41,7052$% 0,23
48,8117€% 0,44
5.285,33%1,46
8.879,00%2,21
35.407,00%2,21
10.783,88%-0,69
Milattan önce 6. yüzyıldan itibaren önemli bir ticaret noktası olarak gelişen ve özellikle yün ile tekstil sektöründe ön plana çıkan Kolossai, tarih boyunca çeşitli uygarlıkları ağırladı. Pers hakimiyeti döneminden sonra Roma ve Bizans dönemlerinde de varlığını sürdüren bu antik kent, inanç turizmi açısından büyük potansiyele sahip bulunmaktadır. Bölgeye yakın konumda bulunan Hierapolis ve Laodikya gibi tarihi kentlerin kurulmasıyla zamanla önemi azalan Kolossai, büyük bir deprem sonrasında önemli ölçüde tahrip olmuş ve ardından 7. yüzyılda Chonae bölgesine taşınmıştır. Bu süreçte, bölgedeki kazı çalışmalarına yeni bir ivme kazandırmak amacıyla yapılan yüzey araştırmalarında ilk kez geniş çapta kazılar yapıldı.
Prof. Dr. Öğretim Üyesi Barış Yener liderliğinde yürütülen kazılarda, yaklaşık 3 yıl süren çalışmalar sonucunda, yan yana dizili ve oyulmuş halde bulunan 60 kaya mezar keşfedildi. Bu bulgular, bölgenin inanç ve ölüm ritüelleri hakkında yeni bilgiler sunuyor. Çalışmalar sırasında ortaya çıkan ve kazı alanının verimli kullanımı açısından büyük öneme sahip mezarların detayları, bölgenin tarihine ışık tutuyor.
“Mezar alanını traverten kayalıklar üzerine inşa etmişler” şeklinde açıklamada bulunan Yener, bulguların bölgenin kültürel ve dini yaşamında önemli bir rol oynadığını vurguluyor.
Yener, Kolossai’nin Laodikya ve Hierapolis gibi inanç turizmiyle öne çıkan önemli merkezler arasında yer aldığını belirtiyor. Mezarların yoğun olarak bulunduğu alan üzerinde yürütülen çalışmalar, bölgenin geniş bir yayılım alanına sahip olduğunu ve kent merkezinin yanı sıra çevresindeki yerleşimlerin de açıkça izlendiğini ortaya koyuyor. Elde edilen bulgular, bölgenin kronolojik geçmişini önemli ölçüde dolduracak nitelikte olup, Kalkolitik döneme kadar ulaşan bir zaman dilimini kapsıyor. Ayrıca, bölgedeki mezarların benzersiz bir yapıya sahip olması, bölgenin diğer kazı alanlarından ayrışmasına neden oluyor. Yener, bölgenin yaklaşık 20 dönümlük alanında koruma ve araştırma yaptığı çalışmalarını şu şekilde anlatıyor:
“Mezarlar, jeolojik oluşumların ve topoğrafyanın özelliklerini dikkate alarak, oldukça verimli bir şekilde tasarlanmış. Bu alanlarda 180 santimetre uzunluğunda, 90-100 santimetre genişliğinde ve 110-150 santimetre derinliğinde 65’e yakın mezar tespit ettik. Yaklaşık 60 tanesini kazdık ve insansı kalıntılara ulaştık. Elde edilen materyaller, bölgenin tarihsel önemini vurguluyor.”
Yener, bölgedeki mezarların yaklaşık 2200 yıl öncesine dayandığını ve burada bulunan eserlerin, bölge halkının inanç ve kültür yapısına dair önemli ipuçları sağladığını anlatıyor. Bulgular arasında büyü ve tılsıma dair nesneler dikkat çekiyor. “İnsanlar doğrudan koruma ve şifa aracı olarak tılsım, muska ve taşlara inanmışlar” diyerek, mezarlarda çok sayıda bu tür objeye rastlandığını ekliyor. Bu eserler, o dönemdeki inançların ve ritüellerin günlük hayatla iç içe geçtiğine işaret ediyor ve ölüm sonrası törenlerde koruyucu şekilde kullanıldığı düşünülüyor.
Mezarlar ve yanlarındaki eşyalar arasında, pişmiş toprak veya camdan yapılmış şişeler, kandiller, sikkeler ve kişisel eşyalar bulunuyor. Yener, bu tip mezarların Anadolu’da rastlanan örnekler arasında özel bir yere sahip olduğunu, özellikle dar alanda bu kadar çok mezarın yan yana bulunmasının nadir görüldüğünü belirtiyor ve son olarak, çalışmaların bölgenin tarihini ve kültürel yapısını aydınlatmaya devam ettiğini ifade ediyor.
Adana Depremzedeleri İçin Yeni Konut Projesi ve Ulaşımdaki Sorunlar