Ege’nin huzur dolu durakları
Büyükşehirlerin karmaşasından, bitmek bilmeyen gürültüsünden yorulduysanız ve biraz olsun nefes almak istiyorsanız; Ege’nin henüz çok fazla keşfedilmemiş, kendine has dokusunu koruyan adreslerine doğru yola çıkmanın şimdi tam zamanı.
Bu adreslerin hepsinde doğa cömertliğini, köyler ve kasabalar ise dinginliğini sunmakta ısrarlı. Üstelik Ege’nin sadece deniz, kum ve güneşten ibaret olmadığını göreceğiniz bu adresler, sizi mimarileriyle, hikâyeleriyle, hatta yemekleriyle bambaşka bir dünyaya davet ediyor. Her biri, kendine özgü atmosferi ve güzellikleriyle, ziyaretçilerine unutulmaz deneyimler sunuyor.
YEŞİLİN EN ÇOK YAKIŞTIĞI ADRES
Kaz Dağları’nın eteklerindeki Adatepe ve Yeşilyurt, taş mimarisiyle ilk bakışta büyülüyor. Adatepe’de yürürken sessizliğin sesini duymak mümkün; zeytin ağaçlarının arasında kaybolan sokaklar, zamandan bağımsız bir huzur sunuyor. Yeşilyurt ise biraz daha canlı; Sanatçılar Sokağı ve otlu dondurmasıyla sizi büyülemeye yetecek. Doğanın ve sanatın iç içe geçtiği bu köyler, ruhunuza iyi gelecek anlar vadediyor.
Fotoğraflar: İsmail SARI / Adatepe
Ayvalık’ın biraz gerisindeki Küçükköy (Yeniçarohori) ise bambaşka bir hikâyenin taşıyıcısı. Boşnak göçmenlerin yerleştiği bu köy, bugün sanat atölyeleri, el işi dükkânları ve Boşnak mutfağının lezzetleriyle adeta yaşayan bir kültür vitrini. Her köşede farklı bir detay, her sokakta başka bir tat gizli. Adım attıkça büyüleneceğinizi garanti ederim. Bu köy, hem tarihi hem de kültürel zenginliğiyle ziyaretçilerine unutulmaz anlar yaşatıyor.
ADETA BİRER AÇIK HAVA MÜZELERİ
Tarihle iç içe olmayı sevenler için Çanakkale’nin Behramkale Köyü, bir açık hava müzesi adeta. Assos Antik Kenti’ne ev sahipliği yapan köy, aynı zamanda Osmanlı döneminden kalan camii ve köprüsüyle geçmişin izlerini bugüne taşıyor. Tarih ve doğa iç içe, keşfetmeye değer bir durak. Bu bölge, ziyaretçilerine zaman yolculuğu deneyimi sunuyor.
Gökçeada Barajı Yakınlarda yer alan Gökçeada ise hâlâ çok fazla keşfedilmemiş, gizemli bir cennet. Popüler olan Bozcaada’nın gölgesinde kalsa da, onun kadar güzellikler barındırıyor. Rum köyleri olan Bademli ve Tepeköy, taş evleri ve sessiz sokaklarıyla adanın özgün ruhunu koruyor. Bu köylerde dolaşmak, adanın kadim ve özgün atmosferini solumak gerçekten harika bir his… Hâlâ arada çektiğim fotoğraflara bakar, o sessizliği ve güzelliği yeniden hatırlarım.
EGE’NİN PEK FAZLA BİLİNMEYEN KÖŞESİ
Güneye doğru ilerlediğinizde, İzmir’in saklı köylerinden Barbaros ve çevresi, özellikle son yıllarda Urla ve Alaçatı’nın kalabalığından kaçanların yeni tercihleri arasında yer aldı. ‘Çat kapı’ yazan evlerin sofralarına konuk olmak, burada misafirlik kültürünü yeniden tanımlıyor. Doğa ve geleneksel yaşam tarzını yakından deneyimlemek isteyenler için ideal noktalar.
Muğla’nın Çamlı Köyü ise doğayla iç içe bir kaçış arayanlara hitap ediyor. Boncuk ve İncekum koyları, Saklıgöl çevresi ve geleneksel mimariye sahip pansiyonlarıyla doğaseverler için gerçek bir vaha. Ayrıca, Muğla’da yer alan Kayaköy ise adeta bir zaman kapsülü gibi. ‘Hayalet şehir’ olarak bilinen bu terkedilmiş köy, taş evleri ve dramatik geçmişiyle farklı bir deneyim sunuyor, tarih ve doğanın iç içe geçtiği bu mekân, ziyaretçilerine hüzün ve güzellik dolu anlar yaşatıyor.
Son olarak, Ege’nin belki de en gözden kaçan köylerinden biri olan Aydın’daki Doğanbey, mutlaka görülmesi gereken bir adres. Eski bir Rum köyü olan bu sakin yerleşim, rüzgârı, taş evleri ve çevresindeki antik kentlerle doğayla tarihin kusursuz birlikteliğini sergiliyor. Kalabalıktan uzak, dingin ve kendine dönük bir keşif yapmak isteyenler için ideal bir kaçış noktasıdır.
Bu rotalar, klasik bir tatilin çok ötesinde; ruhu dinlendiren, hafızada iz bırakan deneyimler sunuyor. Belki bazılarını daha önce keşfettiniz ama bu köyler öyle yerlerdir ki, her defasında yeniden çağırır sizi. Henüz yollarınızın kesişmediği bir tanesi bile varsa, fazlasıyla şey kaçırıyorsunuz demektir. Unutmayın, bazen en özel keşifler, haritalarda işaretli olmayan köy ya da kasaba yollarında başlar…