40,2607$% 0.13
46,7252€% 0.08
4.320,96%0,56
7.017,00%0,27
27.981,00%0,27
10.219,40%-0,06
Emmanuel Macron’un liderliğinde Fransa’nın öncülüğünde ortaya çıkan ve bölgedeki birçok ülkenin de katılımıyla genişleyen “Filistin’i tanıma” girişimi, uluslararası kamuoyunda ciddi yankı uyandırdı. İngiltere’nin ardından Kanada, Malta ve Portekiz gibi ülkelerin de adım atmasıyla birlikte, bu hareketin bölgesel ve küresel politika üzerindeki etkileri derinleşiyor. Kanada Başbakanı Mark Carney, yaptığı açıklamada, bölgede devam eden çatışmaların ve Gazze’de yaşanan insanlık dramının, uluslararası toplumun acil ve ortak çözümler geliştirmesini zorunlu kıldığını vurguladı. Carney, bölgede kalıcı barış ve istikrarın sağlanması için uluslararası işbirliğinin önemini belirterek, eylül ayındaki Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda Filistin’in devlet olarak tanınması yönünde adım atacaklarını duyurdu. Malta ve Portekiz de, önümüzdeki ay düzenlenecek BM zirvesinde Filistin devletini resmen tanımayı planladıklarını ilan ederek, bu girişimin yaygınlaşmasına katkı sağladılar.
Bu gelişmelerin ardından, Kanada’nın Filistin’i resmen tanıma kararı, ilk etapta ABD Başkanı Donald Trump’ın sert tepkisiyle karşılaştı. Trump, sosyal medya platformlarından yaptığı açıklamada, “Kanada, Filistin’in devlet olmasını desteklediğini duyurdu. Bu durum, bizim ticaret anlaşmalarımızı ve bölgedeki politikalarımızı oldukça zorlaştıracak” ifadelerini kullandı. Ayrıca, Gazze’deki insani krizin sona erdirilmesinin en hızlı yolunun Hamas’ın teslim olması ve rehinelerin serbest bırakılması olduğunu sözlerine ekledi. Bu açıklamalar, bölgedeki tansiyonu yükselten ve uluslararası arenada geniş yankı bulan bir tartışma ortamı oluşturdu.
Trump’ın Kanada’nın kararına verdiği sert tepki, aslında ABD içindeki farklı siyasi gruplar arasında da yankı buldu. ABD’li bağımsız Vermont Senatörü Bernie Sanders tarafından hazırlanan ve İsrail’e silah satışını engellemeyi amaçlayan tasarılar, çeşitli oylamalarda reddedildi. Ancak, Demokrat Parti içindeki bazı üyelerin İsrail’e karşı tutumlar sergilemesi, ABD’nin Orta Doğu politikasında yeni bir tartışma ve bölünme ortamı oluşturdu. Sanders, bu durumun kendisini memnun ettiğini ve Demokratların çoğunluğunun İsrail’e karşı yeni bir tutum alması gerektiğini savundu. Şu anda ABD Senatosu’nda 55 Cumhuriyetçi ve 45 Demokrat üye bulunuyor, ve bölgedeki gelişmelerin ABD politikalarını yakından etkilemeye devam edeceği öngörülüyor.
Gazze’de yaşanan insani kriz ise, dramatik bir şekilde büyüyor. 7 Ekim’den bu yana, açlık ve yetersiz beslenme nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 147’ye ulaştı. Bu sayı, bölgedeki yaşanan dramın boyutlarını gözler önüne sererken, uluslararası toplumun acil müdahale çağrılarını da güçlendiriyor.
Almanya da, bölgedeki gelişmeler karşısında kayıtsız kalmıyor. Dışişleri Bakanı Johann Wadephul, İsrail’in Batı Şeria’yı ilhak etmesi halinde, Almanya’nın Filistin devletini tanıma sürecini hızlandırabileceğini açıkladı. Wadephul, “İsrail derhal, Gazze’de yaşanan trajediyi hafifletmek ve bölgedeki durumu stabilize etmek için gereken adımları atmalı” dedi. Ayrıca, Almanya’nın çeşitli medya organlarında çıkan haberlerde, Berlin yönetiminin, İsrail’e yönelik politikalarını yeniden gözden geçirdiği ve daha sert tutumlar benimsemeye hazırlandığı söylendi. Geçen hafta, Der Spiegel dergisi, Almanya Dışişleri Bakanlığı’nda görev yapan genç diplomatların, Berlin’in İsrail’e yönelik politikasını eleştirdiği ve daha cesur adımlar atılmasını talep ettikleri haberlerini yayınlamıştı.
Bu gelişmelerin ardından, Almanya’nın tanınmış sanatçıları ve kamuoyunun önde gelen isimleri de, Gazze’de yaşanan insani dram karşısında ortak ses çıkarmaya başladı. Başbakan Friedrich Merz’e bir mektup gönderen yaklaşık 200 sanatçı ve televizyon sunucusu, müzisyenler ve oyuncular, bölgedeki trajediyi durdurmak ve acil insani yardımların hızlandırılması çağrısında bulundu. Mektupta, “Gazze’de yaşananlar, insanlık adına utanç verici ve derhal durdurulmalı. Sorumlular hesap vermeli” ifadeleri yer aldı. Bu çağrı, özellikle Türk sanatçıların da destek verdiği geniş çaplı bir dayanışma hareketi haline geldi.
ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff, bölgedeki gelişmeleri yakından takip ediyor. Witkoff, İsrail’de Başbakan Binyamin Netanyahu ile yaptığı görüşmede, aşamalı ve kısmi bir ateşkes ile esir takası anlaşması üzerinde durdu. Ayrıca, Witkoff’un bugün Gazze’ye giderek, ABD-İsrail destekli Gazze İnsani Yardım Vakfı’nın (GHF) yardım merkezlerini ziyaret edeceği açıklandı. Bu ziyaretler, bölgedeki insani durumu yerinde görmek ve çözüm yollarını değerlendirmek adına büyük önem taşıyor. Gönüllü olarak Gazze’de çalışan Amerikalı hemşire Elidalias Burgos, Witkoff’a çağrıda bulunarak, “Bay Witkoff, bölgeyi bizzat görmeden burada yaşananları anlamak mümkün değil. Lütfen bölgeye gelin, kendiniz görün ve gerçekleri doğru anlayın” dedi. Burgos, sosyal medyada paylaştığı videoda, “İçeri girip, yaşananları görmek, sizin de vicdanınızı rahatlatır. Bir kere gördükten sonra, gerçekleri göz ardı etmek mümkün değil” ifadelerini kullandı. Witkoff’un, Netanyahu ile yaptığı görüşmenin ardından Gazze’deki gelişmeler hız kazanırken, bölgedeki diplomatik çabalar devam ediyor.
Amerikan gazete Washington Post, 7 Ekim 2023’ten itibaren İsrail’in Gazze’deki saldırılarında hayatını kaybeden Filistinli çocukların isimlerini ve hikayelerini detaylı şekilde yayınladı. İnternet sitesinde yayınlanan kapsamlı liste, yaklaşık 60 bin kişinin yaşamını yitirdiği bölgede, 18 bin 500 çocuğun öldüğünü ortaya koyuyor. Bu çocukların 900’ünden fazlasının bir yaş altı olduğu ve toplamda 10 yaşından küçük olanların sayısının 9 bin 327’ye ulaştığı açıklandı. Gazze Sağlık Bakanlığı’nın verilerine dayanan liste, hastane ve morg kayıtlarının yanı sıra ailelerden gelen bilgilerle hazırlanmış durumda. Bölgedeki çocukların trajedisi, sadece sayısal değil, aynı zamanda duygusal ve insani boyutlarıyla da büyük bir yıkım içeriyor. Gönüllü doktorlar ve sağlık çalışanları, yaşananları şu sözlerle anlatıyor: “Yanmış bedenler, kopmuş uzuvlar ve travma sonucu yaşamını yitiren çocuklar… Bunlar, bölgede yaşanan insanlık felaketinin acı gerçekleri.” Amerikalı cerrah Samer Attar, bölgedeki durumu şöyle özetliyor: “Görünenler, tarif edilemeyecek kadar korkutucu. Çocuklar, ömür boyu sürecek travmalarla karşı karşıya.”
Karaciğer kanserinde tehlikeli artış