40,2607$% 0.13
46,7252€% 0.08
4.320,96%0,56
7.017,00%0,27
27.981,00%0,27
10.219,40%-0,06
Şu an yoğun bir konser maratonunun içindeyim; her gün farklı bir şehirde sahne alıyor. İstanbul’a geldiği gün onu yakalamak gerçekten büyük bir şans oldu. Gerçekten son derece nazik, saygılı ve içten bir insan. Hayatımıza adım attığı ilk günden beri 29 yıl geçti, ama hâlâ ilk klibindeki gibi taze ve yakışıklı duruyor, zaman onu adeta hafifleştiriyor ve olgunlaştırıyor. Gökhan Tepe ile bugünden geçmişe doğru uzanan, hem sanat hem de hayat tecrübelerine dair çok samimi bir sohbet gerçekleştiriyoruz.
Yeni şarkısının “Derde Aşık Olmuşuz”la başlamamız güzel oldu. Bu şarkı ne anlatıyor, biraz ondan bahsedelim?
Sözleri Şebnem Sungur’a, bestesi bana, düzenlemesi ise Alper Atakan’a ait. Biraz dertli bir aşk hikayesini anlatıyor ama bu hikâyeden güçlenerek çıkmanın da önemini vurguluyor.
Sen derde aşık olmayı sever misin?
Aslında kimse gerçekten dertli aşıkları sevmez, ama ne yazık ki aşk bazen kaçınılmaz olarak dertlerle de iç içe geçebiliyor. Aşkın içine bu gerçeklik de giriyor işte.
Aşkın mutluluk ve huzur halini seviyorum, acı ve ıstırap tarafını ise hiç tercih etmem.
Ne güzel, sen sevmiyorsun ama şarkılarınla dinleyenleri zaman zaman büyük dertlere gömüp efkârlandırıyorsun…
Aşk, bazen çileye dönüşebilir. Ben de hayatımda aşkın bu yönünü deneyimledim; çok çile çektiğim zamanlar oldu. Doğru söylüyorsun, o zamanlar yazdığım şarkılar biraz acı verdi dinleyicilere, ama şu son şarkımda biraz daha kendimize güvenmemiz gerektiğine vurgu yapıyorum. “Çileden de çıkacak yine biziz ve dimdik ayakta durmalıyız” diyerek, artık dertler karşısında yılmadan durmanın önemini anlatıyorum. Artık dertlenmek yerine, “Yanacaksa ortalık yansın, ne olacaksa olsun” demeliyiz.
Sence aşk acısının bir merhemi var mı?
Valla, varsa bana da söyleyin! Net bir formül bilmiyorum, ama sonuçta zaman her şeyin ilacıdır. En büyük aşkların ve en derin acıların bile zamanla hafiflediğini görebiliyoruz. Sabır ve olgunluk, bu süreçte en büyük yardımcımız olmalı. Acıyı görmezden gelmek değil, onunla yüzleşmek ve zamanla iyileşmek en doğrusu.
29 yıl boyunca popstar olmak zor muydu?
Ben aslında kendimi starlık olarak tanımlamıyorum. Daha çok başarılı bir sanatçı kariyeri olarak görüyorum. Zira, starlık gerçekten zor bir mevki; yönetimi ve sorumlulukları çok ağır. Birçok şeyden feragat etmeniz gerekebilir. Ben, başarılı olmayı tercih eden, starlık takıntısı olmayan bir hayatı seçtim ve bu beni çok mutlu etti.
Zamansız olmayı nasıl başarıyorsun? Çok eskimeyen şarkıların sırrı nedir?
Ortaokulda evde saç fırçasını mikrofon yapıp aynanın karşısında şarkı söyleyen bir çocukken başlamış bu tutku. Eğer bugün hâlâ aynı aşk ve tutku ile şarkı söylüyorsam, bu içimdeki o çocukluk hevesinin ve şarkı yapma aşkının sonucu. Bir işi gerçekten sevgiyle yapıyorsan, bütün zorlukları aşabiliyorsun. Tabii ki, her şarkı hit olmuyor, bazıları zamanın akışına ayak uyduramıyor, ama önemli olan bu süreçte hep kendini geliştirmek ve yeni şeyler denemek.
Ne gibi zorluklar yaşadın?
Yenilikçi ve gençlere yönelik projelere girişirken zaman zaman zorlandım. Her seferinde kendime sorduğum “Ne yapmalıyım?” sorusuna, bana hep “Devam et, yılma, ayakta dur” yanıtını aldım. Bu tecrübeler, zaman içinde bana çok şey kattı. Dinleyicilerin desteği ve sevgisi ise, bana güç verdi, yalnız kalmadım.
Magazinsel olaylara girmeden, olaysız bir şekilde ünlü olmak zor muydu?
Elbette, bunun bedelleri de oldu. Yatırımcıların ve medyanın ilgisi, daha çok görünür olmak istediğinde artıyor. Ama ben, bu yoldan gitmedim ve pişman değilim. Aksi takdirde, yüzüme gözüme bulaştırırdım ve o zaman gerçekten bir magazin figürü olurdum. Ben, içten ve samimi bir sanatçı olarak kalmayı tercih ettim.
İnsanlara karşı çok kibar ve naif bir yapıya sahipsin. Gerçekten öyle misin?
Elimden geldiğince kimseyi kırmamaya ve incitmemeye gayret ederim. Bu benim karakterimde var. Zaten, kavgayı ve polemiği sevmedim hiçbir zaman. İnsanlarla iyi geçinmeye ve uyum içinde olmaya çalışırım. Tabii, bazen benim de sinirlenip tepki verdiğim anlar olur, ama genel anlamda barışçıl ve saygılı biriyim.
Böyle naif biri olarak, zaman zaman hırpalanıp incindiğin oldu mu?
Tabii, hakkımın yendiği ve iyi niyetimin suiistimal edildiği durumlar yaşadım. Hem maddi hem de manevi açıdan zor zamanlar geçirdim. Ama bu tecrübeler benim için çok kıymetliydi. Bu sayede, önlemler almayı öğrendim ve daha güçlü oldum. Arkadaşlarıma da hep “Yaşadığınız acıları büyütmeyin, onlar sizin daha güçlü olmanız için birer sınavdır” diye tavsiyede bulunurum. Çalışarak ve üretmeye devam ederek, güçleniyorum.
İşte bu noktada, teknolojinin ve sosyal medyanın artmasıyla duyguların nasıl değiştiğini gözlemliyorsun, değil mi?
Zamana direnen, ruhu özel şarkılar üretmeye devam ediyorsun. Bunun sırrı nedir?
90’larda, ruhu çok derin ve özel şarkılar vardı. Ben de yüksek duygular barındıran, anlamlı şarkılar yapmayı seviyorum. Sıradanlık yerine, ruhuma uygun ve içten besteler peşindeyim. Bu yüzden, bazen iki-üç yıl yeni bir şey üretmeden durabiliyorum; çünkü, içimde yeni bir duygunun olgunlaşmasını bekliyorum.
“90’larda ruhu çok özel şarkılar üretildi” diyorsun, peki, o günlerden bugüne ne değişti?
Hayat çok hızlandı. Teknoloji ve sosyal medyanın etkisiyle, duygular biraz sıradanlaştı. Eskiden flörtler çok daha duygusaldı, daha mesafeli ve anlamlıydı; şimdi ise daha değişken ve yüzeysel hale geldi. Bu, şarkıların ve duyguların da tezahürünü etkiliyor. Artık, derin ve anlamlı duyguları anlatmak daha zor hale geldi.
Hayatındaki en kötü altı ayın neydi?
“Hayır, bir gün gelir de üretimden kopar mıyım?” diye korktuğum zamanlar oldu. Bu, gerçekten yaşadığım bir deneyimdi. Kanal D’de yayımlanan ‘Elveda Derken’ dizisinde başrolü üstlendiğim dönemde, yaklaşık 1,5 yıl müzikle ilgilenemedim. Set bittiğinde ise, gitarımı elime alıp tekrar üretmeye başladım. Ama bu süreç benim için çok zor ve üzücüydü; kendime “Gitti, buraya kadarmış, artık yeni bir başlangıç yapmalı mıyım?” diye sordum. Altı ayın sonunda, gece gündüz çalışarak yeniden bestelemeye başladım ve en sonunda ‘Birkaç Beden Önce’ şarkısı ile tekrar sahneye döndüm.
Bu kadar güzel aşk şarkıları yazıyorsun, peki, aşkı nasıl anlatırsın?
Aşk, tadını sonuna kadar çıkarması ve özgürce yaşanması gereken bir duygu. Sıkıntı ve acı da olsa, o duyguların iç içe geçtiği bir yol bu. Ama en güzeli, sevgi ve özgürlükle yaşamak.
Sende, yazdığın ama belki de yaşayamadığın duygular oldu mu?
Çoğu zaman, gerçekten çok duyguyu yaşadım. Hatta bazı şarkılarımda, “Pantolonunu sevdim, çıkar onu bebeğim” gibi eğlenceli ve samimi sözler olsa da, aslında herkesin iç dünyasında farklı duygular ve hikâyeler gizlidir.
Dokuz yıldır evlisin. Evlilik hayatında neleri değiştirdi?
Evlilik, hayatı bambaşka bir boyuta taşıyan bir olgu. Artık, bir hayat paylaşımı ve sorumluluk anlamına geliyor. İlk yıllarımızda, yine flört gibi yaşadık; yurtdışına seyahatler, özgürce gezmeler ve eğlenceler… Ama eşim hamile kalınca, her şey değişti. Artık aile olma yolunda ciddi adımlar attık. Denizhan’ın doğumu, bizim hayatımızı tamamen değiştirdi ve ona olan sevgi, hayatımıza yeni bir anlam kattı. Denizhan sayesinde, önceki özgürlüklerimiz yerini aile ve sorumluluklere bıraktı. Şimdi ise, onunla birlikte büyüyüp gelişiyoruz; onu büyütürken kurallara uymak ve sevgiyle yaklaşmak en önemli görevimiz.
Denizhan 6 yaşına girecek. Bu süreçte seni en çok etkileyen nedir?
Benim hayatım, bebekten önce ve sonra olmak üzere ikiye ayrılıyor. Bebeklik döneminden önce, topluma ve hayata karşı sorumluluklarım vardı; şarkılarımla, konserlerimle. Evlendiğimde ve Denizhan dünyaya geldiğinde, bu sorumluluklar daha da arttı. Hem kendimi hem de onu en iyi şekilde yetiştirmeye çalışıyorum. Bu süreçte, kendimi sürekli daha iyi motive ediyorum. Artık, konserlere ailemi de götürüyorum. Gündüz baba düğmesini açıyorum, gece ise annesine teslim ediyorum. Kostümümü giyip sahneye çıkarken, onun sevgi ve disiplinle büyümesine katkı sağlıyorum.
İlk albümünü yapmış biri olarak, bugün yolda onu görsen ne derdin?
Her zaman “Allah yardımcın olsun” derdim. Çünkü, ilk albüm heyecanı ve zorluklarıyla dolu bir dönemdi. O zamanlar, her şey yeni ve karmaşıktı; ilk albüm, tüm flaşlar, eleştiriler ve beklentiler üzerimdeydi. Bunu bir bebeğin ilk aylık dönemine benzetiyorum; ilk adımlar ve ilk tepkiler çok önemliydi.
29 yılda en çok yanlış anlaşıldığın şey nedir?
Çok fazla yanlış anlaşılacak bir şey yapmadım, bu yüzden büyük bir sorun yaşamadım. Aslında, kendimi hep doğru ve samimi tutmaya çalıştım. Belki de, bazı insanlar beni yanlış anlamış olabilir, ama ben hep dürüst ve içten oldum.
Şarkılarında, duygularını açıkça paylaştığın için kendini çıplak hissettiğin zamanlar oldu mu?
Ben, milyonlarca insanın duygularına tercüman oluyorum. Bu, bana Tanrı’nın verdiği büyük bir hediye. Açıkçası, duygularımı paylaşmak ve samimi olmak bana güç veriyor. Bu sayede, insanların iç dünyalarına dokunabiliyorum ve onların hikâyelerine ortak olabiliyorum. Bu da benim en büyük motivasyonum ve ruh sağlığımın temel taşlarından biri.
Endemik bitkilerin peşindeki gönüllü kâşifler