MuhtarAbi

Sinemamızda Yeni Çareler ve Sınırları Aşan İşbirlikleri Gerekliliği

Yazar: Yavuz Hakkı Bilir Yavuz Hakkı Bilir 63 görüntülenme
Sinemamızda yeni çözümler ve sınırları aşan işbirliklerinin önemi, yenilikler ve sürdürülebilir gelişim için gereklilikler detaylarıyla anlatılıyor.

Filmlerimizin dağıtımını ve üretimini kolaylaştıracak yeni kanallara ve alternatiflere ihtiyaç duyuluyor. Her yeni gelişme ve yaşanan olay, bu ihtiyacın aciliyetini bir kez daha gösteriyor. Son örnekte Gazze’deki abluka girişimlerine destek amacıyla yürütülen Global Sumud Filosu’na katılmak isteyen Yönetmen Necmi Sancak’ın başına gelenler, bu durumu net biçimde ortaya koyuyor. Yönetmen Sancak’ın, 3 Ekim’de vizyona sokmayı planladığı “Ayşe” adlı filmi, dağıtımını üstlenmesi planlanan ABD’li UIP tarafından dağıtımdan vazgeçildi. Gerekçe ise “şirket politikası” olarak gösterildi, ancak gerçeğin biraz daha başka olduğunu söylemek mümkün. Bu olaylar sonrası sektör temsilcileri ve uzmanlar, malum durumu kınadılar ve eleştirilerini dile getirdiler. Evet, büyük sinema şirketlerinin sinemada ne kadar etkili olduklarını ve bunun dünya çapında nasıl bir yansıması olduğunu gözler önüne serdiler.

Ancak, sadece tepkiler ve eleştirilerle yetinmek yerine, çözüm üretmek ve yeni yollar geliştirmek gerekmiyor mu? Bu noktada, sektörün çeşitli önerileri ve stratejileri devreye girmeli. Özellikle, Avrupa film fonları ve Batı’daki festivaller, film destek organizasyonları aracılığıyla bağımsız ve ticari sinema üretimine yeni imkanlar sunmalı. ELEŞTİRİYİ BIRAKIP, ÇARE ÜRETME ZamanI söylemi de bu doğrultuda oldukça anlamlı. Bu bağlamda, fon çeşitliliğini artırmak ve yeni finansal kaynaklar yaratmak büyük önem taşıyor. Asya ülkeleri, Körfez bölgesi ve Türk cumhuriyetleri gibi bölgeler, sinema alanındaki yeni yapılanmalara büyük katkı sağlayabilir. Türkiye’nin geçmişte imzaladığı protokoller ve yaptığı girişimler henüz sonuç vermemiş olsa da, bölgesel ve uluslararası iş birliklerini geliştirmeyi sürdürmek gerekiyor. Körfez ülkeleri, özellikle Katar ve Suudi Arabistan, bu alanda ciddi yatırım ve destekler sunmaya başladı. Oysa, bu gelişmeler sadece Arap film üreticileriyle sınırlı kalmamalı; bölgesel ortaklıklar ve sinema fonları vasıtasıyla daha geniş çapta işbirlikleri tesis edilmelidir.

Özellikle, Rusya ve Çin arasındaki sinema alanındaki yeni gelişmeleri takip etmekte fayda var. Çin’in hızlı büyüyen sinema sektörü ve Rusya’nın bu alandaki yeni iş birlikleri, küresel olarak yeni filmler ve projeler ortaya çıkarma potansiyeline sahip. Putin’in de belirttiği gibi, “Sağlam ahlaki değerleri ve geleneksel maneviyatı teşvik eden filmler yaparken, tarih ve gerçekçi anlatımlara dayanan yapımlar önem kazanıyor. Ayrıca, Açık Avrasya Film Ödülü gibi girişimler, bu iş birliklerinin önemli bir parçası olarak öne çıkıyor.” Türkiye’deki dizi ve film sektörleri ise, dünya çapında başarı yakalamakta ve ihracatını artırmakta. Güney Kore’nin önüne geçene kadar yükselişi devam eden sektörümüz, gelişmekte olan sinema alanında yeni pazarlar ve kanallar oluşturmalı.

Filistinli sinemacılar ve onların üretimleri de, özellikle Türkiye gibi destek sağlayan ülkelerde daha fazla ön plana çıkarılabilir. TRT ve Kültür Bakanlığı’nın çeşitli projelere katkıları olsa da, bu yeterli değil. Gerek film üretimi gerekse dayanışma açısından, Filistin direnişini ve mücadelesini anlatan filmler, daha sistemli ve doğrudan destekle güçlendirilmelidir. Bu noktada, sinema sektöründeki profesyoneller, yapımcılar ve yönetmenler, Filistin’e destek olma konusunda daha aktif rol almalı. Sinema, insani duruşun ve direnişin en etkili araçlarından biri olarak kullanılabilir ve bunun uluslararası platformda duyurulması büyük önem taşıyabilir.