40,2607$% 0.13
46,7252€% 0.08
4.320,96%0,56
7.017,00%0,27
27.981,00%0,27
10.219,40%-0,06
Yaklaşık otuz yıl önce arıcılığa adım atan Şahin Orhan, zaman içinde arıya olan ilgisini sürekli geliştirdi ve farklı metodlar denedi. Kendi köyünde bal üretimini sürdüren Orhan, şehir merkezinde de arılarını bırakmadı. Oturma odasına kovan yerleştirerek, duvarı delip boru aracılığıyla dışarı çıkan arıların hareketini gözlemlemeye başladı. Bu sayede, şehirde kendine özgü bir arı yetiştirme sistemi geliştirdi.
Orhan, arıların şehre uyumu ve verimliliklerini artırmak amacıyla özel düzenekler kurdu. Bu sistemle arılar, borular sayesinde dışarı çıkarken, çiçekten nektar ve polen toplamaya devam edebiliyorlar. Geliştirdiği yöntemler sayesinde, arılar güneş almayan noktada rahatlıkla durabiliyor ve ortam sıcaklığa göre kontrollü bir şekilde davranabiliyorlar.
Şahin Orhan, “Arıların ana kutularını balkonuma koyuyordum ve onları izliyordum. Bu gözlemler sonucunda yeni bir formül geliştirdim. Kovanlarda sıcaklık 40 dereceyi aştığında petekler erirken, 10 derece kadar düştüğünde ise arılar salkıma geçiyorlar. Ben de bu sıcaklıkları dengelemek için vanalar ve ısı kontrol sistemleri kurdum” diyerek, yöntemlerinin temelini anlatıyor. Bu sayede arıların kışın 10 derece altında bile hayatta kalabildiğini ve eskiye oranla daha rahat yönetilebildiklerini belirtiyor.
Orhan, “Dışarısı soğuk olsa bile, iç ortamda sıcaklık stabil kalıyor. Arılar rahatça salkımlarında durabiliyor ve bana bal da üretmeye devam ediyorlar. Şu anda kovanlarımda, dört çıta yavru, bir çıtada ise bol miktarda bal bulunuyor. Arıların kenar duvara yaptıkları stoklardan, rahatlıkla birkaç kilo bal alabiliyorum” şeklinde deneyimlerini aktarıyor.
“Arılar evladım gibi” diyerek duygularını ifade eden Orhan, sistemi görenlerin şaşırıp endişelenmesine karşılık, “Nasıl zarar verirler ki?” diyor. Avrupa’da devletlerin insanlara balkonlarda arı beslemelerini teşvik ettiğini belirten Orhan, kendi arılarının sokmayan ve zarar vermeyen özellikte olduğunu vurguluyor. Şehirdeki binlerce yaban arısının zararsız olduğunu ve bu arıların sadece kendi yuvalarına giriş çıkış yaptığını anlatıyor.
Orhan, “Bu arılar benim evlatlarım gibi. Onları çok seviyor ve onların sağlıklarıyla yakından ilgileniyorum. Hastalıklarına çözüm bulunduğunda, en büyük mutluluğu ben yaşıyorum. Arıcıların arısız yaşaması mümkün değil; çünkü arılar, onların hayatında vazgeçilmez bir yer tutuyor” diyerek, sevgi ve bağlılığını dile getiriyor.
Diana’nın Gizemli Sonu ve Ailedeki Değişimlerin İzleri