VE SESSİZLİK

İzmir’in dağ köylerinden Şirince, tarihi Rum evleri ve üzüm bağlarıyla tanınıyor. Ege’ye özgü meyve şaraplarının satıldığı küçük dükkânlar, ziyaretçileri geçmişe götürüyor ve bölgenin yerel kültürünü yakından tanımalarına imkan tanıyor. Ayrıca, antik Efes harabelerine çok yakın olmasıyla, tarih severler için de önemli bir üs konumunda. Hem doğa hem de tarih tutkunları, burada hem dinlenebilir hem de kültürel zenginlikleri keşfedebilirler.