Amelia Earhart’ın Kayboluş Gizemi Yeni Bir Bulguyla Aydınlanabilir

Amelia Earhart’ın 1937 yılında Pasifik’te esrarengiz bir şekilde kaybolmasının üzerinden neredeyse 90 yıl geçmesine rağmen, olay hâlâ çözülememiş bir gizem olarak gündemde kalmayı sürdürüyor. Ancak, son dönemde yapılan araştırmalar, kayboluşun ardındaki sırrı çözmeye bir adım daha yaklaştırabilir. Purdue Üniversitesi ve Arkeolojik Miras Enstitüsü’nden uzmanların liderliğinde gerçekleştirilen yeni çalışma, tarih boyunca en büyük havacılık gizemlerinden biri olan olayla ilgili önemli ipuçlarını ortaya çıkardı.

Ekibin incelemeleri sonucunda, 1938 yılında Güney Pasifik’te çekilmiş hava fotoğraflarında görülen ve bilinmeyen bir metalik nesne, Earhart ve navigatörü Fred Noonan’ın kullandığı uçağa ait olabilecek belirtileri taşıyor. Enstitü yetkilileri, adanın atmosferinde bulunan bu metalik yapının, uçağın kalıntıları olabileceğine inanıyor ve bölgeye gitmek üzere hazırlıklarını tamamladı. Bu nesne, “Taraia Nesnesi” olarak adlandırılan ve uçağa ait olabileceği düşünülen gizemli kalıntıyı incelemek üzere Nikumaroro Adası’na ulaşmayı planlıyorlar. Bu ada, Earlhar’ın kaybolduğu güzergâhın tam ortasında bulunuyor ve çevresinde mercan kayalıklarıyla çevrili.

Amelia Earhart, 20. yüzyılın başlarında hava yolu tarihinde yaptığı cesur girişimlerle tanınmış ve sadece havacılığın değil, kadınların toplumsal hayattaki yerini de değiştiren öncü bir figür olmuştur.

“Hayatımın Keşfi Olur” diyerek iştahla bahsettiği amacını ifade eden ALI Direktörü Dr. Richard Pettigrew, “Earhart’ın uçağını bulmak, benim kişisel tarihi yolculuğumda bir dönüm noktası olacak” sözleriyle bölgedeki arka planda yatan uzun zamandır saklı kalan sırrı ortaya çıkarmaya büyük önem veriyor. Uzmanlar, uluslararası uçak kurtarma ekiplerinin topladığı verilerin, Earhart ve yolcu uçağının Nikumaroro’da olabileceğine dair güçlü kanıtlar sunduğuna dikkat çekiyor. Pettigrew, “Oradaki uçak enkazını doğrulamak, keşif açısından en net ve kesin adım olacaktır,” diyerek heyecanını dile getiriyor.

Tarihi Döngüde Bir Keşif Planı

Purdue Üniversitesi’nin kıdemli başkan yardımcısı Steve Schultz, “Başarılı bir tespit ve tanımlama, Amelia’nın meşhur uçuşunun ardından Electra’yı tekrar West Lafayette’e getirme sürecinin temel taşı olacak” ifadelerini kullanıyor. Earhart, 1935 yılında Purdue’da görev almaya başlamış ve 2 Temmuz 1937 tarihinde dünya turlaması sırasında kaybolmuştu. ABD Donanması ve Sahil Güvenlik tarafından yürütülen 16 günlük arama çabaları, sonuçsuz kalmış ve ünlü pilot, 5 Ocak 1939’da resmi olarak ölü sayılmıştı.

Yıllardır Devam Eden Çığlık Gibi Arayışlar

Son 90 yıl boyunca yapılan binlerce arama ve keşif girişimi başarısızlıkla sonuçlandı. 2019 yılında Tony Romeo liderliğinde gerçekleştirilen derin deniz araştırması da, sonar üzerinde uçağa benzeyen herhangi bir kalıntıya rastlamadan sona ermişti. Hatırlanacağı üzere, o zamanlar da cismin kaya oluşumu olduğu anlaşılmıştı. Ayrıca, ABD Başkanı Donald Trump, geçtiğimiz aylarda, Earhart’ın kayboluşuyla ilgili gizli tutulan hükümet kayıtlarının açıklanacağını duyurmuştu.

Araştırmalardaki Yeni Bir Adım: Google Earth ve Uydu Görüntüleri

2020 yılında, vatandaşların Apple Maps’taki uydu görüntülerini incelemesi sonucu ortaya çıkan anomalilerin ardından Arkeolojik Miras Enstitüsü, detaylı bir analiz gerçekleştirdi. 2009 ile 2024 yılları arasında çekilmiş toplam 29 uydu görüntüsü üzerinde yapılan yürütülen çalışmalar, ortaya çıkan nesnenin yaklaşık 10 metre uzunluğunda, metalik ve uçağa çok benzediği sonucuna vardı. Bu nesne, yaklaşık 80 yıl boyunca aynı konumda yer almış ve suyun akıntılarına rağmen hareket etmemiş durumda. Bu durum, uçağın iniş ya da çarpışma sonrası orada kalabileceğine işaret ediyor.

İlginç şekilde, adada 1930’lara ait kadın ayakkabıları, kavanozlar içinde çil kremi, makyaj kutuları ve ilacın şişeleri gibi tarihsel kalıntılar bulundu. Bu eşyalar, bölgedeki sıcak ve gizemli atmosferi destekliyor. Ayrıca, müzelerde bulunan ve uçağın bölgeye iniş yaptığı dönemdeki nikah resmi ve arşiv fotoğraflarındaki “Bevington Nesnesi” olarak tanımlanan görüntü, teorilerin doğruluğunu güçlendiren önemli kanıtlar arasında yer alıyor.