Yunan medyası Ankara’nın güçlenen rolünden rahatsız! ’25 yıl önceki Türkiye’den bambaşka bir Türkiye ile karşı karşıya kalacağız’

İstanbul’da düzenlenen Türkiye-İtalya-Libya İşbirliği Zirvesi, bugün Yunan medyasının en çok konuşulan ve tartışılan gündem maddeleri arasında yer aldı. Bu zirve, başlangıcından itibaren bölgesel ve uluslararası politikaların şekillenmesinde önemli bir dönüm noktası olma potansiyeli taşırken, Yunanistan’ın iç ve dış politikasındaki zorluklarını ve uluslararası arenadaki konumunu yeniden sorgulamasına neden oldu.

Başlamadan önce muhalefet çevreleri ve analistler, bu üçlü zirvenin Yunanistan hükümeti için yeni bir yenilgi anlamına geldiğine işaret etmişti. Muhalefetin iddiasına göre, Ankara, Roma ve Trablus gibi önemli şehirlerdeki diplomatik gelişmeler, Atina’nın bölgesel konumunu zayıflatırken, Yunanistan’ın uluslararası ilişkilerdeki yalnızlaşmasını derinleştiriyor. Bu bağlamda, Radikal Sol İttifak (SYRIZA), yaptığı açıklamada, “Libya, İtalya ve Türkiye’nin İstanbul’daki üçlü zirvesi, Kiryakos Miçotakis’in uluslararası arenadaki gelişmeleri doğru okuyamaması ve stratejik öngörü eksikliği nedeniyle Yunanistan için yeni bir diplomatik yenilgidir” şeklinde ifadeler kullandı.

SYRIZA'nın değerlendirmesine göre, Yunanistan’ın bölgedeki diplomatik duruşu, Türkiye’nin artan etkisi karşısında gerilemekte ve ülkenin uluslararası alandaki manevra kabiliyeti ciddi anlamda daralmaktadır. Bu durum, Yunanistan’ın bölge politikasını yeniden gözden geçirmesine zorunlu kılıyor ve özellikle Ankara’nın bölgedeki aktif rolü, Atina açısından büyük bir endişe kaynağı olmaya devam ediyor.

Yunanistan’a SIRTINI DÖNEN MELONİ ve MEDYADAKİ YAKLAŞIM

Yunanistan’ın en büyük gazetelerinden Kathimerini, dün gerçekleşen zirvede yaşanan gelişmeleri detaylı biçimde aktardı. Gazete, Türkiye ve İtalya’nın bölgedeki işbirliğinin güçlenmesine dikkat çekerken, özellikle İtalya Başbakanı Giorgia Meloni’nin, bu süreçte Atina’ya karşı tutumunu açıkça değiştirdiğini ve hatta sırtını döndüğünü iddia etti.

Gazetenin haberine göre, “Zirveye Yunanistan’ın davet edilmemesi ve hatta görmezden gelinmesi, bölgesel gelişmeler karşısında Atina’nın dış politikadaki kırılganlığını ortaya koyuyor. Erdoğan’ın Meloni hükümetiyle yakınlaşması ise, sadece bölgesel değil, uluslararası güç dengelerini de yeniden şekillendiriyor. Bu durum, Yunanistan’ın uluslararası platformlarda karşı karşıya kaldığı yeni gerçekleri gözler önüne seriyor.”

GÜÇLENEN SAVUNMA SANAYİSİ VE TÜRKİYE’NİN YÜKSELİŞİ

Uluslararası medya ve bölge analizleri, Türkiye’nin son dönemdeki güçlenişinin ve bölgesel aktör olarak yeniden şekillenmesinin, özellikle savunma sanayisindeki büyük atılımlarla yakından ilişkili olduğunu vurguluyor. Liberallerin önde gelen gazeteleri, bu konuda şu görüşleri dile getirdi:

• Türkiye, güçlenen savunma sanayisi sayesinde artık birçok silah sisteminde kendi kendine yeterlilik seviyesine ulaşmıştır. Bu gelişme, hem askeri açıdan bağımsızlığını pekiştirirken, hem de ihracat yoluyla önemli bir ekonomik kazanç sağlamaktadır.
• ABD ile kurulan kişisel ilişkiler ve “uyum” sayesinde Ankara, bölgesel ve uluslararası arenada daha etkin bir konuma yükseliyor. Körfez ülkeleriyle normalleşen ilişkiler, Karadeniz’deki askeri varlığını güçlendirmesi ve Suriye ile Irak’taki varlığı, Türkiye’nin jeopolitik konumunu yeni bir boyuta taşıyor.
• Türkiye’nin bölgedeki aktif rolü, Avrupa Birliği ülkeleri tarafından da fark ediliyor. Berlin, Roma, Madrid ve Polonya gibi ülkeler, Türkiye ile yeni bir jeostratejik ortaklık kurmanın gerekliliğine işaret ediyor. Avrupa’nın savunma sanayinde yeniden güçlenme sürecine hız kazandıran bu gelişmeler, Türk savunma sanayisinin ihracatını artırırken, Eurofighter ve diğer büyük projelerde Türkiye’nin rolünü güçlendiriyor.

YUNANİSTAN’IN GELECEĞİ VE TÜRKİYE’YLE İLİŞKİLERİN EVRİLİMİ

Analistler, önümüzdeki yıllarda Yunanistan’ın, 25 yıl önce Erdoğan liderliğindeki Türkiye ile olan ilişkilerinin artık tamamen değiştiğine ve yeni bir döneme adım attığına dikkat çekiyor. Bu yeni dönemde, bölgesel güç dengeleri değişmiş ve uluslararası örgütler ile ittifaklar, Ankara’nın bölgedeki etkinliğini durdurmakta yetersiz kalıyor.

Türkiye’nin savunma sanayisindeki büyük sıçraması ve teknolojik gelişmeler sayesinde, sadece kendi savunmasını güçlendirmekle kalmayıp, aynı zamanda ihracat yoluyla ciddi finansal gelirler sağlaması, bölgesel ve küresel politikalar açısından yeni bir paradigma yaratıyor. Bu gelişmeler, Türkiye’ye karşı yeni, daha kapsamlı ve çok boyutlu stratejiler geliştirilmesini zorunlu hale getiriyor. Uluslararası arenada güç dengeleri hızla değişirken, bölgesel aktörlerin birbirleriyle olan ilişkileri ve ittifakları, bölgesel istikrar ve çatışmalar açısından yeni dinamikler ortaya koyuyor.