Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Güney Afrika’nın Johannesburg kentinde düzenlenen G20 Liderler Zirvesi’nin ikinci oturumunda Filistin-İsrail çatışmasına ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Erdoğan, Gazze’de sağlanan ateşkesin devamlılığının küresel huzur için kritik olduğunu belirterek, kalıcı çözümün tek adresinin “iki devletli çözüm” olduğunu yineledi.
Gazze’deki Ateşkesin Önemi
Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirvedeki konuşmasında Gazze’deki son duruma odaklandı ve ABD Başkanı Trump’ın girişimleri ile bölge ülkelerinin katkılarıyla sağlanan ateşkesin devam etmesinin taşıdığı stratejik öneme dikkat çekti:
“Amerikan Başkanı Sayın Trump’ın girişimleri ve önde gelen bölge ülkelerinin katkılarıyla Gazze’de sağlanan ateşkesin devamı sadece Filistin halkı için değil, tüm dünyanın huzuru için azami önemdedir.”
Bu açıklama, Türkiye’nin bölgedeki sükunetin korunması için uluslararası diplomasinin ve liderlerin çabasının sürmesi gerektiğine dair net bir mesaj olarak yorumlandı.
Yıkım ve Kalkınma Vurgusu
Erdoğan, Birleşmiş Milletler verilerine atıfta bulunarak İsrail’in Gazze’de neden olduğu yıkımın boyutlarına dikkat çekti. Bu yıkımın sadece fiziki olmadığını, aynı zamanda bölgenin geleceğini de etkilediğini vurguladı:
“Birleşmiş Milletler verilerine göre İsrail’in Gazze’de yol açtığı yıkım, Filistin’in kalkınma çabalarını asgari 70 yıl geriye götürmüştür.”
Ayrıca, çatışmalar sırasında hayatını kaybeden sivil kayıplara değinerek, “70 bine aşkın çocuk, kadın ve masum yetişkinin kaybının ise ne telafisi ne de gelecek nesillerin dimağında açtığı yaranın silinmesi mümkündür” ifadelerini kullandı.
Kalıcı Çözümün Tek Formülü
Cumhurbaşkanı, konuşmasının temelinde, bölgede yıllardır süren sorunun köklü ve nihai çözümüne yönelik Türkiye’nin geleneksel tezini bir kez daha gündeme getirdi:
“Kalıcı barışın yegane yolu iki devletli çözüm” ifadelerini kullandı.
Erdoğan, gelinen aşamada atılması gereken öncelikli adımları ise şöyle sıraladı:
-
Gazze’de insani yardım faaliyetlerinin hızlandırılması.
-
Yıkımın büyüklüğü göz önüne alınarak yeniden inşa faaliyetlerine gecikmeksizin başlanması.
Bu sözler, Türkiye’nin hem acil insani müdahale hem de uzun vadeli siyasi çözüm konularında uluslararası toplumun sorumluluğunu artırma çağrısı olarak öne çıktı.