Sirkeci Garı’nda restorasyon çalışmalarına başlandı

İstanbul’un tarihi simgelerinden Sirkeci Garı, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın başlattığı kapsamlı restorasyon çalışmaları nedeniyle ziyarete kapanmıştır. Bu çalışmalar kapsamında, garda yer alan tarihi salonlar ve İstanbul Demiryolu Müzesi, orijinal biçimiyle yeniden düzenlenecektir. Ayrıca, yapının çatı, vitraylar, cephe ve iç mekan detayları titizlikle restore edilecektir.

Yetkililerin planlarına göre, ilk etapta tamamlanan restorasyonlar sonucunda garın iç mekanları, müze ve sergi alanları olarak yeniden kullanıma kazandırılacaktır. Bu sayede, korunması gereken kültürel mirasımız daha iyi korunacak ve ziyaretçilere özgün canlılıkta bir ortam sunulacaktır.

Restorasyonun tamamlanmasıyla birlikte, gar çevresinde iki farklı müze ziyaretçilere hizmet verecek: İstanbul Demiryolu Müzesi ve 1960’lı yıllarda Türklerin Avrupa yolculuklarındaki önemli rolü nedeniyle kurulacak Göç Müzesi. Ayrıca, bu alanlar, “Kültür Adası” konseptiyle tasarlanacak ve 2026 İstanbul Kültür Yolu Festivali’ne kadar hazır hale getirilecek.

Projeye danışmanlık yapan ekibin içinde, Prof. Dr. Luca Molinari, Prof. Dr. Zeynep Ahunbay, Prof. Dr. Feridun Çılı, Han Tümertekin ve Beral Madra gibi uzmanların yanı sıra Türkiye Tasarım Vakfı temsilcileri de bulunuyor.

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy yaptığı açıklamada, restorasyon sonrası garın kültürel alanlara dönüştürüleceğini belirtmiş ve şu ifadeleri kullanmıştı: “Garda, Göç Müzesi, tematik müze ve resim galerisi gibi çeşitli kültürel mekanlar oluşturulacak. Ayrıca, bu yapıların amacı herhangi bir AVM veya otel olarak kullanılmayacak olmasıdır.”

Restorasyon çalışmalarının tamamlanmasının ardından, Sirkeci Garı’nda demiryolu ulaşımı faaliyetleri kesintisiz devam edecek. Bu süreçte, garın tarihi atmosferi korunarak yeniden işlevlendirilmiş olacak.

3 Kasım 1890’da Açıldı

İstanbul’un kültürel mirasında önemli bir yer tutan Sirkeci Tren Garı, II. Abdülhamid döneminde inşa edilmiştir. Yapının temeli 11 Şubat 1888’de atılmış ve yaklaşık iki yıl içinde, 3 Kasım 1890 tarihinde hizmete açılmıştır.

Alman mimar Jasmund tarafından tasarlanan gar, Osmanlı ve Bizans mimarisinin izlerini taşıyan özgün bir yapı olarak öne çıkar. Oryantalist akımın güçlü örneklerinden biri olan gar, taş ve tuğla detaylar, Bizans tarzı duvarlar, Selçuk üslubundaki oyma kapılar ve at nalı pencereleriyle dikkat çekmektedir.

İlginç biçimde, Garda hizmet veren demiryolu ile ulaşımın Osmanlı’da önemli bir teknolojik gelişmeye işaret ettiği de bilinmektedir. Bu özelliğiyle, gar sadece bir ulaşım noktası değil, aynı zamanda dönemin teknolojik ilerlemesini simgeleyen bir yapı olmuştur.