40,2607$% 0.13
46,7252€% 0.08
4.320,96%0,56
7.017,00%0,27
27.981,00%0,27
10.219,40%-0,06
İnsanların hastalık ve ölüm gibi kaçınılmaz gerçeklerle yüzleştiği zamanlarda bile, çevrimiçi ortamda ortaya çıkan nefret ve saldırganlık eğilimleri giderek artıyor. Sosyal medya paylaşımları ve yorumlar, bazen destek ve sevgiyle dolup taşarken, bazen de merhametin kaybolduğu, öfkenin ve saldırının yoğunlaştığı alanlara dönüşebiliyor. Özellikle, Evre Başak Clarke örneğinde görülen bu durum, dijital platformların psikolojik etkilerinin ne denli karmaşık ve derin olabildiğine işaret ediyor.
Uzmanlar bu tür nefret söylemlerinin ortaya çıkışını, sosyal medya ortamının psikolojik ve sosyolojik dinamikleriyle açıklıyor. Bu süreçte, birçok faktör birbirine bağlı şekilde çalışıyor ve bu durum, saldırgan tutumların artmasına neden oluyor. Klinik psikolog ve psikoterapist Dr. Feyza Bayraktar ise, bu yapıyı çeşitli safhalara ayırarak detaylandırıyor.
Dr. Feyza Bayraktar’a göre, Evre Başak Clarke örneğinde üç ana aşama iç içe geçer:
“Ölüm ve kırılganlık fazlaca vurgulandığında, bazı kişiler bu kaygılarla baş edemeyip saldırgan davranışlara yönelir. Adalet inancının sarsılmaması adına, kendilerini kurban yerine koyar, ve görünür olan hep bir hedef haline gelir. Kişisel kıyaslar ve haset, hastalığın bile puan alması gibi acımasız bir oyuna döner.”
Uzman psikolog Ayben Ertem ise, Clarke olayını dijital nefretin yıkıcı etkilerine ışık tutan önemli bir örnek olarak değerlendiriyor ve şu noktaları vurguluyor:
İşte bu tarz saldırıların, kişinin psikolojik sağlığını olumsuz etkilediği, stres hormonlarını yükselttiği ve bağışıklık sistemini baskıladığı da bilinmektedir. Uzmanlara göre, dijital ortamda karşılaşılan yoğun mesajlar ve olumsuz yorumlar, kişinin tedaviye uyumunu ve iyileşme motivasyonunu azaltabilir. Ayrıca, bu süreçte, mahremiyete saygı gösterilmesi ve sınırların belirlenmesi, iyileşme sürecinde önemli bir yer tutar.
‘Yoğun duygular takıntıya dönüştüyse…’ İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Itır Erhart ise, duyguların kimyasal ve nörolojik temellerine işaret ederek, aşk ve nefretin beynin benzer bölgelerine etki ettiğini belirtiyor.
“İkisi de beyinde benzer kimyasal tepkilere yol açar. Oksitosin, serotonin, dopamin gibi hormonlar mutluluk ve aynı zamanda nefret hislerimizde de salgılanır. Bu yüzden, internet ortamı tıpkı aşk ve sevgi gibi, nefreti de gösterebilmenin popüler bir yolu…”
Erhart, yoğun duyguların takıntıya dönüşmesi ve bu durumun zarar verici hale gelmesi durumunda, mutlaka önlemler alınması gerektiğine dikkat çekiyor. Özellikle, takip ve tehdit mesajlarıyla zarar vermek isteyen kişiler için, alınacak ciddi önlemler ve farkındalık şarttır.
‘Sıkıntılarımı, üzüntülerimi sporla aşıyorum’