DOLAR

41,9599$% 0,31

EURO

48,8833% 0,52

GRAM ALTIN

5.388,57%0,50

ÇEYREK ALTIN

9.245,00%0,42

TAM ALTIN

36.866,00%0,41

BİST100

10.853,43%-0,81

Sabah Vakti a 02:00
İstanbul HAFİF YAĞMUR 17°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
  • MuhtarAbi
  • Dünya
  • İsrail basınında Türkiye alarmı: En güçlü 10’uncu donanmaya karşı hazırlıklı olmalıyız
Güncellenme - 2 Ağustos 2025 09:54
Yayınlanma - 2 Ağustos 2025 09:54

İsrail basınında Türkiye alarmı: En güçlü 10’uncu donanmaya karşı hazırlıklı olmalıyız

İsrail basını, Gazze'de yaşanan insani krizin Türkiye'nin Tel Aviv yönetimine karşı tutumunu sertleştirmesine neden olduğunu belirtti. Türkiye'nin denizlerdeki 10'uncu büyük donanmaya sahip olduğu vurgulanırken denizdeki bir çatışma ihtimaline karşı İsrail'in hazırlıklı olması gerektiği kaydedildi.

İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik devam eden saldırıları ve bölgedeki insani krizden kaynaklanan açlık ve kıtlık durumunun silah olarak kullanılması, uluslararası kamuoyunun tepkisini çekmeye devam ediyor. Bu gelişmeler ışığında, İsrail basınında yayımlanan analizler, bölgenin ve ülkenin uluslararası izolasyonuna dair önemli değerlendirmeler içeriyor. Özellikle sivil toplum kuruluşlarının, Netanyahu hükümetine karşı denizden destek gösterisi yapması ve “Madleen” ile “Hanzala” yardım gemilerinin bölgeye ulaşma çabaları, bölgesel tansiyonu yükseltiyor.

Türkiye’nin de bu girişimlere destek verdiği ve uluslararası sularda durdurulmaya çalışılan yardım gemilerine karşı çıkışını açıkça dile getirdiği vurgulanıyor. Yazıda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, İsrail’i “soykırım ve açlıkla insanlık suçu işlemekle” suçlamasıyla birlikte, bu sert tutumun Tel Aviv yönetiminin doğrudan hedefi olmasına neden olduğu belirtiliyor. Son dönemde yaşanan gelişmelerde, Türkiye ve İsrail arasındaki gerilimin tırmandığı ancak savaş seviyesine ulaşmadığına dikkat çekiliyor. Ayrıca, Türkiye’nin Gazze’ye yönelik yardım girişimlerinin ve Filistin’e verdiği desteğin, İsrail’i deniz yoluyla hedef almaya doğru yönelttiği iddia ediliyor.

EN UYGUN ALAN DENİZ

İsrail’in ve bölgedeki güç odaklarının bu konuda uzmanlaşmış isimler tarafından hazırlanan analizlerde, “En uygun alan deniz” olarak denizlerin ön plana çıkarıldığı görülüyor. Emekli İsrail ordusu subayı ve Denizcilik Politikası ve Stratejisi Enstitüsü Başkanı Profesör Şaul Horev ile araştırma görevlisi Dr. Benny Speiner tarafından kaleme alınan yazıda, özellikle olası bir deniz çatışmasına karşı İsrail’in hazırlıklı olması gerektiği vurgulanıyor.

EN UYGUN ALAN DENİZ

Yazıda şu ifadelere yer veriliyor:

“Türkiye açısından İsrail ile olası çatışmalarda en uygun alan denizdir. İsrail’in, geçmiş tecrübelerden ders çıkararak, denizcilik alanında Türkiye ile yaşanabilecek olası bir çatışmaya erkenden hazırlıklı olması ve bu durumu kontrol altına alması büyük önem taşımaktadır. 7 Ekim’den itibaren, iki ülke arasındaki tansiyon hızla yükselmektedir.”

EN UYGUN ALAN DENİZ

ABD Başkanı Donald Trump ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasındaki yakın ilişkilerin, bu tansiyonu zaman zaman azaltmaya çalıştığını, ancak bölgedeki gelişmelerin ve özellikle Gazze’deki insani krizin büyümesi halinde, Türkiye’nin denizden harekete geçebileceği öngörüsü yapılıyor. Bu bağlamda, Türkiye’nin deniz gücü ve stratejik konumu, bölgedeki deniz operasyonlarının önemini ortaya koyuyor.

DÜNYANIN EN GÜÇLÜ 10’UNCU DONANMASI

Son yıllarda Doğu Akdeniz, İsrail ve Türkiye arasındaki jeopolitik gerilimlerin merkezi haline gelirken, Türk Deniz Kuvvetleri’nin dünya sıralamasında en güçlü 10. donanma olması, bölgedeki güç dengesini şekillendiriyor. Türk donanmasının aktif faaliyetleri ve bölgedeki varlığı, enerji kaynakları ve stratejik noktalar üzerinde büyük bir etki yaratıyor.

DÜNYANIN EN GÜÇLÜ 10'UNCU DONANMASI

Türkiye’nin, denizdeki aktif varlığı ve gaz-petrol arama çalışmalarına yönelik gemi gönderimleri, bölgesel güç gösterisi ve meydan okuma olarak yorumlanıyor. Bu durum, olası bir deniz çatışmasında Türkiye’nin en az zararla durumu yönetebileceğine işaret ediyor. Ayrıca, bölge ülkeleri ve uluslararası aktörler, Türkiye’nin bu güç seviyesine ulaşmasını, güvenlik ve siyasi açıdan dikkatle izliyorlar.

DÜNYANIN EN GÜÇLÜ 10'UNCU DONANMASI

Yazıya göre, “Deniz Türkler için yalnızca bir sınır değil, aynı zamanda bir mücadele ve egemenlik alanıdır.” Bu nedenle, Türkiye’nin atacağı adımların toplumdan geniş destek göreceği öngörülüyor. Ayrıca, İsrail’in ABD destekli ve bölgesel enerji projeleriyle ilgili girişimleri, bölgedeki gerilimi tırmandırmaya devam ediyor. Ankara’nın, enerji alanında bölgesel bir merkez olma hedefi doğrultusunda bu tür projelere karşı duracağı ve bölgedeki güç dengelerini kendi lehine çevirmeye çalıştığı açıkça ifade ediliyor.

2019 Aralık ayında, Türkiye’nin İsrail’in “Bat Galim” gemisini durdurması ve bölgeden çıkarması, iki ülke arasındaki gerilimin önemli bir noktasıydı. Ayrıca, enerji hatları ve bölgedeki petrol ve doğalgaz rezervleri üzerindeki denetim ve müdahale planlarının, bölgesel güç savaşlarının önünü açtığı belirtiliyor. Bu bağlamda, Ankara’nın bölgesel enerji politikalarını ve deniz faaliyetlerini stratejik bir güç gösterisi olarak kullanmaya devam ettiği gözleniyor.

MAVİ MARMARA’YA GÖNDERME

Türkiye’nin, Filistin’e yönelik insani yardımlarını gelecekte devlet destekli hale getirmesi ve bu görevlerin MİT tarafından koordine edilmesi olasılığı üzerinde duruluyor. Bu gelişmeler, 2010 yılında yaşanan ve uluslararası kamuoyunun hafızasında yer eden Mavi Marmara olayını yeniden hatırlatıyor. O dönemde, Türkiye’den yola çıkan yardım gemisi, İsrail tarafından saldırıya uğramış ve 9 yardım gönüllüsü hayatını kaybetmişti.

Analizlerde, benzer bir olayın tekrarlanması halinde, Türkiye’nin çok daha güçlü yanıtlar verebileceği ve bölgedeki tutumunun değişebileceği endişeleri dile getiriliyor. Türkiye’nin bölgedeki insani ve siyasi duruşu, bölgesel güç olma yolundaki kararlılığı ile birleşerek, bu tür girişimlerin uluslararası düzeyde yeni bir boyut kazanmasına neden oluyor.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Gökyüzü karardı, yer titreşti: Lewotobi kâbusu geri döndü, tüm köyler boşaltıldı

HIZLI YORUM YAP