41,6258$% 0,43
48,8978€% 0,71
5.366,52%0,79
8.740,00%0,62
34.852,00%0,63
10.858,52%-2,02
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, yeni planını “hedeflere ulaşmak için” açık bir şekilde desteklediğini ifade ederken, kendi koalisyonundaki aşırı sağcı bakanlar, Filistin Yönetimi’nin varlığını sürdürmesine karşı sert tutumlar sergiliyor. Bu durum, planın uygulanmasında iç politikadaki karmaşık dengeyi gözler önüne seriyor.
ABD Başkanı Donald Trump’ın ortaya koyduğu 20 maddelik plan, Hamas’ın silahsızlandırılmasını ve uluslararası gözetim altındaki yeni bir yönetim modelini öngörüyor. Trump, “Hamas’la Arap ve Müslüman ülkeler çözüme katkıda bulunacak” açıklamasıyla, bölgedeki olası gelişmelere farklı bir boyut kazandırmaya çalıştı.
Ancak Netanyahu’nun basın toplantılarındaki ifadeleri, İsrail’in farklı bir strateji izlediğine işaret ediyor. “Güvenliği sağlama adına yakın zamanda Gazze’de kalıcı hakimiyeti sürdüreceğiz” diyerek, bölgeyi uzun vadeli olarak kontrol altında tutma niyetini net biçimde ortaya koydu. Bu açıklamalar, uluslararası toplumun planına ilişkin beklediği yeni bir düzenin oluşmadığını gösteriyor.
Uzmanlar, Netanyahu’nun bu açıklamalarının, öngörülen uluslararası güç yönetimi ve barış sağlama girişimleriyle çeliştiğine dikkat çekiyor. Bu durum, Netanyahu’nun Gazze’de kalmayı temel amaç haline getirdiğine işaret ediyor. Buna göre, bölgedeki hakimiyet tercihini kısa vadeli askeri başarılar ve uzun vadeli politik planlar üzerinden yapıyor.
İsrail’in tutumunu anlamak için temel ipuçları, Netanyahu’nun geçmiş politikaları ve öncekilerle yaptığı denge politikasıdır. Uzun süredir Filistin devletine karşı tutumunu sürdüren Netanyahu, bölgedeki çeşitli siyasi aktörlerle ilişkilerinde de dikkat çekici bir strateji izliyor.
Al Jazeera muhabiri James Bays, “Netanyahu, bunu memnuniyetle karşılamış olsa da, gerçekten bu planlara inanıyor mu?” sorusunu gündeme getirerek, liderin sık sık barıştan çok savaş tercihleriyle dikkat çektiğine vurgu yaptı. Ayrıca, koalisyon ortaklarından aşırı sağcılar, Trump planında Filistin Yönetimi’ne yer verilmesine karşı duruyor ve Netanyahu’yu hükümetten çekilmeye zorlamayı bile düşündüler.
Filistin Merkezi Yönetimi, Batı Şeria’daki gelişmelere paralel olarak, ABD’nin sunduğu planı memnuniyetle karşıladı ve barış için bölge ortaklarıyla çalışma sözü verdi.
Analistler, Netanyahu’nun iç ve dış politikadaki hamlelerini, uzun vadeli stratejik planlar olarak değerlendiyor. Washington merkezli Politika Çalışmaları Enstitüsü’nden Phyllis Bennis, “Trump’ın planında Filistin çıkarlarına dair hiçbir güvencede bulunulmuyor” diyerek, bu planın bölgedeki temel sorunları çözmekten uzak olduğunu belirtiyor. Ayrıca, İsrail’in rehineleri alması sonrası önünde durabilecek en büyük riskin yeni ve sert askeri saldırılar olabileceğini öne sürdü.
Bennis’e göre, Netanyahu’nun Hamas’la uzlaşma olasılığı reddetmesi ve askeri seçenekleri zorlaması, bölgedeki çatışmaların ve risklerin artmasına sebep olabilir. Bu durumda, İsrail’in bölge üzerindeki hakimiyetini artırmak adına sivilleri zorla yerinden etme ve şiddet uygulama girişimleri, uluslararası toplumun endişelerini büyütüyor.
İsrail ordusu, Gazze’de saldırılarını yoğunlaştırmış olsa da, bölgedeki gelişmelere göre yeni stratejiler geliştirmeye devam ediyor. Nüfusun büyük kısmını göç ettirerek, bölgeyi kontrol altına alma planları devam ederken, uluslararası baskılar ve bölge dengeleri sürekli değişiyor.
İsrail’in bölgede uyguladığı uygulamalar, sivillere yönelik saldırıları ve yardım girişlerinin engellenmesi gibi unsurlarla dikkat çekiyor. Gözlemler, bu politikaların, İsrail’in bölgedeki ambisyonlarını gerçekleştirmek ve kalıcı hakimiyet kurmak adına attığı adımlar olduğunu gösteriyor. Bu bağlamda, bölgeyi kontrol altına almayı amaçlayan mevcut uygulamaların, uzun dönemde daha büyük çatışmalara yol açma potansiyeli taşıdığı uzmanların ortak görüşü.
ABD’nin Ukrayna Politikası ve Tomahawk Füzeleri Tartışması