41,9974$% 0,28
48,7212€% 0,49
5.564,42%-0,04
9.736,00%-0,04
38.824,00%-0,05
10.467,20%-0,16
Gıda ambalajlarında sıkça kullanılan mikroplastiklerin insan bağırsaklarına zarar verdiği ve bu durumun bağırsak kanseri ile depresyon risklerini artırabileceği yönünde yeni araştırma sonuçları elde edildi. Günümüzde mikroplastikler, günlük yaşamımızın bir parçası haline gelmiş durumda ve bunların sağlık üzerinde olası etkileri bilim insanlarının yoğun ilgisini çekiyor.
Avusturyalı bilim insanlarının yaptığı çalışmalar sayesinde, sağlıklı katılımcıların dışkı örnekleri incelenerek, mikroplastiklerin bağırsaktaki mikrobiyal topluluğu nasıl etkilediği ortaya kondu. Elde edilen veriler, mikrop topluluğunda belirli değişikliklere yol açan mikroplastiklerin, geçmişte depresyon ve bağırsak kanseri ile ilişkili olan belirli örüntüleri yansıttığını gösteriyor. Bu gelişme, mikroplastiklerin insan sağlığı üzerindeki etkilerinin araştırılmasında umut vaat ediyor fakat etkilerin tam olarak nasıl gerçekleştiğinin anlaşılması için daha fazla araştırmaya ihtiyaç var.
Mikroplastikler, genellikle iki mikrometre veya daha küçük boyutlardaki plastik parçacıklarıdır. Günümüzde kullanılan plastik ürünler doğada bozunduğunda, bu küçük parçacıklar gıdalar, su kaynakları ve atmosfer gibi çeşitli ortamlara karışabiliyor. Son dönemde yapılan çeşitli araştırmalar, mikroplastiklerin insan akciğer dokularında, annelerin plasenta yapısında, insan sütünde ve kanında tespit edildiğini gösteriyor.
Yapılan araştırmalarda, mikroplastiklerin kanser, kalp hastalıkları, demans ve sperm kalitesinde bozulma gibi ciddi sağlık sorunlarıyla bağlantılı olabileceği ortaya konuyor. Graz Üniversitesi’nden mikroplastik araştırmacısı Christian Pacher-Deutsch, mikroplastik maruziyetinin günlük yaşamda ne denli yaygın olduğunu vurgulayarak, bu bulguların önemine dikkat çekti. Pacher-Deutsch ayrıca, mikroplastiklerin balıklar, tuz, şişelenmiş su ve hatta musluk suyunda bile bulunduğunu hatırlattı ve herkesin mikroplastiklere maruz kalmasının kaçınılmaz olduğunu belirtti.
Ek olarak, mikroplastiklerin mikrobiyom üzerinde etkili olma potansiyeline işaret eden araştırmacılar, bu bakteriyel topluluğun sindirim, zihinsel sağlık ve diğer birçok süreçte merkezi bir rol oynadığını vurguluyorlar. Mikroplastiklerin maruziyetini azaltmak, hem önleyici hem de tedavi edici açıdan akıllıca bir adım olacaktır.
Çalışma kapsamında, beş sağlıklı gönüllünün dışkı örnekleri kullanılarak, bağırsak mikrobiyomu kültürleri oluşturuldu. Ardından, bu kültürler, yaygın beş mikroplastik türüne (polistiren, polipropilen, düşük yoğunluklu polietilen, poli(metil metakrilat) ve polietilen tereftalat) maruz bırakıldı. Her biri, olası gerçek insan maruziyet seviyelerine uygun veya biraz daha yüksek dozlarda uygulandı.
Çalışmanın sonucunda, toplam bakteri sayısında belirgin bir değişiklik olmamasına rağmen, mikroplastikle muamele edilen örneklerde, asitlik seviyelerinde tutarlı ve anlamlı artışlar gözlemlendi. Ayrıca, veriler, belirli bakteriyel grupların, mikroplastik türüne göre farklılık gösterdiğini ortaya koydu. Özellikle, sindirim ve bağırsak sağlığı için kritik öneme sahip olan Bacillota grubunda, önemli değişiklikler tespit edildi.
Bilim insanları, mikrobiyomdaki bu değişikliklerin, daha önce depresyon ve bağırsak kanseri gibi hastalıkların örüntüleriyle bağlantılı olduğunu fark etti. Ancak, bu bağlantıların neden ve nasıl geliştiğine tam anlamıyla açıklık getirilemedi. Pacher-Deutsch, biyofilmler ve kimyasal maddelerin mikroplastik yüzeylerinde bakterilerin kolonileşmesine ve metabolik aktivitelerin değişmesine yol açabileceğini belirtti. Bu süreçlerin bağırsak pH seviyesinde, hatta genel sağlıkta etkili olabilecek değişikliklere neden olabileceğini ifade etti.
Bu yeni veriler, mikroplastiklerin insan sağlığı ve özellikle bağırsak mikrobiyomu üzerinde potansiyel ciddi etkileri olabileceğine dair ilk bilimsel bulguları içeriyor ve bu alanlarda yapılacak daha derin araştırmaların önemini ortaya koyuyor. Çalışma, 7 Ekim’de Berlin’de düzenlenen Avrupa Gastroenteroloji Kongresi’nde sunuldu.
Bağırsak kanseri, dünyada en yaygın görülen kanser türlerinden biri olup, çoğu zaman belirgin semptomlar gösterir. Bu belirtiler arasında, sürekli ve yeni başlayan ishaller veya kabızlıklar, sık dışkılama isteği veya aynı zamanda, dışkıdaki kan gibi değişiklikler bulunur. Ayrıca, mide ağrısı, şişkinlik, beklenmedik kilo kaybı ve yorgunluk da önemli uyarı işaretleri arasında yer alır. Bu belirtileri yaşayan kişilerin, erken tanı ve tedavi için doktora başvurması büyük önem taşır.
Özellikle 50 yaş üzerindeki bireylerde bağırsak kanseri görülme oranı artış gösterirken, genç yetişkinlerde son 30 yılda %50 oranında artış dikkati çekiyor. Cancer Research UK verilerine göre, vakaların önemli bir bölümü önlenebilir olmasına rağmen, henüz erken teşhis farkındalığında önemli gelişmeler sağlanabilmiş değil.
Geleceğin Yeşil Yarınları İçin Fidan Sahiplenme Rehberi