41,8125$% 0,23
48,4900€% 0,43
5.665,93%0,55
9.222,00%0,44
36.774,00%0,57
10.652,13%-0,64
Gazze’de İsrail’in iki yıldır devam eden şiddet döngüsü sonunda ulaşılan ateşkes, bölgedeki karmaşık durumu yeniden gündeme getirirken, İsrail’in geçmişteki güvenilmez tutumları bölge ülkelerinin endişelerini artırıyor. Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, yakın zamanda yaptığı açıklamada, Gazze’nin yeniden inşası ve ateşkesin sürdürülebilirliğinin sağlanması amacıyla uluslararası bir zirve düzenleneceğini duyurdu. Bu girişimin, uluslararası toplumun bölgedeki durumu daha kapsamlı ele almasını amaçladığı belirtiliyor. Sisi ayrıca, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne çağrı yaparak, Gazze’deki anlaşmaya uluslararası meşruiyet kazandırılmasını talep etti.
Dünya ülkeleri de Şarm el-Şeyh’te gerçekleşecek bu büyük zirveye ülkeleri davet ederek, bölgedeki barış ve istikrar adına önemli bir adım attı. Davetliler arasında Türkiye, Katar ve Mısır gibi arabulucu ülkelerin yanı sıra, Fransa, İngiltere, İtalya, İran, Kuveyt ve birçok başka devlet de yer alıyor. Ancak, İsrail’in anlaşmaların ihanetle sonuçlanması, bölge ülkelerini yeni bir belirsizlik ortamına sürüklüyor ve bu nedenle uluslararası camiada dikkatle izleniyor.
ATEŞKESLERİN TÜMÜ HİÇBİRİ GİBİ OLMADI
İki yıl boyunca sürekli şiddet ve katliam yapan İsrail, imzalanan iki ateşkes anlaşmasını defalarca ihlal etti. Bu ihanetler, bölgedeki güveni zedeleyerek, İsrail’in ne kadar güvenilmez bir aktör olduğunu gözler önüne serdi. Savaşın başlamasından bu yana 7 hafta geçerken, 24 Kasım 2023’te yürürlüğe konan 7 günlük ateşkes sonrası Hamas 81 rehineyi serbest bırakmıştı. Ancak, İsrail bu ateşkes ihlal ederek 1 Aralık’ta kapsamlı bir saldırıya girişti. Yaklaşık iki ay sonra, 15 Ocak 2025’te taraflar yeni bir anlaşmaya imza attı ve ilk aşamada Hamas, 33 İsrailli rehineyi serbest bıraktı. Yine de, barış ortamı kesinleşmiş değil ve Mart ayında İsrail, anlaşmayı bozmaya devam ederken, Mayıs ayında Gazze’ye kara saldırıları başladı.
Cenevre Sözleşmesi ve Uluslararası Hukuk İhlali
İsrail, insani yardım koridorlarını ve sivil yardım gönderimlerini engellemek için uluslararası sularda saldırılar düzenledi ve Cenevre Sözleşmeleri’ni açıkça çiğnedi. Dördüncü Cenevre Sözleşmesi’nin 33. Maddesi, kuşatma altındaki sivillere insani yardım ulaştırmak isteyen araç ve gemilere müdahale edilmesini yasaklamaktadır. İsrail’in bu tutumu, uluslararası hukuka meydan okuyan bir yaklaşım olarak değerlendirilmekte ve bölgedeki insani krizi derinleştiriyor.
İki yılda yaklaşık 8 ülke bu çatışma ve şiddet sarmalına maruz kaldı. Özellikle Katar’da yapılan Hamas heyeti görüşmesine yönelik saldırı, bölgesel ve küresel güvenlik dengesinde önemli bir kırılma yarattı. Doha’da gerçekleşen bu toplantı sırasında, Hamas liderleri büyük tehlike atlattı ve saldırı sonucu yaralanmalar yaşandı. Bu olay, bölge ülkeleri ve uluslararası aktörlerin ilgisini yeniden bölgeye yönlendiriyor.
Büyük Güçlerin Tutumu ve BM’nin Rolü
Birleşmiş Milletler, bölgedeki gelişmeler karşısında defalarca uyarmalar ve kararlar alınmasına rağmen, İsrail’in ihlalleri devam ediyor. 29 Kasım 1947 tarihli BM kararı ile kurulmaya çalışılan Filistin devletinin hayata geçirilmediği gibi, İsrail’in 1948’de bağımsızlığını ilan etmesiyle binlerce Filistinli zorla yerlerinden edilerek göç ettirildi. BM Güvenlik Konseyi’nin pek çok kararı, İsrail’in işgal ettiği bölgelerden çekilmesi ve barışın sağlanması yönünde olmasına rağmen, bu kararlar yerine getirilmiyor ve İsrail, uluslararası hukuk dışı uygulamalarını sürdürüyor.
Özellikle, Batı Şeria’da yer alan yerleşim birimleri genişliyor, yeni yasa dışı inşaatlar gerçekleştiriliyor ve bu, Filistinli halkın ümidini giderek azaltıyor. Ayrıca, İsrail’in Golan Tepeleri’ndeki işgali, 1967’den beri devam etmekte ve bu bölgenin Suriye’den koparılmasıyla bölgedeki savaş başka bir boyut kazanmış durumda. Lübnan sınırındaki gelişmeler ise, BM 1701 sayılı kararıyla belirlenmiş olan sınırların sürekli ihlal edilmesiyle daha da karmaşık hale geliyor. İsrail’in bölgede artan saldırıları ve yerleşim faaliyetleri, barış sürecine büyük darbe vuruyor.
İki Devletli Barışın Önündeki Engeller
Yıllardır denenen pek çok barış antlaşması ve ateşkes girişimi, İsrail’in sınır ötesi operasyonları ve saldırıları nedeniyle başarısızlıkla sonuçlandı. 1979 Mısır–İsrail Barış Antlaşması’na rağmen, Gazze ve Sina hattında şiddet ve hareketlilik devam ediyor. Bu durum, bölgedeki barışın ne kadar kırılgan ve geçici olduğunu gösteriyor. İsrail’in, işgal ettiği topraklardan çekilmeyi kabul etmeyen tutumu, bölge ülkeleri ve uluslararası aktörler arasında barış sürecinin önünü tıkıyor.
Göreceğin Golan ve Lübnan’daki gelişmeler, bölgedeki istikrarsızlığın aşılamadığını gösterirken, İsrail’in askeri operasyon ve saldırıları devam ediyor. 1967’den beri işgal altında tutulan Golan Tepeleri, 1974’te imzalanan anlaşmalar ve uluslararası kararlar hükmündeyken, İsrail, bölgedeki hakimiyetini sürdürmeye devam ediyor. Lübnan sınırındaki çatışmalar ise, 2006 BM 1701 kararıyla durdurulmayı hedeflerken, İsrail bu sınırları zorlamaya devam ediyor ve şiddet sarmalını sürdürüyor. Binlerce sivil hayatını kaybediyor ve on binlerce insan yaralanıyor.
ABD’den Kafa Karıştıran Açıklama ve Bölgede Yeni Sinyaller
İslam Natosu ve Güçlü Bir Bölgesel Cephe İhtiyacı
İşgal ve Tutuklama Operasyonlarıyla İlgili Güncel Gelişmeler