40,2607$% 0.13
46,7252€% 0.08
4.320,96%0,56
7.017,00%0,27
27.981,00%0,27
10.219,40%-0,06
İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesi, yalnızca küresel bir çatışmanın bitişini değil, aynı zamanda nükleer enerji ve radyasyon alanındaki önemli gelişmeleri de beraberinde getirdi. Özellikle savaş sonrası dönemde, Avrupa ve Amerika’da radyoaktif atıkların denize gömülmesi yaygın bir uygulama haline geldi. Bu uygulama, 1990’lara kadar devam ettiği gibi, bugün Atlas Okyanusu’nun derinliklerinde 200 binden fazla eski varil, zararsız kabul edilip bırakıldı. Bu varillerin çoğu Fransız kıyılarının yaklaşık 4 bin metre derinliğinde yatmakta ve zamanla aşınma ve deformasyona uğramıştır.
Uzmanlar, bu batıkların deniz ekosistemine ve insan sağlığına olası etkilerini sürekli olarak araştırıyor. Radyoaktif maddelerin besin zincirine karışma riski, özellikle deniz ürünleri yoluyla insanlar tarafından tüketilme konusunda ciddi endişelere neden oluyor. Bu nedenle, Fransız bilim insanlarından oluşan bir ekip, bu varillerin akıbetini ve olası tehlikelerini yavaş yavaş ortaya çıkarmak adına çalışmalarını sürdürüyor.
Bu ekip, ‘radyoaktif saatli bomba’ olarak nitelendirilen batık varillerin yerlerini detaylı haritalar sayesinde tespit etti. İlk etapta 3.355 adet varil tespit edilirken, deniz yüzeyinin yaklaşık 400 mil açığındaki abisal düzlüklerde çalışmalar yapıldı. Yüksek teknolojiye sahip sonar ve otonom su altı robotu UlyX kullanılarak derin denizin haritalandırılması gerçekleştirildi. Gelecek yıl planlanan ikinci aşamada ise bölgeden alınan su, tortu ve deniz canlıları örnekleri detaylı biçimde incelenecek.
Araştırmacılar, bölgede bulunan kirliliği sadece radyoaktif maddelerle sınırlı tutmayıp, bakteri, balık ve diğer deniz organizmalarından alınan örnekleri de analiz edecek. Ayrıca, varillerden sızan maddelerin doğaya ve deniz yaşamına etkisini anlamak için, bölgedeki arka plan radyasyon seviyeleri ve kimyasal kirleticiler karşılaştırılacak.
Başlangıçta, Avrupa ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleri, denizlere dökülen radyoaktif atıkların güvenli ve kontrollü olması adına ulusal kurumlar tarafından denetleniyordu. Ancak zamanla, bu denetimler uluslararası düzeye taşındı ve Nükleer Enerji Ajansı (NEA) gibi kuruluşlar bu çalışmalara öncülük etti. 1967’de gerçekleştirilen deneme amaçlı imha testleri ve sonrasında getirilen katı kurallar sayesinde, düşük seviyeli radyoaktif atıklar okyanus tabanına bırakıldı.
Uzmanlar, bu uygulamanın, özellikle deniz suyu ve malzemenin derin bodrumlarda tutulması sebebiyle risklerin oldukça düşük olduğunu söylüyor. Ancak, uzun vadede deniz yaşamı ve gıda zinciri üzerindeki olası etkiler göz ardı edilmemeli. Özellikle, yüzeyden yaklaşık 4,6 kilometre yukarıda toplanan su ve sedimentlerde yapılan analizler, bölgedeki radyoaktif ve kimyasal maddelerin varlığını detaylı biçimde ortaya koyacak.
Yapılan çalışmalar, yaklaşık üçte birinin “trityum” adlı hafif radyasyon türü içerdiğini gösteriyor. Çoğunluk beta ve gama yayıcı maddelerden oluşurken, küçük bir kısmı ise alfa radyasyonu içeriyor. Uzmanlar, bu maddelerin denizlerde uzun süre kalmasının, mikroorganizmalar tarafından emilip besin zincirine geçme riskini artırdığını belirtiyor. Çoğu varilin ömrü 20 ila 26 yıl arasında olup, içerdikleri maddelerin radyoaktivite seviyeleri zamanla azalıyor olsa da, potansiyel riskler tamamen ortadan kalkmış değil.
Örneğin, Stronsiyum-90 gibi bazı radyoizotoplar, kemik dokusuna taklit ederek, balıklar ve deniz canlıları tarafından emilebiliyor. Bu durum, insanların tükettiği deniz ürünleri yolu ile maruz kalma ve sağlık sorunlarına neden olma ihtimalini de beraberinde getiriyor. Radyonüklidlerin yarı ömürleri değişerek, bazı maddelerin nesiller boyu çevrede kalması mümkün hale geliyor.
Fransız Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi’nin liderliğinde gerçekleşen keşif gezisinde, 4,5 metre uzunluğundaki UlyX robotu kullanılmak suretiyle deniz tabanı ve variller detaylı bir şekilde görüntülendi. İlk aşamada yaklaşık 50 varil belgelenirken, çoğunun çatlamış veya aşınmış olduğu görüldü. Bazı varillerin çevresinin organize yaşam formlarıyla kaplandığı ve sızıntıların tespit edildiği gözlemlendi.
Aynı zamanda, deniz canlılarından örnekler toplanarak laboratuvarda analiz edilmek üzere hazırlandı. Su, sediment ve organizma örnekleri alınırken, radyasyon seviyeleri ve çevresel kimyasal maddeler de detaylı biçimde incelenecek. Çalışmalar sonucunda, bölgedeki bu eski varillerin ekosisteme ve insan sağlığına olası etkileri çok daha net anlaşılacak ve sürdürülebilir çözümler geliştirilmesi konusunda önemli adımlar atılacak.
Trump Çin Zaferi ve Uluslararası Politikalar Üzerine Tartışmalar
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.