40,2607$% 0.13
46,7252€% 0.08
4.320,96%0,56
7.017,00%0,27
27.981,00%0,27
10.219,40%-0,06
Topkapı Sarayı’nın Harem Bölümünde gerçekleştirilen kapsamlı restorasyon çalışmaları, yaklaşık on yıl süren titiz bir çalışmanın ardından tamamlanmış ve ilk kez ziyaretçilere açılmıştır. Bu süreçte, özellikle Karaağalar Koğuşu ve Kadın Efendiler Daireleri gibi önemli bölümler büyük bir özenle restore edilmiştir. Yıldız, “Haremdeki tüm alanları peyderpey ziyaretçilere kazandırmayı amaçlıyoruz. Bu mekanlar sadece mimari değil, aynı zamanda tarih ve kültür açısından da büyük öneme sahip” diyerek, çalışmaların amacını ve önemini vurgulamıştır.
Şu an bulunduğumuz alan, tarih boyunca Osmanlı Sarayı’nın en gizli ve özel bölümlerinden biri olmuştur. Restorasyon çalışmaları sırasında, 16 ve 17. yüzyılın çini ve süsleme sanatlarının en güzel örnekleri korunarak, özgünlüğü ve estetiği ön planda tutulmuştur. Bu sayede, ziyaretçiler hem tarihi yapıya tanıklık edecek hem de Osmanlı döneminin sanat ve mimarisine yakından şahitlik edecektir. Çalışmalar tamamlandığında, haremdeki bütün alanlar düzenli ve erişilebilir hale getirilecek, böylece halkın tarihi mirası daha yakından deneyimlemesine imkan sağlanacaktır.
Yapılan restorasyonlar, yalnızca yapısal güçlendirme ve koruma değil, aynı zamanda mekânların özgün özelliklerini ve tarihi dokusunu yeniden ortaya çıkarmayı da hedeflemektedir. Yıldız, “Bu alanlar, Osmanlı’nın klasik dönemine ait en özgün ve karakteristik özellikleri barındırıyor. 1660’larda inşa edilmiş ve o dönemin mimari ve süsleme sanatlarının en güzel örneklerini yansıtan bu mekanlar, restore edilerek aslına uygun hale getirildi” şeklinde anlatmıştır.
Çok katlı ve karmaşık yapıya sahip bu koğuşlar, özellikle Karaağalar’ın eğitildiği ve görev yaptığı alanlar olarak büyük bir öneme sahiptir. Karaağalar, Afrika’nın kuzey bölgelerinden, Sudan, Somali ve Etiyopya gibi yerlerden getirilen ve Osmanlı Haremi’nde önemli görevler üstlenen özel bir grup olup, Osmanlı protokolünde yüksek bir konuma sahiptir. Darüssaade ağası ve diğer üst düzey görevliler, bu koğuşlarda yetişmiş ve haremin düzeninden sorumlu kişiler olarak, Osmanlı devlet protokolünde saygın bir yer tutmuşlardır. Bu yapıların mimari özellikleri, 17. yüzyılın en güzel örneklerini sergilemekte ve Osmanlı mimarisinin klasik döneminin özgün izlerini taşımaktadır.
Yıldız, “1665 yılında inşa edilen bu yapı, yalnızca mimari açıdan değil, aynı zamanda tarihi ve kültürel açıdan da büyük bir değere sahiptir. Klasik Osmanlı üslubunu tam anlamıyla yansıtan bu yapı, üç katlı ve karmaşık koğuş sistemine sahiptir. Mimari detaylar, 17. yüzyılın bütün donelerini barındırmakta ve bu sayede Osmanlı Sarayı’nın en düzgün ve özgün yapılarından biri olarak kabul edilmektedir” diyerek, yapının tarihi ve mimari önemine vurgu yapmıştır.
Burada görev yapan Karaağalar, küçük yaştayken buraya getirilen ve zamanla deneyim kazanan kişilerden oluşmaktadır. Üst katlardan başlayarak, kıdem kazandıkça aşağıya inen bu sistem, Osmanlı hareminin düzeninin ve hiyerarşisinin önemli bir parçasını temsil etmektedir. Ayrıca, Darüssaade ağası ve diğer üst düzey görevlilerin burada yaşadığı ve hizmet verdiği bilinmektedir. Bu yapıların ziyaretçilere açılmasıyla, Osmanlı’nın gizli kalmış ve pek az bilinen yönleri de gün yüzüne çıkacaktır.
Bu mekan, uzun yıllar boyunca halka kapalı kalmış ve sadece uzmanlar tarafından incelenmiş bir alan olmuştur. Artık, yaptığı kapsamlı restorasyon sayesinde, ziyaretçiler bu gizli kalmış bölümlere adım atabilecek ve Osmanlı’nın günlük yaşamını daha yakından görebileceklerdir. Ayrıca, koleksiyonlar ve objelerle donatılan alanlar, Osmanlı’nın sosyal ve kültürel yaşamına ışık tutacak niteliktedir. Ziyaretçiler, burada kullanılan eşyalar ve belgeler aracılığıyla, o dönemin yaşam tarzını ve sistematiğini yakından tanıyacaklardır.
Yıldız, “Bu 10 yıllık restorasyon sürecinde, hem yapı hem de taşınabilir eserler büyük bir titizlikle restore edildi. Vakıf belgeleri ve tarihi eserler özenle konservasyon ve restorasyon sürecinden geçirildi. Ayrıca, burada bulunan ve Karaağalar’a ait olan belgeler, vakıf kayıtları ve diğer yazılı kaynaklar, ekranlar aracılığıyla ziyaretçilere sunuluyor. Böylece, hem taşınabilir hem de taşınmaz kültür varlıklarının bütünsel bir restorasyon ve koruma süreci tamamlanmış oldu. Bu çalışmalar sayesinde, ülkemizin kültürel mirası daha sağlıklı ve kalıcı hale getirildi” diyerek, sürecin detaylarına değinmiştir.
Aç karnına yutulduğunda vücudu baştan aşağı temizliyor: İşte yüzyıllardır kullanılan o şifa kaynağı