41,6242$% 0,28
48,8418€% 0,49
5.165,66%0,01
8.626,00%-0,03
34.399,00%-0,04
11.220,22%1,89
Yapay zekanın sinema sektörüne etkisi ve sektörün bu teknolojik dönüşüm karşısındaki yönelimleri, şu anda en çok tartışılan konulardan biri haline geldi. Hukuki süreçler devam etse de; yapay zeka şirketlerinin piyasa değeri yüz milyarları aşarken, Hollywood’un büyük stüdyoları hakların korunmadığını savunuyor. Bu tartışmalar sürerken, hatırladığım ve dikkat çekmek istediğim yakın zamanda izlediğim bir dijital yapım olan HBO Max’in Dağ Başı filmiydi. Bu yapım, sosyal medyanın gücü, yapay zekanın geleceğe olan etkileri ve ‘dünyayı yöneten 5 büyük ailenin’ yer aldığı genç liderlerin dünyaya yön verme şeklini anlatıyor.
Yönetmen Jesse Armstrong’un kaleminden çıkan bu eser, onun en çok tanındığı yapım olan Succession dizisinden güçlü izler taşıyor. Dizide ve filmde karşılaştığımız olaylar, medya devleri arasındaki mücadeleyi, aile içi çekişmeleri ve güç dengesini bir arada sunuyor. Üstelik, sokak olaylarından darbelerin perde arkasına kadar geniş bir yelpazede gerçeklik ve hayal iç içe geçiyor. Bu güç, elbette teknoloji ve yapay zekadan geliyor.
Acaba dünya, yapay zeka ve robotlar tarafından yönetilmeden önce onları yöneten gerçek güçler kimler? Hükümetler, liderler veya sokaktaki halk mı?İşte şimdi filmde anlatılan hikayeye göz atalım.
Yükselen Çocuklar: Dünyayı Yöneten Gençler
Film, uluslararası ölçekte büyüyen bir kriz sırasında bir araya gelen dört milyarderin öyküsünü anlatıyor. Aslında, bu kişiler yüksek meblağlar ödeyerek poker oynuyorlar. Özel jetler, yüksek performanslı arabalar ve dünyanın herhangi bir yerinden uzakta, dağın tepesinde bulunan muhteşem bir malikanede bir araya geliyorlar. Ancak bu toplantılar, sadece birkaç kişinin servetlerini katladığı şeffaf bir oyun değil; aynı zamanda onların güç ve kontrol peşinde koştuğu bir alan olarak öne çıkıyor.
Gençler ve Aileden Çok Dijital Güçler
Bu dört arkadaş toplamda 371 milyar dolarlık serveti yönetiyor ve bu gece, servetlerini iki katına çıkarmış durumda. Hepsi de ‘plütokrat’ — yani, servetleriyle siyaseti ve gücü kontrol ediyorlar. Bu durumu, günümüzün güç odaklarını düşündüren bir noktaya getiriyor. Hatırlarsak, dünya üzerinde söz sahibi olanlar genellikle devletler değil, büyük teknoloji şirketleri ve onların genç yöneticileri oluyor. Oyunculardan biri, Jason Schwartzman’ın canlandırdığı Hugo, meditasyon uygulamasıyla tanınıyor. Steve Carell’nin canlandırdığı Randy, Washington’daki bağlantıları sayesinde orduyu ve elektrik şebekelerini etkileyebiliyor. Ramy Youssef’in temsil ettiği Jeff, yapay zeka öncüsü ve herkesin ihtiyaç duyduğu biri. Cory Michael Smith’in karakteri Ven ise, sosyal medya platformu Traan’ın sahibi. Bu karakter, Elon Musk ve Mark Zuckerberg arasında bir yerde duruyor, ancak temel olarak teknoloji devlerini temsil ediyor.
Yönetmen Jesse Armstrong’un eserinde gerçekçilik, kurmaca ile iç içe geçiyor. Ona göre, succession dizisinde olduğu gibi, bu film de gerçek olaylara dayanıyor ve dönemin sinik, güce doyuran ve manipüle eden ruhunu yansıtıyor. Dağ Başı hikayesi ise, gece boyunca dünyada olup bitenlerin küçük bir aynası gibi duruyor. Sosyal medyada yayılan yanlış bilgiler, çocukların öldürülmesi, sokakta masum insanların yakılması, askeri darbeler ve karmaşık olaylar birbirine karışmış durumda, ve tüm bunlar bizim gerçeklik algımızı sarsıyor.
‘GERÇEK’ KAVRAMI Kurmaca mıdır?
Filmde, dört arkadaş birlikte ikram edilen atıştırmalıklar eşliğinde, ‘Bunu sona erdirelim’ diyorlar. Ama vazgeçmiyorlar; çünkü gerçeklik sürekli güncellenen ve kendini yeniden tanımlayan bir olgu. Gerçek, yalnızca yaşananlar değil, aynı zamanda onları yeniden yapılandıran ve manipüle edenlerin ellerinde şekillenen bir alan. Yani, aslında bu gerçeklik, bizim onayımız ve inancımızla var oluyor. Yalanlar, dezenformasyonlar ve yeniden kurgular, bu yeni gerçekliğin temel taşlarını oluşturuyor ve bu da her biri servetlerini artırıyor.
Kısacası, tanıdık geliyor mu? Bu durumu, filmlerden aldığımız standartlar mı yoksa yaşadığımız dünyada son yıllarda giderek artan olayların yansıması mı? İşte bu sorular, ekranlarımıza ve hayatımıza yansıyan yeni dünyanın aynasıdır.
İrade ve Kontrol Kimde?
‘Dağ Başı’ filmi, anlatımı ve işaret ettiği noktalarla, sosyal medyanın bizim gerçeklik algımızı nasıl şekillendirdiğine dikkat çekiyor. Bilgi ve doğruluk karmaşası içinde, irademiz gerçekten bize ait mi yoksa bu teknolojiler ve manipülasyonlar aracılığıyla mı kirleniyor? Kendimize şu soruyu sormalıyız: Sadece gelen bilgiyi kabul edip irademizi teslim mi ediyoruz, yoksa aktif olarak savunma mekanizmalarıyla bilinçli bir tercih mi yapıyoruz?
Yapay zekanın, sadece sinema alanını değil, gerçek yaşamı ve küresel gelişmeleri nasıl değiştirdiğine dair güçlü bir uyarı niteliği taşıyan Dağ Başı, yalnızca birkaç oyuncuyla ve tek mekânda anlatılan, yoğun ve insana dair bir hikâye. Bu yapım, günümüz dünyasının gerçek sorunlarını ve ideolojilerini, klasik anlatım kalıplarından uzak, farklı bir bakış açısıyla tekrar gözler önüne seriyor.
” , “meta_keywords”: “Yapay zeka, sinema, filmler, dijital medya, küresel kriz, güç savaşları, şirketler, teknoloji, manipülasyon, gerçeklik, sosyal medya, Jesse Armstrong, Succession, Dağ Başı, film analizi, medya eleştirisi
Marvel’s Wolverine’in Heyecanlandıran Çıkış Tarihi ve Yeni Fragmanı