İran’dan BM Yaptırımlarına Tepki: Diplomatik Gelişmeler ve Uluslararası Endişeler

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) İran’ın nükleer programına yönelik yaptırımlarının ertelenmesini öngören karar tasarısını reddetmesine tepki göstererek, "ABD diplomasiyi baltaladı, üç Avrupa ülkesi de toprağa gömdü. Hem ABD hem de Avrupa ülkeleri, İran’ın barışçıl nükleer programını sürekli olarak yanlış yansıttı" ifadelerini kullandı.

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, Rusya ve Çin’in sunduğu ve İran’ın nükleer programı nedeniyle BM yaptırımlarının 18 Nisan 2026’ya kadar ertelemesini öngören karar tasarısının Güvenlik Konseyi’nde reddedilmesine sert tepki gösterdi. Arakçi, yaptığı açıklamada, İran’ın nükleer anlaşma kapsamındaki tüm yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirdiğini ve bu durumu uluslararası toplumun gözleri önüne serdi.

İran, 1970’den beri Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması’na (NPT) tam uyumla hareket etmekte ve barışçıl amaçlarla nükleer enerji kullanmaktadır. 12 yıl öncesinde İran ve 5+1 ülkeleri arasında başlayan müzakereler, kapsamlı görüşmelerin sonunda 2015’te imzalanan tarihi bir anlaşmayla sonuçlandı ve BM Güvenlik Konseyi tarafından onaylandı. Bu anlaşma, diplomasi alanında önemli bir başarıdır ve İran’ın yükümlülüklerini yerine getirmesiyle de uluslararası topluma güçlü mesajlar vermektedir.

İran’ın Yükümlülükleri ve Uluslararası Denetimler

Arakçi, İran’ın anlaşmayı tamamen uyguladığını ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (UAEA) 15 ardışık raporu ile bu durumu teyit ettiğini vurguladı. Hiçbir ülkenin nükleer programı, İran kadar sıkı denetimlerden geçmemiştir. Buna rağmen, ABD’nin uluslararası hukuku ihlal ederek tek taraflı olarak anlaşmadan çekildiğini ve diğer ülkeleri de buna uymaya zorladığını belirtti. “İran, yükümlülüklerini sürdürüyor ve bu konuda kararlıdır.”




Nükleer Silah Hedefimiz Yok

İran’ın nükleer silah üretimi gibi bir amacı olmadığını ve bu konuda kesinlikle reddettiğini dile getiren Arakçi, “İran, nükleer silahlar dahil olmak üzere kitle imha silahlarını kabul etmektedir ancak bu tür silahlar insanlık ve dini değerlerimize uygun değildir” ifadesini kullandı. İran, yasa dışı yaptırımlar, nükleer bilim insanlarına yönelik saldırılar ve tesislere düzenlenen saldırılara rağmen, uluslararası yükümlülüklerinden sapmadığını vurguladı.

ABD ve Avrupa Ülkelerinin Sorumluluğu

Mevcut durumu, ABD’nin nükleer anlaşmadan çekilmesi ve Avrupa Üçlüsü’nün (İngiltere, Fransa ve Almanya) taahhütlerini yerine getirmemesiyle açıklayan Arakçi, “ABD, diplomasiye zarar verdi ve Avrupa ülkeleri de bu duruma ortak oldu” dedi. Bu ilerlemenin ani olmadığını, hem ABD’nin hem de Avrupa ülkelerinin İran’ın barışçıl nükleer programı üzerine olumsuz algılar oluşturduğunu belirtti. “İran, diyalogu yeniden güçlü kılmak için çaba gösterdi, ancak karşılık bulmadı.”

Diplomatik Çabalar ve Sonuçlar

İran, diplomasiye açık kapı bıraktığını, 9 Eylül’de Kahire’de UAEA Başkanı ile imzalanan mutabakatın uluslararası alanda memnuniyetle karşılandığını söyledi. Ancak, ABD ve Avrupa ülkelerinin yapıcı yaklaşım sergilemediğine dikkat çekti. “Bütün önerilerimize rağmen, krizin önlenmesine yönelik girişimler görmezden geldi ve Avrupa ülkeleri Washington’un çizgisini takip etti.”

Yasa Dışı Yaptırımların Reddi

Arakçi, İran’ın BM yaptırımlarını tanımadığını ve bu kararların uluslararası hukuka aykırı olduğunu açıkladı. “BM Güvenlik Konseyi Başkanı’ndan ve Genel Sekreter’den, bu yasa dışı uygulamaları durdurmalarını talep ediyoruz.” Ayrıca, uluslararası arenada herhangi bir kaynak veya katkı sağlayarak bu yasa dışı mekanizmalara destek olunmaması çağrısında bulundu ve bu tür adımların İran ve uluslararası güvenlik açısından riskler taşıdığını vurguladı.

Uluslararası Güvenlik ve Hukuk Üzerine Endişeler

Arakçi, alınan kararların hukuk çerçevesine aykırı olduğunu ve büyük bir güven kaybına yol açacağını belirtti. “Anlaşmaların keyfi şekilde ihlal edilmesi halinde, uluslararası düzenin de sarsılacağı endişesi taşımaktayız.” Bu durumun sadece İran’a değil, tüm uluslararası hukuk sistemine ve kolektif güvenliğe ciddi zararlar vereceğine işaret ederek, “Güven ve istikrar sarsılırsa, küresel barış tehlikeye girebilir.”