40,2607$% 0.13
46,7252€% 0.08
4.320,96%0,56
7.017,00%0,27
27.981,00%0,27
10.219,40%-0,06
Hayatımızda genellikle çok dikkat çekmeden, sessizce ve alçakgönüllü bir şekilde yer alan birçok ürün vardır; kahvaltı sofralarında, tatlıların üzerinde ya da sosların gövdesinde… Tahin de bunlardan biridir. Sadece helvasında değil, diğer pek çok yemekte ve lezzet uyumunda ana unsur olarak kendini gösterir. Ancak, bir kaşık tahin sadece susamın değil, aynı zamanda toprakların, iklimlerin, geleneklerin ve kültürlerin de özüdür. Dünya tahin üretiminde öncü olan Çelik ailesi, bu sessiz kahramanı, birkaç yıl önce açtıkları Levant Tahin Butiği ile kendi hikâyelerine taşıdı. Şimdi ise, yeni açılan ikinci mağazalarıyla Emaar projesinde, bu lezzeti bambaşka bir seviyeye çıkardıklarını görüyoruz.
Levant Tahinier, sadece tahini değil, onun etrafında şekillenen özgün bir mutfak ve kültür kimliğini de yansıtıyor. Bu mekan, Antepli köklerin ve komşu Arap coğrafyasının zengin kahvaltı geleneklerinin buluştuğu, her tabakta bir hikâye anlatan sofralarıyla öne çıkıyor. Baba Hacı Mustafa Çelik’in memleketi Gaziantep’te 1959 yılında kurduğu Tunas markası, yılda yaklaşık 30 bin ton tahin üretimiyle sektörün önemli aktörlerinden biri haline gelmiş durumda. Reçel ve benzeri ürünler de üreten marka, tam 70 ülkeye ihracat gerçekleştiriyor. Bu nedenle, Levant Tahinier, sadece bir hammadde sunucusu değil, aynı zamanda dünyanın en büyük tahin ticaretinin merkezinde yer alan, hammadde ve ürün bilgisini bütünsel bir yaklaşımla birleştiren bir platformdur.
Levant Tahinier’in kullandığı tahinlerin tamamı yerli susamdan üretiliyor. Bu, büyük bir fark ve bilinçli bir tercih. Çünkü piyasada gördüğünüz simitlerin üzerindeki susamdan, raflarda satılan helvalara kadar neredeyse tamamında ithal susam kullanılıyor. Özellikle Antalya-Manavgat ve Fethiye Köyceğiz bölgesinden gelen susamlar, dünyanın en kaliteli susamları arasında yer alıyor. Ancak, yüksek fiyatları nedeniyle öncelikle Japonya gibi yüksek gelir seviyesine sahip ülkelerle ihraç ediliyorlar. Afrika kökenli ithal susamlar ise genellikle daha sade, tekdüze tatlar sunuyor. Buna karşılık, yerli susamlarımız yüksek mineral içeriği ve doğal tuzluluğu sayesinde, tahinlere derinlik ve zenginlik katıyor. Sadece yerli tahinin vurgusunun yapılması bile, günümüzde sanayileşmenin ve standartlaşmanın gölgesinde kalan bu önemli hammaddenin tekrar görünür olmasını sağlıyor; bilinçli tüketiciler ve sektör paydaşları için adeta bir farkındalık çağrısıdır bu.
Kurucusu Hüseyin Çelik’in ince zevkini her detayda görmek mümkün. Dekorasyondan menüye, her unsur özenle seçilmiş. Burada yalnızca Hermes sofra takımlarıyla servis yapılıyor; bardaklar Baccarat, raflarda ise pahalı ve değerli kitaplar yer alıyor. Bu detaylar, mekanın sadece bir restoran değil, aynı zamanda bir yaşam ve kültür alanı olduğunu gösteriyor.
Levant’ın gün boyu süren kahvaltıları ise, mekanın en güçlü yanlarından biri. Burada kahvaltı, sadece bir tabaktan ibaret değil; kültürlerin ve geleneklerin bir araya geldiği, anlatılan bir hikayeye dönüşüyor. Dışları susama bulanıp hafifçe kızartılmış Antep peyniri, üzerinde tek bir yumurta sarısıyla hazırlanan peynirli suböreği, şakşuka yumurta, siyah zeytin salatasıyla sunulan labne, bol tahinli tereyağı, Kilis zeytinyağı ve toz zahterle zenginleştirilen Filistin simidi, gül yapraklarıyla süslenmiş bal-kaymak… Bu saydıklarım, sadece birkaç örnek. Tüm bunların toplam fiyatı ise 1.450 Türk Lirası civarında.
Levant Tahinier, sadece tahini üretmekle kalmıyor; aynı zamanda bir kültürel hafıza ve tarihsel iz bırakıyor. Burada, bir ürünün sadece hammaddesiyle değil, sunumuyla, hikayesiyle ve ruhuyla da anlatılabileceğine tanıklık ediyorsunuz. Tahin artık yalnızca kahvaltıdaki küçük bir eşlikçi değil; aynı zamanda kültürün, kimliğin ve gerçekliğin başrolünde yer alan, anlatı dolu bir malzeme. Belki de ilk kez, bir kaşık tahinin bu kadar çok şeyi anlatabildiğine tanık oluyoruz.
Next Sosyal web giriş kayıt ekranı || Next Sosyal nedir, nasıl üye olunur? Türkiye’nin yeni sosyal platformu Next Sosyal kaynak kodları yayınlandı!