Komadaki kadının organlarını almak istediler: Yaşam belirtisi gösterince doktorlara ‘Morfin verip devam edin’ talimatı

2022 yılında, 38 yaşındaki Danella Gallegos, Albuquerque’deki Presbyterian Hastanesi’nde beklenmedik bir şekilde komaya girdi ve hayatını ciddi anlamda etkileyen bu durumu yaşadı. Doktorlar, durumu stabil olmayan hastanın iyileşme şansının neredeyse tamamen ortadan kalktığını aileye bildirdiler. Bu noktada, ailesi organ bağışını düşünmeye başladı ve bu sürecin hassasiyetini ve etik açıdan karmaşık yönlerini derinlemesine değerlendirdiler. Aile, Gallegos’un hayatını kurtarmak ve başka hastalara umut olmak amacıyla, organ bağışı için izin verdi ve süreci resmi olarak başlattı.

Gallegos’un yakınları, onun komada olduğu günlerde yaşadıkları duygusal iniş çıkışları ve gözlemlerini paylaştılar. Gözlerinde zaman zaman yaşlar gördüklerini ancak bu hareketlerin refleks olabileceği konusunda doktorların onları temin ettiğini belirttiler. Ameliyata hazırlık aşamasında, ailesi, Gallegos’un elini tutarken beklenmedik bir şekilde hareket ettiğini fark etti. Bu gelişme, tıbbi ekipleri şaşırttı ve hastanın durumu hakkında yeni umutlar doğdu. Ameliyat öncesinde, doktorlar hastanın gözlerini kırpması gibi küçük hareketlerini bile dikkatle izliyorlardı, bu da onun hayatta kalma mücadelesinin bir göstergesi olabilirdi.

Organ Bağış Sürecinde Çarpıcı Gelişmeler

Daily Mail’in haberine göre, ameliyathanedeki organ koordinatörleri, durumu farklı bir boyuta taşıyarak, Gallegos’a güç verici bir karar aldı. Doktorlara, hastaya acil olarak morfin verilerek işlemin devam etmesi talimatı verildi. Ancak, bu müdahale sağlık ekibinin etik sınırlarını aşmasıyla sonuçlandı ve doktorlar, hastanın durumu daha da kritik hale gelmeden, onu ameliyathane dışına çıkarmayı başardı. Bu, Gallegos’un yaşamını kurtaran önemli bir dönüm noktası oldu. Ameliyattan sonra, zamanla iyileşme sürecine giren Gallegos, hastalığını yenmeyi başardı ve hayata yeniden tutundu.

Gallegos, yaşadığı bu deneyim sonrası duygularını şu sözlerle dile getirdi: “Kendimi gerçekten çok şanslı hissediyorum. Komadayken korku ve belirsizlik içinde oldum, ama şu an bu durumların nasıl bu noktaya geldiğini anlamakta zorlanıyorum. Her şeyin bu kadar farklı sonlanabileceğine inanmak güç.”

Organ Bağışında Etik Tartışmalar ve Sektördeki Endişeler

Presbyterian Hastanesi çalışanları, organ bağışlarını gerçekleştiren kuruluşların tıbbi karar alma süreçlerine müdahale ettiğine dair ciddi iddialarda bulundu. Hastanenin yoğun bakım hemşiresi Neva Williams, “Organ bağışı organizasyonlarının, amaçlarının tek bir şey olduğunu düşünüyorum: organlara ulaşmak ve nakil yapmak. Bu süreçte çok saldırgan davranışlar sergiliyorlar.” diyerek endişelerini dile getirdi. Williams, organizasyonların hastaların tedavi ve bakım sürecine müdahale etme konusunda aşırı baskı uyguladığını ve bu durumun etik açıdan sorgulanması gerektiğini vurguladı. Buna karşılık, organ bağışı kuruluşu, iddiaları kesinlikle reddederek, tıbbi kararların tamamen hastane ve sağlık profesyonellerinin sorumluluğunda olduğunu ve kendilerinin bu süreçlere karışmadıklarını savundu. Hastane yetkilileri ise, bağış sürecinin tüm aşamalarının hastane tarafından yönetildiğine ve olayla ilgili detaylı soruşturma başlatıldığına dikkat çekti. Bu gelişmeler, organ bağış sektöründeki etik sorunlar ve uygulamaların şeffaflığı konusundaki tartışmaları yeniden alevlendirdi.

Özellikle, beyin ölümü sonrası organların alınmasıyla ilgili uygulamaların, bazı kesimler tarafından etik dışı ve insan haklarına aykırı olduğu iddialarını gündeme getiriyor. ABD’de geçen yıl gerçekleştirilen organ nakillerinin yaklaşık üçte birinin bu yöntemle yapıldığı ve sektörün büyümesiyle birlikte, bu uygulamaların sınırlarının sorgulanmaya başlandığı bildiriliyor.

Son Anda Uyanan ve Hayata Dönen Hastalar

Federal düzeyde yapılan bir soruşturmada, Kentucky’de, organ bağışları sırasında 73 hastanın, bilinç belirtileri gösterdikleri halde organlarının alınmasının ardından, son anda yeniden uyanıp hayata tutunduğu ortaya çıktı. Bu vakalardan biri olan Anthony Hoover, 2021 yılında yaşam destek ünitesinden çıkarıldıktan birkaç dakika sonra gözlerini açtı ve ciddi nörolojik sorunlara rağmen kendisini toparladı. Hoover’un bu beklenmedik uyanışı, organ bağışlarının etik ve tıbbi sınırlarının yeniden gözden geçirilmesine neden oldu.

Alabama Üniversitesi’nden Organ Nakli Cerrahı Dr. Robert Cannon, bu durumlara ilişkin endişelerini dile getirerek, “Asıl korkutucu olan, olayların ve gerçeklerin toplumdan gizlenmesi ve bilinmemesi. Bu gizlilik, sektörün şeffaflığını ve etik sınırlarını sorgulatıyor.” ifadelerini kullandı. Uzmanlar, organ bağış sisteminin hayat kurtarmaya yönelik önemli bir araç olduğunu kabul etmekle birlikte, sektörün hızla büyümesi ve uygulamaların etik sınırlarının zorlanması nedeniyle, ciddi reformlara ihtiyaç olduğunu vurguluyor. İngiltere Sağlık ve İnsan Hizmetleri Bakanlığı da, organ bağışı kuruluşlarının performanslarının sayısal verilere göre değerlendirildiği uygulamaların, baskı ve etik dışı uygulamalara zemin hazırladığını kabul ediyor ve bu konuda uluslararası standartların geliştirilmesi çağrısında bulunuyor.