2025 Üçüncü Çeyrek Turizm Performansı ve Stratejik Adımlar

Bakan Ersoy, Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen basın toplantısında 2025 yılının üçüncü çeyreğine ait turizm verilerini açıkladı. Bu süreçte, hedeflere ulaşma yönünde önemli mesafeler kat edildiğini ve önümüze çıkan engellerin aşılmaya başladığını belirtti.

Yılın ilk dokuz ayında Türkiye’ye gelen toplam ziyaretçi sayısı 49 milyon 993 bine ulaşırken, bu rakam geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 1,6’lık bir artış gösterdi. Ersoy, “Geçen yıl 49 milyon 181 bin ziyaretçimiz vardı, bu yıl ise %1,6’lık artışla olumlu bir seyir izliyoruz,” diyerek memnuniyetini dile getirdi.

Ziyaretçi Dağılımı ve Kalış Süresi

Hedef pazarların en başında Rusya Federasyonu 5,53 milyon ziyaretçiyle yer aldı. Almanya 5 milyon 220 bin ve Birleşik Krallık ise 3 milyon 540 bin ziyaretçiyle takip etti. Ersoy, bu dağılımların, pazar çeşitlendirme stratejimizin başarılı karşılık bulduğunun göstergesi olduğunu ifade etti. Ortalama kalış süresinin 10,3 gün olması da yıl sonu hedefleriyle uyum içerisinde ilerlediğimizi gösteriyor. Ersoy, geçen yıl bu sürenin 10,6 gün olmasına rağmen, 2025’in ilk dokuz ayında ortalamanın 10,32 güne kadar gerilemiş olmasını ise istatistiksel olarak olumlu karşıladı.

Harcamalar ve Ekonomik Gelişmeler

Yabancı turistlerin kişi başı gecelik harcamalarında da önemli artışlar yaşanıyor. 2017’de 83 dolar olan bu rakam, 2024’te 107 dolara yükselmişti. Bu yıl ise ilk 9 ayda 116 dolara çıkmayı başardı. Bakan Ersoy, “Bu yüzde 9’luk artış, gelirlerimizi güçlendirdi ve turizmdeki kâr oranını artırdı,” açıklamasını yaptı.

Ek olarak, toplam turizm gelirleri, geçen yıl ilk 9 ayda 47,3 milyar dolar iken, bu yıl aynı dönemde 50 milyar dolara ulaşarak %5,7’lik önemli bir artış kaydetti. Bu gelişmeler, Türkiye’nin turizm sektöründe tarihinin en yüksek gelir rakamlarına ulaşmasını sağladı.”

Mevsimsel ve Küresel Etkiler

İklimsel kaymalar ve küresel krizlerin sezon üzerinde etkili olduğunu vurgulayan Ersoy, Nisan ve Mayıs aylarındaki serin havanın sezon başlangıcını olumsuz etkilediğini, ancak Ekim ve Kasım aylarındaki sıcaklık artışlarının sezonu uzatıp avantaj sağladığını belirtti. Ayrıca, özellikle bölgesel çatışmaların ve jeopolitik gelişmelerin turizm akışını zaman zaman sekteye uğrattığını da sözlerine ekledi.

Özellikle 23 Nisan’da yaşanan İstanbul depremi ve Orta Doğu’da yaşanan savaş olaylarının, rezervasyonlarda düşüşlere sebep olduğunu açıklayan Ersoy, bu durumların sektör açısından geçici olduğunu ve alınan önlemlerle yeniden toparlanmanın mümkün olduğunu vurguladı.

Stratejik Hedefler ve Yeni Yönelimler

Türk turizm sektörünün küresel rekabet gücünü artırmak adına iki temel stratejiden bahseden Ersoy, ürün çeşitlendirmesi ve pazar yeni pazarlara açılma olduğunu dile getirdi. Eskiden sadece deniz, kum ve güneş turizmine odaklanan sektör, bugün 60’tan fazla farklı ürünle dünya pazarında yer alıyor. Ayrıca, Türk Hava Yolları uçuş ağı sayesinde 330 şehirden direkt ulaşım sağlanması, yeni pazarların keşfedilmesinde büyük avantaj sağlıyor.

Ancak, küresel risklerin ve afetlerin sektör üzerinde olumsuz etkiler yaratmaması için acil önlemler alınması gerektiğine dikkat çekti. Özellikle olası krizlerin ardından hızlı toparlanma stratejisinin başarı için anahtar olduğunu vurguladı. Geliştirilen tanıtım kampanyaları ve izlenilen dijital yol haritalarıyla, kayıpların en kısa sürede telafi edilmesi hedefleniyor.

Tanıtım ve Dijital Stratejiler

Uluslararası tanıtım çalışmalarında yeni adımlar atan Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı (TGA), özellikle dizi ve dijital medya üzerinden yürüttüğü tanıtım faaliyetlerine büyük önem veriyor. Dünya genelinde 170’den fazla ülkeye ulaşılarak, sosyal medya ve dijital platformlarda yapılan kampanyaların milyonlarca gösterim alması, sektörün görünürlüğünü artırdı. Bu yoğun tanıtım faaliyetleri sayesinde, Eylül ve Ekim aylarındaki rezervasyon ivmesi yükseldi ve sektör yeniden hareketlenmeye başladı.

Ersoy, “Sadece ürün çeşitlendirmesi yeterli değil, aynı zamanda doğru ve etkili tanıtım stratejileriyle bütünleşmeli,” diyerek, sektörün sürdürülebilir ve rekabetçi yapısının güçlendirildiğine dikkat çekti.