İran ve ABD Arasındaki Gerginlikte Yeni Gelişmeler ve Bölgesel Yansımalar

0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

İran’ın Nükleer Tesislerine Yapılan Saldırılar ve Sonrası Gelişmeler

22 Haziran tarihinde İran’ın Fordo, Natanz ve İsfahan’daki nükleer araştırma ve geliştirme tesislerine yönelik düzenlenen saldırı, Amerikan B-2 Sprit hayalet uçaklarından atılan toplam 14 sığınak delici bomba ile gerçekleşti. Bu saldırı, İran’da ciddi yankılar uyandırırken, ülkenin savunma sistemlerini alarma geçirdi. Aynı gün akşam saatlerinde İran, Katar’daki El-Udeyd Amerikan askeri üssünü hedef alan füze saldırısı düzenledi. İran devlet televizyonu IRIB, bu saldırıyı “Fetih Müjdesi” olarak adlandırdı ve saldırının birkaç saat önce İran’ın güçlü silahlı kuvvetleri tarafından gerçekleştirildiğini açıkladı.

İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Sekreterliği tarafından yapılan resmi açıklamada, “ABD’nin İran’ın nükleer tesislerine yönelik saldırgan ve küstahça girişimine yanıt olarak, Katar’daki El-Udeyd ABD Hava Üssü birkaç saat önce İran’ın kararlı ve güçlü kuvvetleri tarafından yok edildi” ifadelerine yer verildi. Ayrıca, kullanılan füze sayısının, ABD’nin İran’daki nükleer tesislerine saldırmak amacıyla kullandığı bomba sayısı ile aynı olduğu belirtildi. İran, bu saldırıyla müttefiklerine ve uluslararası kamuoyuna, “İran toprak bütünlüğüne, egemenliğine ve ulusal güvenliğine yönelik hiçbir saldırı, hiçbir koşulda karşılıksız kalmayacaktır” mesajını verdi. Saldırıda, İran tarafından ateşlenen 14 füzeden 3’ü hedefe isabet ederken, toplamda 19 füze ateşlendiği açıklandı. Katar Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Macid el-Ensari ise, hava savunma sistemlerinin saldırıyı engellediğini ve bir füzeye isabet gerçekleştiğini belirtti.

Saldırılar ve Önceden Bildirilmiş Bilgi

Uluslararası basında yer alan haberlere göre, İran, Katar’daki ABD üssüne düzenlenen saldırıyı Katar yönetimiyle koordine ederek gerçekleştirdi ve saldırı öncesinde ABD yönetimine bilgi verdi. Bu gelişmeler, İran ile ABD arasındaki iletişimin seviyesini ve bölgedeki karmaşık ilişkileri gözler önüne serdi. Üst düzey bir ABDli yetkili CNN’e yaptığı açıklamada, “Trump yönetimi, İran’daki nükleer tesislere yapılan saldırıdan sonra Tahran’ın misilleme yapacağını öngörüyordu ve Başkan Trump, bölgede daha fazla askerî angajman istemiyordu” dedi. Ayrıca, İran’ın Katar’a saldırısı ve bölgedeki gelişmeler nedeniyle petrol fiyatları, beklentilerin aksine %7 oranında düşüş gösterdi.

Barışın Çıkış Yolu ve Uluslararası Yansımalar

ABD Başkanı Donald Trump, sosyal medya platformu Truth Social üzerinden yaptığı açıklamada, İran ve İsrail arasında tam ve kapsamlı bir ateşkesin sağlandığını duyurdu. Trump’a göre, İran ile İsrail ilk etapta 12 saatlik bir ateşkes anlaşması imzaladı ve bu anlaşma, toplamda 24 saat sonunda savaşın resmen sona ereceği yönünde. Trump, açıklamasında şu ifadeleri kullandı: “İran, ilk etapta ateşkes başlatacak, 12 saat sonra İsrail devreye girecek ve toplam 24 saat sonunda savaş sona erecek. Bu durum, dünya genelinde barışın sağlanması adına önemli bir adım. Bu süreçte gösterilen sabır, cesaret ve akıl dolu kararlar, bölgenin istikrarı için umut vericidir. Tanrı, İsrail’i, İran’ı, Orta Doğu’yu, Amerika’yı ve tüm dünyayı korusun!”

Önceki açıklamasında ise, “İran’a saldırı öncesinde bilgilendirme yapıldığı için teşekkür ediyorum. Şimdi, barış zamanı” ifadelerine yer verdi. Bu gelişmeler, bölgesel ve küresel siyasette yeni bir dönemin başlangıcını işaret ediyor.

Türk Hava Yolları’ndan Sefer İptalleri ve Bölgesel Etkiler

Türk Hava Yolları (THY), İran’ın Katar ve Irak’taki ABD üslerine düzenlenen saldırıların ardından, 23 Haziran 2025 tarihinde planlanan Bahreyn, Dammam, Doha, Dubai, Kuveyt, Abu Dabi ve Maskat seferlerini iptal etti. Bu karar, bölgedeki güvenlik endişeleri ve ulaşımda yaşanabilecek olası aksaklıklar nedeniyle alındı. Uçuşların iptal edilmesi, bölgedeki istikrarın sağlanması ve sivil havacılık güvenliği açısından büyük önem taşıyor.

Son olarak, bölgedeki gelişmeler, uluslararası enerji piyasalarını da etkiledi ve petrol fiyatlarında beklenmedik bir düşüş yaşandı. Bu gelişmeler, bölge ülkeleri ve küresel ekonomiler açısından yeni riskler ve fırsatlar barındırıyor.