41,5935$% 0,24
48,8308€% 0,45
5.153,22%0,54
8.550,00%0,34
34.097,00%0,34
11.012,12%-0,33
Bir spor kulübü için zafer, sadece kupa kazanmak değildir; aynı zamanda milyonların hayallerine dokunmak ve onları bir araya getirmektir. Melih Mahmutoğlu, 2017 yılında İstanbul’da kazandıklarıyla başlayan bu büyük yolculuğun en önemli tanıklarından biri oldu. O zamanlar, Fenerbahçe’nin EuroLeague şampiyonu olması, Türk basketbol tarihinin en parlak sayfalarından biri olarak kabul ediliyordu. Ancak, 8 yıl sonra, 2025 yılında, Abu Dabi’de gerçekleşen finalde ikinci kez EuroLeague şampiyonluğu kazanmak, bu büyük kulübün efsanesini pekiştirdi.
O unutulmaz günlerde, sarı-lacivert bayraklar ve atkılar stadyumda dalgalandı, sevinç göz yaşları sel olup aktı. Kadıköy sokaklarından Bağdat Caddesi’ne, Türkiye’nin dört bir yanına yayılan bu coşku, futbol ve basketbol tutkunlarının kalplerinde sonsuza dek yer edindi. Melih Mahmutoğlu, 23 yaşında Fenerbahçe’ye katıldığından beri, tam 12 yıldır bu büyük ailenin bir parçası olarak görev yapıyor. Onun sözleriyle: “Hayatımın sonuna kadar Fenerbahçe’nin içinde olmak istiyorum. Görev önemli değil, başarı için elimden geleni yapmaya devam edeceğim.”
Bir sezonda üç büyük kupayı kazanmak, gerçek anlamda inanılmaz bir duygu. Bu, hem takımın azmi hem de oyuncuların disiplinli çalışmasının sonucu. “Sezona her zaman üç kupa hedefiyle başladık,” diyor Mahmutoğlu. “Zor bir sezon oldu, ama ilk etapta Türkiye Kupası’nı iki derbi galibiyetiyle kazandık. Bu zafer, takımın motivasyonunu artıyor ve sezon ortasında alınan kupalar, bizim için çok değerli oluyor.”
Sonra, belki de en büyük başarı, Avrupa’nın zirvesinde yer alan şampiyonluk geldi. “Daha güvenli ve uyum içinde oynamamız, bu başarıda büyük rol oynadı. İkinci kez EuroLeague kupasını kaldırmak benim için çok özel bir deneyim,” diye ekliyor. Bu başarı, sadece bir kupa değil; kulüp tarihinin altın sayfalarına kazındı. Şampiyonlukların ardından, Bağdat Caddesi’nde coşkulu kutlamalar yapıldı, sokaklar bayraklar ve tezahüratlarla inledi.
Gurur ve sevinçle dolu kutlamalar, iki gün boyunca sürdü. Tüm dünya ve Avrupa, Fenerbahçe’nin ne kadar büyük bir spor kulübü olduğunu bir kez daha gördü. Ancak, kutlamalar ve zaferin ardından, playoff’lar başladı. Telekom serisi, takımdaki yorgunluk ve zorluklara rağmen, büyük bir mücadeleyle geçti. “İki gün sonra, playoff’lara başlamamız gerçekten zor oldu,” diyor Mahmutoğlu. “Ancak, takım ruhumuz ve azmimiz sayesinde her zorluğu aştık.”
Türkiye Ligi finalinde ise Beşiktaş ile karşılaştılar. “Beşiktaş çok iyi bir sezon geçirdi, güçlü bir kadro ve tecrübeli bir teknik ekiple final oynadılar. Hem Türkiye Kupası finalinde hem de lig finalinde onların önünde olmak zorluydu. Bu sezon, tarihimize altın harflerle yazıldı,” diye anlatıyor. Maçlar büyük çekişmelere sahne oldu, özellikle seyircinin önünde oynanan karşılaşmalar, takımlar arasındaki rekabeti zirveye çıkardı.
EuroLeague’in ilk kez Abu Dabi’de düzenlenmesi, spor dünyasında büyük bir yankı uyandırdı. “Çok sıcak geçti (gülüyor), herkes için farklı bir deneyim oldu. Organizasyon oldukça başarılıydı, bizim için ise büyük bir anlam taşıdı. Şampiyonluk bu kadar önemliydi ki, bu zaferi ülkemize getirmenin gururunu yaşadık,” diyor Mahmutoğlu. Bu deneyim, takımın ve oyuncuların uluslararası arenada kendilerini kanıtlaması açısından büyük bir adım oldu.
EuroLeague kupasını kaldırdıklarında, ilk yaptıkları şey, sevinçle birbirlerine sarılmak ve kutlamaktı. “İlk olarak, gerçekten çok mutluyduk,” diyor Mahmutoğlu. “Herkes mesajlar attı, zafer sarhoşu gibiydik. Zamanla, bu büyük kupanın ne kadar değerli olduğunu daha iyi anladık. Kupayı ülkemize getirmek, bizim için büyük bir onurdu.”
İlk Avrupa kupası, Željko Obradović ile kazanılmıştı, ancak bu sefer, Şarunas Jasikevicius önderliğinde ikinci bir büyük başarı elde edildi. “Eskiden beri Saras’a karşı oynamıştım, kendisi basketbolda büyük bir isim. Antrenörlük kariyeri de oldukça başarılı geçti; Zalgiris, Barcelona ve Fenerbahçe’de çalıştı. Obradović ile de çok iyi dostuz, birlikte yemek yediğimiz zamanlar oldu. Sara’nın bu başarıyı getirmesi çok gurur verici,” diyor. Ayrıca, takımda 2017 sezonundaki arkadaşlık ve dostluk ortamının yeniden canlandığını vurguluyor. “O zamanlar da, şu anki takımda da, arkadaşlık ve aile ortamı çok güçlü,” ifadesini kullanıyor.
Genelde kaptan, kupayı kaldırır ama bu sefer, Marko Guduric’e devretmişler. “Marko, ikinci kaptanımız ve bu kupayı gerçekten çok hak etti,” diyor Mahmutoğlu. “O, takımın en değerli ve sevilen isimlerinden biri. Onun yaptığı katkılar ve benim onu seviyor olmam nedeniyle, kupayı o kaldırdı.”
Ancak, Marko sezon sonunda takımdan ayrıldı. “O, benim yakın dostum,” diyor Mahmutoğlu. “Maçtan sonra ona da söyledim, içimde öyle bir his var ki, bir gün geri dönecek. Herkesin hayatında farklı seçimler oluyor. Hep ‘Kal’ demek istedim, ama saygı duyuyorum.”
Yine de, kupalara rağmen, açlık ve tutku devam ediyor. “Çok uzun bir yolumuz var, 12 yıl geçti ve inanılmaz deneyimler yaşadım,” diyor. “Harika bir sezon geçirdim ve umuyorum ki, bu başarılar devam edecek. Hayatımın sonuna kadar, hem sporcu olarak hem de emekli olduktan sonra Fenerbahçe’nin içinde olmak isterim. Gönlüm, bu büyük kulüpte görev yapmaya devam etmekte,” şeklinde sözlerini tamamlıyor.
12 yılı değerlendirdiğinde ise, “Müthiş bir yolculuktu,” diyor. “Hep hayal ederdim, ancak bu kadar şampiyonluk kazanacağıma ve bu kadar uzun süre Fenerbahçe’de kalacağıma gerçekten inanmazdım.”
Genç oyunculara olan tavsiyesi ise, “Hem saha içi hem saha dışı her zaman abilik yapıyorum. Tecrübelerimi aktarıyorum ve gençlere yol gösteriyorum. Buraya geldiğimde 23 yaşındaydım, kolay değildi. Gelmek önemliydi ama kalmak çok daha zor,” şeklindedir. Ayrıca, “Takım antrenmanlarının yeterli olmadığını düşünüyorum. Ekstra çalışmalar yapmalılar. Türk sporcularının Amerika ve Avrupa’ya gitmesine saygı duyuyorum, ama Türkiye’de basketbolun gelişimi için herkesin elinden geleni yapması lazım,” diyerek, gençlere önemli tavsiyelerde bulunuyor.
Milli takım kadrosunda yer almama konusunda ise, “Gönlüm her zaman milli takımda olmayı isterdi,” diyor. “Kendimi iyi hissediyordum ve sezon boyunca da formum yerindeydi. Ama, böyle bir karar alındı ve saygı duymak zorundayım. Tüm kardeşlerimin başarılı olmasını diliyorum. Desteklerimiz devam edecek. Alperen Şengün’ün performansı ise, çok kritik olacak.”
Bu yaz, milli takımda olamamak onun için biraz uzun geçecek. “Tekneyle açılmayı seviyorum,” diyor. “Ancak, şu an tekneye sahip değilim (gülüyor). Belki emekli olduktan sonra, Bodrum’daki yazlığımıza gideriz.”
Melih Mahmutoğlu’nun ailesi, hayatında önemli bir yer tutuyor. Eşi Damla ve oğulları Marsel ile Miran, onun en büyük destekçileri. “İki çocuk da basketbol oynuyor,” diyerek, bu tutkunun nesilden nesile aktarıldığını belirtiyor. Çocuklarım olmadan önceki Melih ile şimdiki Melih arasında büyük farklar var,” ifadesiyle, ebeveynliğin ona kattıklarını anlatıyor. “Babam hep ‘Çocukların olunca anlarsın’ derdi, gerçekten de öyle oldu. Onların bir saniyelik mutluluğu, beni başka bir seviyeye taşıyor.”
Modaya ve şıklığa olan ilgisi ise, oldukça yüksek. “Saat ve takı severim,” diyor. “Üç büyük kupa kazandıktan sonra kendime hediye olarak bir saat aldım. Modayı yakından takip etmeye çalışıyorum, şık giyinmeyi seviyorum. Takım arkadaşlarım bana takılıyor, ‘İdmana geliyor, başka bir yere mi gidiyorsun’ diye. Ben de, ‘Hayır, her zaman güzel giyinmek istiyorum’ diyorum.”
Para harcarken en çok nereye yöneldiği sorulduğunda ise, “İyi restoranlarda yemek yemeyi severim, ama en çok saat ve arabaya para harcarım,” diye cevap veriyor. “Çocuklar olmadan önce spor araba kullanıyordum, şimdi ise cipe döndük. Her şey, zamanla değişiyor,” diyerek, yaşam tarzındaki evrimi paylaşıyor.
13 Temmuz 2025 Resmi Gazete Atama ve Kararları Detayları