41,9504$% 0,52
48,9184€% 0,83
5.726,53%-1,65
9.894,00%-0,40
39.456,00%-0,39
10.208,76%-1,56
MS 4. yüzyıla uzanan köklü geçmişiyle bu benzersiz yapı, hem dini hem de kültürel açıdan büyüleyici bir miras olarak varlığını sürdürüyor. Bizans’tan Osmanlı’ya, Cumhuriyet dönemine kadar uzanan ulaşılmaz bir tarihin sessiz tanığıdır. Ziyaret edenlere tarih ve doğanın eşsiz bir ahenk içinde buluştuğu ortamı sunar.
Joe Yogerst’in kaleme aldığı detaylı çalışmalar, burayı yalnızca mimari veya dini bir yapı olarak değil, aynı zamanda Osmanlı’nın yükselişi, savaşlar ve göçler sırasında korunmuş önemli bir kültür hazinesi olarak tanımlar. Günümüzde yapılan restore çalışmalarıyla yeniden hayat bulan bu yapı, geçmişe duyulan saygının ve zamanın ötesine geçmenin mimarisidir.
Sümela’nın bulunduğu yer, adeta göz alıcı bir tablo gibi. Altındere Vadisi Milli Parkı’nın içinde konumlanan bu manastır, yaklaşık 300 metre yüksekliğe inşa edilmiştir. Ziyaretçilere hem ruhlarını hem fiziksel olarak yukarıya doğru bir yolculuk deneyimi sunar; tırmanırken doğanın ve mimarinin büyüleyici uyumunu görme fırsatı elde edilir.
Manastırın özellikle iç kısmındaki freskler, sanatseverleri büyüler. Kayalara oyulmuş kilise bölümündeki canlı tasvirler, özellikle Meryem Ana, İsa ve azizlerin resimleri, geçmişin sanatını gözler önüne serer. Zamanla oluşan hasarlar, uzmanlar tarafından titizlikle gerçekleştirilen restorasyonlar sayesinde orijinal görünümlerine kavuşturuluyor.
Yaz aylarında gerçekleştirilen ziyaretlerde, freskler üzerindeki restorasyon çalışmalarını yakından gözlemlemek mümkündür. CNN Travel’a konuşan sanat tarihçisi Şenol Aktaş, “Vandallık nedeniyle zarar gören freskleri, orijinal renk ve stiline sadık kalarak onarıyoruz” ifadelerini kullanıyor.
Restorasyonlar sırasında ortaya çıkarılan yeni bulgular arasında, gizli bir tünel ve ona bağlı bir şapel yer alıyor. Bu şapelde, cennet ve cehennem temalarıyla bezenmiş freskler dikkat çekiyor. Böylece, manastırın geçmişine dair yeni bilgiler ve gizemli hikâyeler peş peşe ortaya çıkmaya devam ediyor.
Sümela’nın kuruluşu, efsanelerle iç içe geçmiş durumda. CNN Travel’a göre, bu hikâyeler MS 386 yılına, iki Yunan rahibin Meryem Ana ikonunu keşfetmesine dayanır. Bu ikonanın orijinali, şu anda Yunanistan’daki Nea Sumela Manastırı’nda korunuyor. Bu efsane, yapı ile bağlantılı mistik anlatıları pekiştirir.
Osmanlı döneminde de kutsal sayılan Sümela, 20. yüzyılın başlarında nüfus mübadeleleriyle kullanılmaz hale geldi. Ardından, define avcıları ve vandallar tarafından hedef haline geldi. 1970’lerden itibaren Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından korunmaya başlanan yapı, 2010’da gerçekleşen ilk Ortodoks ayiniyle yeniden canlandı. Bu ayin, her yıl 15 Ağustos’ta tekrarlanmakta ve Manastır’ın yeniden dirilişinin simgesi olmuştur.
Bugünlerde, Trabzon’a yaklaşık bir saat uzaklıkta yer alan Sümela, ziyaretçilere müze statüsünde hizmet vermektedir. Ziyaretçiler, özel ulaşım araçları veya minibüs turlarıyla manastıra ulaşabilir. Otoparktan sonra yürüyüş yolları ve merdivenler aracılığıyla bu tarihi mekâna adım atabilirsiniz. Bu eşsiz yer, hem doğa hem de tarih tutkunlarının ilgi odağı olmaya devam ediyor.
CNN Travel’ın “The ancient monastery hanging from the side of a cliff” başlıklı makalesinden derlenmiştir.
Palau’nun Sürdürülebilir Turizm Serüveni: Çevre Koruma ve Turist Bilinci