İşgal güçleri ve aşırı sağcı Yahudi fanatikler, Kudüs’teki kutsal mekanlara yönelik saldırılarını hız kesmeden sürdürüyor. Son verilere göre, İsrail güçleri ve fanatik Yahudiler, Mescid-i Aksa’ya toplamda 27 kez baskın düzenlerken, aynı zamanda Harem-i İbrahim Camii’nde ezan yasakları ve çeşitli kısıtlamalarla karşı karşıya kalındı. Bu saldırılar ve kısıtlamalar, bölgedeki gerilimi tırmandırırken, Filistin halkının dini ve kültürel varlığına yönelik tehditleri gözler önüne seriyor.
Yahudi fanatiklerin Mescid-i Aksa’ya saldırıları ve baskınları
İşgal altındaki Kudüs’teki Mescid-i Aksa, son zamanlarda yoğun saldırılara sahne oluyor. Aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir’in talimatıyla, İsrail polisi fanatik Yahudilerin Mescid-i Aksa’nın tamamında, sadece doğu bölgesinde değil, tüm alanında dans etmelerine ve şarkı söylemelerine izin verdi. Bu girişimler, kutsal mekanın kutsiyetine ve dini değerlerine açıkça saygısızlık teşkil ediyor. Fanatik Yahudilerin, polis korumasında Aksa’nın avlusunda yüksek sesle ilahiler söylediği ve Talmudik ritüeller gerçekleştirdiği rapor ediliyor. Bu uygulamalar, bölgedeki dini atmosferi ciddi anlamda zedeleyerek, kutsal mekânın kutsiyetine yönelik saldırıların artmasına neden oluyor.
Özellikle Harem-i İbrahim Camii’nin yakınlarında gerçekleşen olaylarda, Siyonist bir müzik grubunun “Seni Unutursam Ey Kudüs” adlı sözde dini müzik çaldığı ve bu müzikle Mabed’in inşasını öven Talmudik sözler söylediği bildirildi. Bu tür girişimler, Aksa’nın Yahudileştirilmesine ve Talmud ritüellerinin dayatılmasına yönelik tehlikeli bir sürecin parçası olarak görülüyor. Uluslararası toplum ve insan hakları örgütleri, bu saldırıların derhal durdurulması ve kutsal mekânların korunması çağrısında bulundu.
Harem-i İbrahim Camii’ne yönelik kısıtlamalar ve ihlaller
Temmuz ayı boyunca Harem-i İbrahim Camii’nde ezanın okunması toplamda 51 kez engellendi. Müezzinin camiye girişleri kasten geciktirilirken, doğu kapısı ve pencereler uzun süre kapalı tutuldu. Bu uygulamalar, sistematik olarak Filistin halkının ibadet özgürlüğüne ve dini haklarına saldırı olarak değerlendiriliyor. Ayrıca, İsrail’in uyguladığı bu politikalar, Filistin kimliğinin silinmesine ve bölgedeki İsrail egemenliğinin pekiştirilmesine hizmet ediyor. Kutsal mekanlar üzerinde artan baskı ve ihlaller, bölgedeki gerilimi daha da artırmakta ve bölgedeki dini özgürlükleri tehdit etmektedir.
Uluslararası cami toplumları ve insan hakları örgütleri, bu ihlaller karşısında acil müdahale edilmesini talep ederken, Filistin halkına da her gün namaz kılmaya ve kutsal mekânlarda bulunmaya devam etmeleri çağrısında bulundu. Filistinli Müslümanlar, varlıklarıyla bu kutsal mekanları Yahudileştirme ve tahrip etme girişimlerine karşı en güçlü direnişi gösteriyorlar.
Harem-i İbrahim Camii ve bölgedeki tarihi önemi
Harem-i İbrahim, Filistin’deki en kutsal mekânlardan biri olup, Mekke ve Medine’den sonra üçüncü derecede önem verilen mukaddes bir alan olarak kabul edilir. Bu cami, altında bulunan mağaralar ve mezarlarıyla da büyük dini öneme sahiptir. Yaklaşık 1967’den beri İsrail işgali altında bulunan bölgede, 1994 yılında gerçekleşen ve “El Halil Camii Katliamı” olarak bilinen saldırıda 29 Filistinli hayatını kaybetmiş ve 150’den fazla kişi yaralanmıştı. Saldırının ardından, cami bölünmüş ve büyük ölçüde Yahudi yerleşimcilerin kullanımına açılmıştır. Hazreti İbrahim ve eşinin kabirleri ile Hazreti İshak, Hazreti Yakup, Hazreti Yusuf ve onların eşlerinin mezarları, caminin Müslümanlara ait olan kısmında kalmıştır.
İsrail’in bölgedeki tutumu, zaman zaman baskınlar ve ihlallerle sürerken, özellikle ramazan aylarında cuma günleri caminin tamamen Müslümanların ibadetine açılması gerekirken, bu talep yerine getirilmemektedir. Bu durum, bölgedeki dini özgürlüklerin ve kutsal mekanların güvenliğinin ciddi anlamda tehlikeye atıldığını göstermektedir.