Ferzan Özpetek ile Renkler, Hikâyeler ve Sinemanın Sırlarındaki Büyüleyici Yolculuk

Ferzan Özpetek’in yeni filmi ‘Elmaslar’, izleyicisini büyüleyen görsel detaylar ve zengin renk paletleriyle öne çıkıyor. Filmde kullanılan ışık ve müzik seçimleri, kostümler ve insan hikâyeleri, seyirciyi derin bir duygu dünyasına davet ediyor. Yönetmen, İtalya’dan İstanbul’a uzanan bu yolculukta, kendine has anlatım tarzını ve estetik anlayışını her karede hissettiriyor. Birbirinden bağımsız gibi görünen detaylar, filmde bütüncül bir atmosfer yaratmayı başarıyor. Özpetek, filmlerinde sıkça görülen o sakin ve duygusal anlatım biçimini bir adım daha öteye taşıyor.

Görsel anlatımın ve renklerin gücünün farkında olan yönetmen, bu filmde de detaylara ne kadar önem verdiğini gözler önüne seriyor. Renk ve ışık kullanımıyla insanların duygularına dokunan Özpetek, “İyi bir ışık ve renk, insanı çok güzel ya da hiç olmadan gösterebilir,” diyor. Bu yaklaşım, onun filmlerine kendine özgü bir atmosfer kazandırıyor. Ayrıca, filmlerinde hayatın ve insanların en ince detaylarını gözler önüne sererken, kadınların ve hayatın gerçek elmaslar olduğunu vurguluyor. Bu değerli kadınlar, onun filmlerinde hem güç hem de ilham kaynağı olmaya devam ediyor.

Yaratıcılığında İlham Kaynağı Terzihaneler ve Detaylar

Yönetmen, kariyerinde 16 yıl süren yardımcılık döneminde ziyaret ettiği terzihanelerden ve bu yerlerde yaşananlardan büyük ilham almakta. O dönemlerde, hazır kıyafetlerin yerine dikim ve detayların ön plana çıktığını anlatıyor. Mesela “Trelli” terzihanesinde tanıştığı Oscar ödüllü kostümcüler, ona sinemanın ve renklerin ne kadar önemli olduğunu öğretmiş. Özellikle, kostüm ve kumaş arasındaki detayların, ışık ve renk uyumunun, onun sinema anlayışında derin izler bıraktığını belirtiyor. “İnsanlar, doğru ışık ve renk seçimiyle oldukça güzel veya tam tersi olabilir,” diyerek, hayat ve sinema arasındaki bağa dikkat çekiyor.

Aslında Kadınlar ve Hayatın Elmasları

Filmlerinde kadınlar ve onların gücü sıkça yer alır. Özpetek, “Kadınlar hayatın ve hikâyelerin elmaslarıdır,” diyerek bu fikri pekiştiriyor. Günümüzde kadınlara yönelik olumsuz tutumlara rağmen, onların direnç ve güçlerinin farkına varıldığını söylüyor. Özellikle, kadınların her şeye karşı durabilecek güçte olduklarını ve bu nedenle onların filmlerinin temel taşlarından biri olduklarını vurguluyor. Bu düşünce, onun sinemasında kadınlara duyulan saygıyı ve hayranlığı anlatıyor.

Oyunculuk ve Kendini Rollerde Görme Deneyimi

İlk kez oyunculuk deneyimi de yaşadığı ‘Elmaslar’ filmiyle olurken, kendisini aynı zamanda oyuncu olarak da sergiliyor. Bu rolde başka biri yerine kendini canlandırmayı tercih etmiş. Özpetek, “Senaryoyu okuyan ve hazırlık yapan oyuncu, kendisi olmadan rolü oynayamazdı,” diyerek, bu kararı nasıl verdiğini anlatıyor. Bu, onun film ruhunu ve anlatımını doğrudan yansıttığı bir adım olmuş. Filmde “Biz olmak” temasını öne çıkaran Özpetek, “Gerçek başarı ve mutluluk, birlikte hareket edebilmektir,” diyor.

Hayatta Birlikte Olmanın ve ‘Biz’ olmanın Önemi

Hayatını “biz” olma kavramıyla şekillendiren Özpetek, setlerde ve özel hayatında da bu ruhu taşımayı seviyor. “Hepimiz, filmimiz ve dostluklarımız ortak bir akışın parçasıyız,” diyerek, birlik ve beraberliğin gücünü vurguluyor. Kendini yalnız hissettiği zamanlar olsa da, yakın dostlarının ve hayatta önemli olanların varlığıyla bu duyguların üstün geldiğine inanıyor. Özellikle, uzun yıllar dostu olan ve “mumyalar” dediği arkadaş grubunun, onun yaşamını nasıl zenginleştirdiğini anlatıyor. Bu bağlamda, yaşamındaki en büyük anlamın, paylaştığı ve birlikte büyüdüğü insanlar olduğunu belirtiyor.

Filmler ve Aşkın Zamanı Olmaması

Aşk ve duygular hakkında hassas olan Özpetek, “Aşkın yaş sınırı yoktur,” görüşünü savunuyor. Bu nedenle, filmlerinde ve hayatında aşkın ve flörtün büyülü bir deneyim olduğunu düşünüyor. “Kalbin çarpması ve içten gelen heyecanlar, yaşa bakmadan her zaman mümkündür,” diyor. Ayrıca, Fellini gibi büyük ustaların aşk hikâyelerine duyduğu hayranlıkla, aşkın herhangi bir sınır tanımadığını anlatıyor. Özpetek’e göre, iki insanın birbirine aşık olması, yaşlarını ve statülerini aşan, o anın ve duyguların gerçeğidir. Hayatındaki önemli kişiler de, onun için bu anlamda hep değerli ve özel olmuşlar.

İki insanın birbirini görüp, sadece karşılıklı o hoş ve gizemli duyguda kalabilmesi bile onun için büyük bir aşk göstergesidir. “Büyük aşk, gerçekten her yaşta ve her durumda var olabilir,” diyerek, aşkın zamansız ve sınırsız olduğunu vurguluyor. Ayrıca, Sezen Aksu, Betûl Mardin gibi hayatında önemli rol oynayan dostlarının ve sanatçıların, onun aşk ve yaşam anlayışını derinden etkilediğini söylüyor. Özellikle, Sezen Aksu ile olan dostluğunun “büyük bir aşka” eşdeğer olduğunu belirtiyor. Kalbinde taşıdığı ve sürekli hatırladığı bu özel bağlar, onun hayatını ve sanatını şekillendiren temel dinamikler olarak öne çıkıyor.