40,2607$% 0.13
46,7252€% 0.08
4.320,96%0,56
7.017,00%0,27
27.981,00%0,27
10.219,40%-0,06
Son dönemde, Kıbrıs sorununda Rum yönetimi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni (KKTC) dışarıda bırakarak, Türkiye ile doğrudan görüşme stratejisini benimsemeye çalışmaktadır. Rum liderler, uluslararası arenada karşılaştıkları Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ayak üstü de olsa iletişim kurmaya gayret göstermektedirler. Bu girişimlerin en önemlisi ise, 6 aylık Avrupa Birliği (AB) dönem başkanlığının, Rumlar açısından büyük bir fırsat olarak görülmesidir.
Rum lider Nikos Hristodulidis, Erdoğan’a yaptığı davetle ilgili olarak, “Coğrafyayı değiştiremeyiz. Ama arzu ettiğimiz, tehlikeyi yollarda yürüyen bir komşu konumundan çıkarıp, AB ile yakınlaşan bir ortak haline getirmektir. Bu da, Türkiye’nin AB’ye karşı olan yükümlülüklerini yerine getirmesine bağlıdır.” şeklinde konuştu. Hristodulidis burada, Türkiye’nin Rum yönetimini resmi olarak tanıması yönündeki taleplerini, “yükümlülükler” ifadesiyle dile getirdi. Bu sözlerle, Rum liderin temel amacı, Türkiye’nin AB’ye uyum sağlaması ve böylece bölgedeki statükoyu değiştirme niyetinde olduklarını ortaya koydu.
Rum basınında, özellikle Alithia gazetesi, konuya ilişkin şu değerlendirmeleri yaptı: “Eğer Erdoğan davetimizi kabul eder ve Kuzey Kıbrıs’a gelir ise, Hristodulidis Metehan kapısında onu nasıl karşılayacak?” Bu soru, Rum liderin olası bir ziyaretin detaylarını ve bölgedeki gerginliği yansıtmaktadır. Ayrıca, bu gelişmelerin, Kıbrıs sorununun çözümüne yeni bir ivme kazandırıp kazandırmayacağı merak konusu olmuştur.
Özetle, Rum liderin Türkiye ile doğrudan iletişim kurma çabaları, bölgedeki dengeleri ve Kıbrıs sorununu yeniden şekillendirme potansiyeline sahip önemli gelişmelerdir. AB dönem başkanlığının bu süreçte büyük bir fırsat olarak görülmesi, Rumların diplomatik manevralarını hızlandırmış ve bölgesel politikaları etkilemiştir.
Kim Jong-un’un Duygusal Anları ve Kuzey Kore’nin Rusya’ya Destek Politikası