ABD Kamu Borcu Rekorunu Kırmaya Devam Ediyor: Ekonomik Riskler ve Gelecek Tahminleri

ABD’nin toplam kamu borcu yeni bir zirveye ulaşarak 38 trilyon dolar seviyesini geçti. Finansal piyasalar ve politika uzmanları, bu yükselişin ülkenin finansal istikrarını ciddi şekilde etkileyebileceği endişeleriyle karşı karşıya. Son 82 günde yaklaşık 1 trilyon dolar daha artış gösteren toplam borç, ekonomik açıdan ciddi yapılamalar ve yeni riskler doğuruyor.

İleri düzeyde borç yükü, sadece ülke toplam milli gelirine oranla değil, aynı zamanda bireysel yükümlülüklere de önemli bir yansıma yapıyor. Peter G. Peterson Vakfı’nın verilerine göre, Amerikan vatandaşlarının kişi başı borcu 111 bin dolara yaklaşırken, toplam dış borç miktarına ulaşan çeşitli ülkelerin ekonomileriyle karşılaştırılıyor. Bu rakam, Avrupa Birliği’nin toplam ekonomik üretiminin iki katına çıkmış durumda ve bu da uluslararası ekonomiyi yakından ilgilendiriyor.

ABD’nin Borç Dalgası ve Ekonomik Perspektifler

Amerika Birliği Meclisi Bütçe Komisyonu Başkanı Jodey Arrington, kamu borcunun ülkenin birkaç büyük tekerleğinin kırılmasına neden olabilecek kadar ciddi bir sorun olduğunu belirtti. Arrington, “Bu borç, ABD’nin yeni büyük savaşını temsil ediyor” diyerek, diğer ülkelerin ekonomik büyüklükleriyle kıyaslandıığında devasa büyüklükte olduğunu vurguladı. Borç tutarının Avrupa Birliği’nin toplam ekonomik üretiminin iki katı olduğu, İngiltere’nin yıllık bütçesinin ise 20 katına ulaştığı gözler önüne seriliyor.

Partiler üstü kurumlar ve ekonomistlere göre, ABD’nin kamu borcu 2047 yılına kadar toplam gayrisafi yurtiçi hasılanın %200’üne ulaşabilir. Bu bağlamda, her saniye yüzlerce dolar artan borç, önümüzdeki günlerde 39 trilyon doları aşacak noktaya gelebilir. Ekonomistlerin analizleri, bu hızla devam edilirse önümüzdeki birkaç ay içinde toplam borcun 39 trilyon dolara yaklaşacağını gösteriyor.

Moody’s’in Kredi Notu Düşüşü ve Gelişmeler

Ünlü kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, Mayıs ayında ABD’nin kredi notunu AAA’den AA1’e indirmişti. Bu kararın temel sebebi, ülkenin yüksek bütçe açıkları ve faiz maliyetlerindeki artışlara karşı gösterilen yetersiz önlemler olarak açıklandı. Bu not değişikliği, ABD’nin finansal güvenliğini ve piyasaların itibarını doğrudan etkileyen kritik bir gelişme.

Amerikan ekonomisinin toplam borçları sadece toplam büyüklükleriyle değil, faiz ödemelerindeki artış nedeniyle de büyük bir risk oluşturuyor. Eylül ayı itibarıyla, hükümet toplam 1.21 trilyon dolar faiz ödemesi gerçekleştirdi ki, bu rakam toplam federal harcamaların %17’sine denk geliyor. Ortalama faiz oranları, 2021 yılındaki %1,61’den %3,36’ya yükselerek, borçlanma maliyetlerini ciddi seviyelerde artırıyor. Bu durum, özellikle yaşlanan nüfus ve sağlık ile sosyal güvenlik harcamalarının artışına paralel olarak, bütçede kalıcı açıkların oluşmasına kapı aralıyor.

Uluslararası ekonomistler, yüksek borç seviyelerinin yalnızca hükümetleri değil, vatandaşların yaşam kalitelerini de etkilediğine dikkat çekiyor. Kredi ve faiz oranlarının yükselmesiyle, konut ve taşıt kredileri, kredi kartı faizleri ve enflasyon oranları artarken, yatırımlar ve ücret artışları sınırlanıyor. Bu gelişmeler, genel ekonomik durgunluk ve yoksullaşma risklerini de beraberinde getiriyor.

Trump’ın ‘Altın Kart’ Teklifi ve Ekonomik Çözüm Önerileri

Eski ABD Başkanı Donald Trump, kamu borcunun artışını durdurmak amacıyla yeni bir öneride bulunmuştu: Zengin göçmenlere “Altın Kart” satarak, ülkeye büyük miktarda gelir sağlamak. Bu teklif, 5 milyon dolar karşılığında özel vize verilmesini ve vatandaşlığa giden yolun kolaylaştırılmasını içeriyordu. Trump’a göre, 1 milyon adet bu kart satılırsa toplam 5 trilyon dolar gelir elde edilebilirdi ki bu, mevcut borcun kapanmasına büyük katkı sağlayabilirdi.

ABD’nin toplam kamu borcu, 2024’te çeşitli aylar itibarıyla 34-36 trilyon dolar arasında seyrediyor. Bu borç, 1982 yılında 1 trilyon dolar sınırını aşmış ve 2008’de 10 trilyon seviyesine ulaşmıştı. Kongre Bütçe Ofisi, önümüzdeki yıllarda toplam borcun 2027 yılına kadar 40 trilyon doları aşacağını öngörüyor. Günümüz politikaları ve ekonomik koşullarla birleştiğinde, bu yüksek borç seviyeleri, ülkenin mali istikrarını ve uluslararası kredi notunu önemli ölçüde riske atıyor.