41,4978$% 0,23
48,4611€% 0,43
5.161,03%0,69
8.400,00%0,01
33.496,00%0,01
11.250,16%-1,12
Avusturya Bilimler Akademisi’nden araştırmacılar Manuel Scherf ve Helmut Lammer, bu ay Helsinki’de düzenlenen Europlanet Science Congress ve Division for Planetary Science (EPSC-DPS) toplantılarında yaptıkları sunumlarda, akıllı yaşamın ortaya çıkışı için gereken ortam koşullarının evrende ne kadar nadir olabildiğine dikkat çekti. Bu çalışmalar, yıldızların ve gezegenlerin yaşamı destekleyen özelliklerini anlamada önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.
Bilim insanlarına göre, yaşamın karmaşık biçimlerde gelişebilmesi için bazı temel faktörlerin uyum içinde bulunması şart. En kritik unsur, plaka tektoniği sayesinde atmosferdeki karbondioksit oranlarının uygun biçimde dengelenmesi. Bu denge, fotosentez sürecini sürdürülebilir kılıyor ve atmosfere salınan karbondioksitin yok olmasını engelliyor. Ancak, bu denge uzun vadeli bir istikrar sağlayamadığında, gezegenin biyosferi olumsuz olarak etkilenebilir.
Gezegenlerin yaşam barındırabilmesi için kritik olan bu süreç, Dünya üzerinde bile yaklaşık 200 milyon ile 1 milyar yıl arasında karbondioksit seviyelerinin düşmesine ve fotosentezin durmasına neden olabilir. Bu durumda, biyolojik çeşitliliğin ve yaşamın devamı tehlikeye girebilir. Dolayısıyla, bu denge yalnızca yaşamı sürdürülebilir kılmakla kalmaz, aynı zamanda yaşamın doğadaki uzun soluklu varlığını sağlar.
İleri uygarlıkların ortaya çıkabilmesi için, sadece yaşanabilir bir biyosferin olması yeterli değil; aynı zamanda atmosferde yüksek seviyede oksijenin bulunması da gereklidir. Oksijen oranında önemli bir azalma, ateş ve metalleri işlemenin temel taşları olan teknolojik faaliyetleri imkânsız hale getirir. Araştırmacıların modelleri, Dünya’da oksijen miktarının %18’in altına düşmesinin, medeniyetin ve teknolojinin gelişimini ciddi şekilde durduracağını gösteriyor.
Gök bilimcilerin değerlendirmelerine göre, milky Way galaksisinin içinde gelişmiş bir uygarlık var olsaydı, bu uygarlığın Dünya’ya en yakın konumu yaklaşık 33 bin ışık yılı uzaklıkta olurdu. Ayrıca, böyle bir uygarlığın, bizimle aynı dönemlerde var olup var olmama olasılığı en az 280 bin yıl sürerdi. Bu veriler, evrende bizimle aynı zamanda gelişmiş diğer akıllı toplumların bulunma ihtimalinin çok düşük olduğunu gösteriyor.
Görünen tablo ne kadar karamsar olsa da, uzmanlar SETI (Dünya Dışı Zeka Arayışı) gibi araştırma projelerinin sürdürülmesi gerektiği konusunda hemfikir. Scherf, “ETI’ler kaynaklı yaşam olasılığı az olabilir; ancak, bu ihtimali araştırmadan anlamak mümkün değil. Eğer hiç karşılaşılan bir bulgu olmasa da, bu çalışmalar teorimizi güçlendirecek; ama eğer keşif yapılırsa, bu, insanlık tarihinin en büyük bilimsel başarılarından biri olur” diye dikkat çekti.
Uzayın Son Tasfiyesi: Uluslararası Uzay İstasyonu’nun Son Görevleri ve Geleceği