Geçmişte, farklı kültürlerde insanların gece boyunca iki ayrı uyku periyodunda dinlendiği biliniyor. Bu geleneksel düzen, genellikle ilk uyku ile akşam erken saatlerde başlar, ardından orta gece uyanıklık dönemi gelir ve sonrasında ikinci bir uyku ile sabaha harmanlanırdı. Bu aralıkta insanlar ateş yakar, hayvanlarını kontrol eder, dua eder ya da sessizce yakınlarıyla iletişim kurarlardı. Hatta birçok mektup ve günlük kaydında, bu ‘gece arası’ zaman diliminde yapılan aktiviteler anlatılır.
Ancak, bu alışkanlık son iki yüzyılda kaybolmaya başladı. En büyük etkenlerden biri, yapay ışığın günlük yaşantımıza girmesidir. 18. ve 19. yüzyıllarda ilk yağ lambaları, ardından gaz ve elektrikli aydınlatma, insanların geceye karşı olan alışkanlıklarını değiştirdi. Işık sayesinde insanlar yatma saatlerini geciktirerek, kesintisiz ve uzun bir uyku düzenine geçiş yaptı. Sanayi Devrimi ile birlikte, fabrikaların çalışma saatleri ve sosyal düzenler de tek parça uyku modeline uygundu ve böylelikle 20. yüzyıl başlarında 8 saatlik, kesintisiz uyku standart haline geldi.
laboratuvar ortamlarında gerçekleştirilen deneyler ve Madagaskar gibi elektriksiz yaşam alanlarındaki gözlemler, insanların doğal uyku düzenine döndüğünü gösteriyor. Bu ortamlarda yaşayan insanlar, genellikle geceyi iki ayrı uyku periyoduna ayırmakta. Peki, ışık ve zaman algımızı etkileyen bu değişiklikler, insanların ruh hali ve sağlıklarını nasıl etkiliyor? Bu konu, modern yaşamın karmaşasında önemli bir yer tutuyor.
Işık ve Zaman Algımız Üzerindeki Etkiler
Işık, sadece uyku düzenimizi değil aynı zamanda zamanı nasıl algıladığımızı da şekillendiriyor. Keele Üniversitesi’nin araştırmasına göre, düşük ışık seviyelerinde bulunan kişiler, zamanı daha yavaş geçtiği izlenimine kapılıyorlar. Özellikle moral bozukluğu yaşayan bireylerde bu etki daha belirgindir. Kış aylarında düşük ışık, biyolojik saatimizi olumsuz etkileyebilir; sabah güneşinin mavi ışık oranı yüksek olması, uyanıklığı artırırken, melatonin salgısını baskılamaktadır. Güneş ışığı ile gün başlangıcını yapmayan bedenlerde bu denge bozulabiliyor.

Uyku Düzeninizdeki Sıkıntıları Nasıl Giderebilirsiniz?
Uzmanlar, gece birkaç kez uyanmanın tamamen olağan olduğunu vurguluyor. Asıl önemli olan, uyanık kalma süresince bu durum karşısında verdiğimiz tepkidir. Eğer 15-20 dakikadan uzun süre uyuyamıyorsanız, sessiz ve loş ışıklı ortamlarda kitap okumak gibi sakin aktiviteleri tercih etmek yararlı olur. Saat görmekten kaçınmak ise özellikle kaygı ve stres seviyelerini azaltarak, yeniden uykuya dalmayı kolaylaştırır. Unutmayın, rahatlayıp kabullenmek, uyku kalitenizi artıran en güçlü yöntemlerden biridir.