İçimizdeki İsyanı ve Yaşam Alanlarımızın Gelişimi
Mecidiyeköy’de otobüs durağına giden, körler için yapılmış sarı çizgi üzerindeki iki elektrik direği 12 yıldır duruyor. En az beş defa şikâyetçi oldum. Her gün polise en az beş araba şikâyet ediyorum ama akşam dönerken bakıyorum, o şikâyet ettiğim araçlar aynı yerde duruyor.
Geçen haftaki yazımda içten bir isyan duygusunu dile getirmiştim. Bu hafta ise yaşadığım toplumda yaşanan görece çöküntüyü, belki de hayal kırıklığını anlatmak istiyorum. Etrafıma baktığımda hiçbir şeyin değişmediğini görüyorum. Peki, benim gibi düşünenler gerçekten ne kadar değişti? Yönümüzü belirlemek, nereye gideceğimizi saptamak ve bu yolda ilerlemek için kimi zaman harita uygulamalarına güveniriz. Ama varış noktasına yaklaşırken yine de yoldaşlarımıza sormamız gerekebilir. Bazen, bizi tanıyan ve ilgilenenler, bu duruma gereksiz yere üzülüyor. Annemi veya babamı arayıp “Onu tek bırakmışsınız” diye serzenişte bulunuyorlar. Bu duruma bazen gülümsüyorum; yanıma gelip “Yardım gerekiyor mu, nereyi arıyorsun” dese daha iyi olur. Annem bile, bu duruma alışmış ve “O yolunu bulur, merak etmeyin” diyormuş.
Hep aynı yerde durup dururken bir arıza yaşanabiliyor. İstanbul Diyalog Müzesi’nde 12 yıldır çalışıyorum. Sorunlar hep aynı şekilde ortaya çıkıyor, bir tabela asıp “arıza var” diyoruz. Kışın “ıslak zemin” uyarısını yapıyoruz ama sonuç yine de pek değişmiyor. İş yerimin önünde tahta bir zemin çöktü, etrafına korkuluklar konuldu, ama insanlar yine de oraya çarpıyor. Bu gibi sorunların yıllarca çözülmemiş olması endişe verici. Mecidiyeköy’deki körler için yapılmış sarı çizgideki elektrik direkleri en az beş kez şikayet edilmesine rağmen, hala aynı yerde duruyorlar. Günlük olarak polisi arıyorum, çeşitli araç şikayetleri yapıyorum; ama yine de aynı noktada duruyorlar.
İşte, tüm bunları sadece anlatabilirim. Erişilebilirlik meselesi de maalesef her geçen gün biraz daha geri gidiyor. “Bu kadar zor ve karmaşık bir süreçte erişilebilirliği kim düşünür?” diye sorabilirsiniz. Haklısınız. Bu yaşta, İstanbul sokaklarında rahatça hareket edebildiğim günler, bana özlemle anımsadığım günler. Bu sorunu ve ulaşımda yaşananları eğitimli, bilinçli ve birlikte hareket ederek aşabiliriz. Birlikte yaşam alanlarımızı iyileştirmeli ve her birimizin sorumluluğunu yerine getirmeliyiz.
Ben, yalnızca anlatmaya devam edebilirim. Şimdilik gücüm yalnızca bu kadar. Bir yaşam alanını yeniden şekillendirirken, mühendislik ve birçok farklı disiplinin katkısına ihtiyaç duyuyoruz. Herkes biraz zarar verecek, ama sonunda buna değer. Eski zamanların deyişiyle, “kendi kapısının önünü süpürenler, ülkeyi tertemiz yapar” sözünü unutmadan hareket etmeliyiz.