Hamilelik döneminde kullanılan yaygın ağrı kesici parasetamol ve otizm arasındaki bağlantı konusu, son zamanlarda sosyal medyada ve medyada sıkça tartışılan bir konu haline geldi. Ancak, bilimsel araştırmalar şu ana kadar bu ilişkinin nedensel olduğunu gösteren kesin kanıtlar sunmamaktadır. Hamilelik sırasında parasetamol kullanımının otizm riskini artırıp artırmadığı sorusu, uzmanlar arasında halen tartışma konusudur.
Bilim insanları, genetik faktörlerin otizm gelişiminde büyük bir rol oynadığını kabul ederken, çevresel faktörlerin de etkisini incelemektedir. Özellikle, gebelik öncesi ve sırasında maruz kalınan çevresel etkenlerin beyin gelişimini nasıl etkilediği, araştırmaların ana odak noktasıdır. İsveç’teki kapsamlı bir çalışma, yaklaşık 2.4 milyon çocuğun sağlık kayıtlarını incelemiş ve parasetamol kullanımının otizmle ilişkisini değerlendirmiştir.
Bu çalışma, hamilelik sırasında parasetamol alan çocukların oranının, almayanlara göre %0.2 daha yüksek olduğunu ortaya koymuştur. Ancak, bu ilişki, kardeşler arasında yapılan karşılaştırmalarda tamamen ortadan kalkmıştır. Bu durum, genetik yatkınlık ve diğer çevresel faktörlerin rolünü öne çıkarmakta ve doğrudan bir nedensellik olmayabileceğine işaret etmektedir.
İlaçların yaygın kullanımı ve olası riskler
Parasetamol, sağlık alanında en çok tercih edilen ağrı kesicilerden biridir. Dünya genelinde hamilelik sürecinde güvenle kullanılabildiği düşünülür. Ancak, bazı çalışmalar bu ilacın otizm gelişimiyle ilişkili olabileceği izlenimini vermiş olsa da, uzmanlar kesin bir kanıt olmadığını savunurlar. Sağlık otoriteleri ve uzmanlar, şu ana kadar parasetamolün otizme neden olduğuna dair bilimsel veri bulunmadığını tekrar etmektedir.
‘Eğer gerçekten bağlantı olsaydı, artış kaçınılmaz olurdu’
Uzmanlar, mantıklı bir değerlendirmeyle, parasetamolün uzun yıllardır hamileler arasında yaygın kullanıldığı dikkate alındığında, otizm oranlarının belirli bir artış göstermemesi gerektiğine dikkat çekiyor. Bu noktada, otizmin artış oranlarının, genetik ve tanı yöntemlerindeki değişiklikler nedeniyle artmış olabileceği düşünülüyor. Ayrıca, otizmin sadece ağır vakalarının değil, daha hafif belirtilerin de tanı kriterlerinin genişlemesi nedeniyle daha fazla tespit edildiğine işaret ediliyor.
Bilimsel araştırmalar ve risk faktörleri
Otizm riskine katkıda bulunan faktörleri anlamak oldukça karmaşıktır. Birçok tıbbi ve genetik faktör, otizmle ilişkilendirilmiş olsa da, bunların doğrudan neden-sonuç ilişkisini ortaya koymak zordur. Örneğin, yüksek yaşta anne olmak veya belirli biyolojik özelliklere sahip olmak, otizm olasılığını artırabilir. Ayrıca, gebelik sırasında ortaya çıkan diğer sağlık durumu ve kullanılan ilaçlar da etken olarak değerlendirilebilir.
Gardner ve ekibi tarafından gerçekleştirilen, 1995-2019 yılları arasındaki İsveç doğumlarına ilişkin büyük ölçekli araştırma, anneleri parasetamol kullanan çocuklar ile kullanmayanlar arasında istatistiksel anlamda fark olmadığını göstermiştir. Kardeşler arasındaki karşılaştırma, otizm ve parasetamol kullanımının bağımsız olarak bir ilişki kurmadığını ortaya koymuştur. Bu da, genetik ve çevresel etkilerin karmaşık etkileşimler içinde olduğunu göstermektedir.
Otizmde artışın nedenleri nelerdir?
Yıllar içinde otizm tanısı alan kişi sayısı artarken, bunun tek nedeni artan farkındalık ve tanı tekniklerindeki gelişmeler değildir. Tanı kriterlerinin genişlemesi ve toplumsal bilinçlenme, bu artışta önemli pay sahibidir. Dünya genelinde, otizm oranlarının %1 ila %3 arasında değiştiği bilinirken, bu eğilimin arka planında sadece gelişen tanı süreçleri değil, çevresel faktörlerin de rolü olabileceği düşünülmektedir.
Bunlar mı psikolojik etkileri artıran teoriler?
Özellikle, fedakarca takip edilen bazı yanlış bilgiler, kadınlar üzerinde olumsuz etkiler yaratmakta ve korku oluşturmaktadır. Uzmanlar, folik asit veya ultrason gibi konuların zaman zaman temel bilgilerin dışına çıkıp, bilimsel temellere dayanmayan spekülasyonlara dönüştüğüne dikkat çekiyor. Şunu net şekilde belirtmek gerekir: İçinde bulunduğumuz dönemde, genetik faktörler ve bilinmeyen çevresel etkenler dışında, otizmle ilgili kesin ve net risk faktörleri tanımlanmamıştır.
Politik ve toplumsal etkiler
Özellikle yüksek profilli kişiler tarafından yapılan açıklamalar, kamuoyunu yanlış yönlendirebilir. Örneğin, Trump’ın yaptığı yorumlar, gereksiz endişeleri körükleyerek, hamilelik sırasında alınan ilaçlar veya uygulanan prosedürler konusunda belirsizlik yaratabilir. Uzmanlar, bu tür açıklamaların, bilime dayalı olmayan ve hamilelik sırasında gereksiz kaygı oluşturan ifadeler olduğunu vurguluyor.
Sağlık ve toplum açısından alınması gereken önlemler
Hamilelikte reçeteli veya reçetesiz alınan ilaçların, özellikle parasetamolün kullanımında dikkatli olmak önemlidir. Uzmanlar, gereksiz ve aşırı kullanımdan kaçınılması gerektiği uyarısında bulunuyor. Ayrıca, gebelik sürecinde yanlış bilgiler ve spekülasyonlar nedeniyle oluşabilecek olumsuz psikolojik durumların önüne geçmek için, güvenilir kaynaklardan bilgi almak ve sağlık profesyonellerine danışmak gerekir.
Son olarak, anne adaylarının ruhsal sağlıklarını korumaları ve stres seviyelerini kontrol altında tutmaları büyük önem taşımaktadır. Uzmanlar, bu dönemde destek almaları ve bilinçli hareket etmelerinin, hem anne hem de bebek sağlığı açısından en doğru adım olduğunu hatırlatıyor.