41,6003$% 0,24
48,8096€% 0,45
5.168,36%0,18
8.632,00%0,94
34.420,00%0,93
11.220,22%1,89
Hurriyet.com.tr olarak, kanserle mücadelede güncel araştırma ve gelişmeleri yakından takip ediyor, toplumumuzun bu önemli konuda bilinçlenmesine katkıda bulunmaya devam ediyoruz. Geçtiğimiz hafta Muş’ta düzenlenen ve Genç Birikim Derneği’nin organizasyonuyla gerçekleşen 12. Uluslararası Onkoloji Günleri, bu alandaki vurgu ve farkındalığımızı artıran önemli bir adım oldu. Uzmanlar, sivil toplum kuruluşları ve yurtdışından katılımcıların bir araya geldiği bu etkinlik, yalnızca bilgi paylaşımı değil, aynı zamanda hayatta kalanların cesaret verici hikayelerini de barındırıyordu.
Geride kalan iki gün boyunca, hastalıkla yüzleşmiş insanların samimiyetle anlattıkları hikayeler ve uzmanların ileriye dönük çalışmalarına dair bilgiler, gözlerimde derin izler bıraktı. Özellikle, “Hastalık bedeninizi zayıflatır ama ruhunuzu büyütür” gibi hayata dair dersler içeren cümleler, bu süreçte yaşananların ötesinde, insanın içsel gücünü hatırlatıyordu.
Kanser, genetik altyapıya sahip olup çevresel etkenlerle tetiklenen karmaşık bir hastalık. Günümüzde onkoloji ve genetik alanlarının iç içe geçtiği bu hastalıkta, erken teşhisin önemi büyüktür. Meme kanseri bağlamında, kendini muayene edenlerin yaklaşık %85-90’ının kitleleri kendilerinin fark ettiğine işaret eden uzmanlar, erken tanının yaşam şansını ciddi anlamda artırdığını vurguluyor. Her kitle hemen kanser anlamına gelmese de, sertlik, ciltte açık yaralar veya koltuk altındaki şişlikler ihmal edilmemeli.
Gen mutasyonlarının silah gibi olduğu, çevresel faktörlerin ise tetikleyici olduğu gerçeği, uzmanlar tarafından sık sık dile getiriliyor. Özellikle beslenme şekli ve çevresel kirlilik, genetik yatkınlıkla birleştiğinde riskleri artırıyor. Peki, bu riskleri azaltmak ve erken tanı koymak için neler yapabiliriz? Özellikle ailede kanser öyküsü olan bireylerin, genetik test yaptırması hayati önem taşıyor.
Muş’ta meme kanseriyle tanışan ve yaşam mücadelesini başarıyla sürdüren Elif Bozkurt Gültekin’in hikayesi, bu anlamda örnek teşkil ediyor. Kendisinin, çiş yaparken fark ettiği kitleyi hızla doktoruna bildirmesi ve erken teşhis sayesinde sağ kalım oranını yükseltmesi, bizlere erken teşhisin ne denli kritik olduğunu gösteriyor. Kemoterapi sırasında yaşadığı yanık izi ve zorluklara rağmen, psikolojik dirençle hareket etmesi ve hayata tutunması, diğer hastalara da umut ışığı oluyor.
Gültekin gibi, genç yaşta kanseri yenmiş bireylerin motivasyonu ise oldukça yüksek. Muş’ta doğup büyüyen Salih Yüce’nin, kendi deneyimleriyle müdahale ve iyileşme sürecine katkısı, bu alanda toplumun farkındalığını artırmayı amaçlıyor. 20 yaşında yumuşak doku kanseri teşhisi konan Yüce, yaşadığı zorluklar karşısında yılmadan savaşarak, gençlere umut olmuş ve Genç Birikim Derneği’ni kurmuştu.
Yürüyüşler, eğitim çalışmaları ve psikolojik destek projeleriyle toplumda geniş bir etki yaratan bu dernek, hastalık sürecinde psikoloji ve aile bağlarının önemini vurguluyor. Güçlü aile bağlarının, hastalığın psikolojik etkilerine karşı direnç oluşturduğunu dile getiren Gürkan, ‘Birlikte İyiyiz’ sloganıyla, birlikte hareket etmenin gücünü ön plana çıkarıyor.
Kanserle mücadele edenlerin yaşadıklarından çıkarılacak en büyük ders, hastalanmadan alınacak önlemler ve bilincin arttırılmasıdır. Uzmanlar, meme, rahim ağzı ve kolon kanseri taramalarının düzenli yapılması, HPV aşısı ve sağlıklı yaşam alışkanlıklarının benimsenmesiyle, bu hastalıkların erken fark edilip tedavi edilme oranlarının yükseldiğine dikkat çekiyor. Bu sayede, hastalıkların ilerlemesi engelleniyor ve yaşam kalitesi korunuyor.
Unutmayalım ki, kanser yalnızca bir bireyin değil, tüm toplumun sorunudur. Hastalığın yaygınlığını azaltmak, bilinçli yaşam tarzlarıyla mümkün hale gelirken, hastalanmayı beklemeden, kendimize ve sevdiklerimize bu konuda sahip çıkmalıyız. Son olarak, 12. Uluslararası Onkoloji Günleri’nin sloganı olan “Biz Birlikte İyiyiz” sözünü hatırlayarak, dayanışma ve umutla ilerlemeye devam edelim.
2025 Cumhuriyet Bayramı Tatil Günleri ve İşleyiş Detayları