41,5514$% 0,71
48,6484€% 1,00
5.177,68%1,02
8.427,00%0,31
33.606,00%0,31
11.151,20%-1,99
İstanbul, genellikle futbol ve voleybolun öne çıktığı bir şehir olarak bilinse de, asıl aşkı kedilere ve onların şehre entegre yaşam tarzına adayanların sayısı da hiç azımsanamaz. Yabancılar arasında şöhretli olan bu durumu, Hollandalı fotoğrafçı ve tasarımcı Marcel Heijnen de kendi gözleriyle görerek hem deneyimledi hem de kendi özgün anlatımıyla bir eser ortaya çıkardı. Bu çalışma, onun Kedi Şehir İstanbul projesi ve kitaplaştırdığı ‘City Cats of Istanbul’ isimli albümü sayesinde geniş kitlelere ulaşıyor.
Marcel Heijnen ile bu ilginç ve samimi projeyi, kitabın doğuş hikayesini ve İstanbul sokaklarının kedilerle kurduğu özel bağını konuştuk. Kendisi, özellikle şehrin farklı semtlerinde gerçekleştirdiği çekimlerde sadece kedilerin görüntüsüne değil, onların şehirle kurduğu kültürel ilişkiye de odaklandı. Bu noktada, kedilerin evcil hayvan ya da sokak kedisi olmakla sınırlandırılamayacak, toplumsal bir ‘hibrit vatandaş’ olarak var olduklarına vurgu yapıyor.
İstanbulluların kedilerle iç içe yaşamı, sosyal medyada paylaşılan karelerden ve günlük hayattaki gözlemlerden net bir şekilde görülebiliyor. Heijnen, İstanbul’da kedilerin o kadar özgür ve yaygın olduğunu belirtiyor ki, onları gören herkes bu şehri kedilerle özdeşleştiriyor. Sokaklar, parklar, cami avluları ve restoran önleri, kedilerin kendi alanları haline gelmiş durumda. İnsanların onlara karşı gösterdiği sevgi ve duyarlılık ise, şehrin bu eşsiz ekosistemine büyük bir katkı sağlıyor.
Çekimler sırasında, kedilere ilgi duyan ve onları besleyen yerel halkın tepkisi oldukça samimi ve içten. Bazen bir kediyi fotoğraflarken, mahalle sakinleri yanınıza gelerek onun hikayesini anlatıyor, adını veriyor ve onunla ilgili detayları paylaşıyorlar. Bu durum, insanların kedilerle kurduğu bağın ne kadar güçlü olduğunu ve onların toplumun doğal bir parçası halinde yaşadığını gösteriyor. Heijnen, bu sevgi ve sahiplendirme ortamını ‘hibrit vatandaşlar’ kavramı ile özetliyor.
‘City Cats of Istanbul’ kitabını oluştururken, farklı semtlerdeki sokaklara yönelen Heijnen, Balat, Kadıköy ve Beyoğlu’nda yaklaşık bir hafta boyunca çeşitli kareler yakaladı. Çekimlerinde spontane ve doğal görsellere öncelik verdi. Ayrıca, Belçika ve Hong Kong’un kedilerle olan ilişkilerinden farklı olarak, İstanbul’un kedilerle olan özgür yaşamını vurguladı. Kitabın tanıtımını ise Beyoğlu’nda bulunan ve yeni açılan Cat Museum Istanbul’da yaptılar. Müze kurucusu Fatih Dağlı ile yakın arkadaş olan sanatçı, eserlerini müzeye kazandırarak kedilerin şehirle kurduğu bu özgün iletişimi sergiliyor.
İstanbul kedilerinin şehirde sergilediği özgür ve rahat tavır, Hong Kong ve Çin gibi yerlerdeki kedilere kıyasla oldukça farklı. Bu bölgelerde kediler daha çok dükkânlar ve belirli alanlarda yaşarken, İstanbul’da her köşe başında ve sokakta kendilerine yer bulabiliyorlar. Kendisi, bu farklılığı şu sözlerle dile getiriyor: “İstanbul, kediler için gerçekten bir cennet. Neredeyse her sokağa yayılmışlar ve insanlar, onlara karşı büyük bir sevgi ve saygı gösteriyorlar.”
Heijden’e göre, İstanbul’daki kedilerin çoğunun bir sahibi yok, ancak topluluk tarafından korunduklarına işaret ediyor. Bir kedinin mahallede tanınması ve insanlardan beslenmesi, onun toplumun paylaştığı bir varlık olduğunu gösteriyor. Kedilere özel ilgi gösteren insanların sayısı, şehirde kedilerle doğal bir uyum ve denge içerisinde yaşamın sürdüğünü kanıtlar nitelikte.
Kendi kedileriyle olan bağını uzun yıllardır sürdüren Heijnen, toplamda 10 kedisinin olduğunu belirtiyor. Aileden ayrıldıktan sonra da, kediler onun hayatında hep önemli bir yer tutmuş. Bu projeyle, İstanbul’un sokak kedilerini ve onların yaşam alanlarını tüm dünyaya tanıtmayı amaçlayan sanatçı, ilerleyen dönemde de bu konu üzerine yeni çalışmalar yapmayı planlıyor.
Görme Engellilerin Günlük Hayatta Karşılaştığı Zorluklar ve Öğrenme Deneyimleri