DOLAR

41,9599$% 0,31

EURO

48,8833% 0,52

GRAM ALTIN

5.388,57%0,50

ÇEYREK ALTIN

9.245,00%0,42

TAM ALTIN

36.866,00%0,41

BİST100

10.853,43%-0,81

Sabah Vakti a 02:00
İstanbul HAFİF YAĞMUR 17°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
  • MuhtarAbi
  • Genel
  • Chikungunya ateşi yayılıyor! ‘Tüm Ege ve Karadeniz sahili kırmızı alanda’ Küresel bir salgına dönüşür mü?
Güncellenme - 2 Ağustos 2025 10:40
Yayınlanma - 2 Ağustos 2025 10:40

Chikungunya ateşi yayılıyor! ‘Tüm Ege ve Karadeniz sahili kırmızı alanda’ Küresel bir salgına dönüşür mü?

“Aedes Aegypti” adı verilen istilacı sivrisinek türleri birkaç yıldır Avrupa coğrafyasında baskın hale gelmeye başladı. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) sivrisinek yoluyla bulaşan Chikungunya virüsünün hızla yayıldığını ve önümüzdeki yıllarda küresel bir salgına dönüşebileceği uyarısında bulundu. Bu yıl risk haritasına dahil edilen Türkiye’yi de etkileyen bu durumun az görülen ya da görülmeyen enfeksiyon hastalıklarını artırabileceğini söyleyen Prof. Dr. Alper Şener ile hangi bölgelerin riskli olduğunu, korunma yollarını ve alınabilecek önlemleri konuştuk.

İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı’nda görev yapan Prof. Dr. Alper Şener, özellikle son zamanlarda Türkiye’de henüz resmi anlamda vaka görülmemiş olsa da, Aedes türü sivrisineklerin ülkemizde yerleşik hale gelmiş olmasının büyük bir değişiklik anlamına geldiğini belirtti. Bu gelişme, yeni viral hastalıkların Türkiye’de yayılma riskini önemli ölçüde artırabilir ve halk sağlığı açısından ciddi bir uyarı niteliği taşıyor. Bu nedenle, uzmanlar özellikle yaz aylarında sivrisineklerle mücadelede daha dikkatli olunması gerektiğine vurgu yapıyorlar.

Chikungunya virüsü, dünya genelinde endişe verici bir hızla yayılmaya devam ederken, bu virüsün bulaşma yolları, klinik belirtileri ve korunma yöntemleri hakkında detaylı bilgiler büyük önem kazanmıştır. Prof. Dr. Şener, virüsün Afrika, Asya ve Latin Amerika kökenli olduğunu ve ilk kez 1950’lerde Afrika’da tanımlandığını hatırlatarak, 2004 sonrası dönemde ciddi ve geniş çaplı salgınların görüldüğüne dikkat çekti. Ayrıca, Amerika kıtasında ilk kez 2013 yılında Karayipler’de yerel vaka tespit edildi ve o tarihten itibaren birçok ülkede vaka sayısı hızla arttı. Bu yaygınlık, virüsün küresel bir tehdit haline geldiğine işaret ediyor.

İki Dönemli Tehlike: Hem Güncel Hem Geçmiş

Chikungunya, özellikle Afrika, Asya, Amerika ve Pasifik Adaları gibi tropikal ve subtropikal bölgelerde endemik bir hale gelmiş durumda. Son zamanlarda, Avrupa’nın bazı bölgelerinde de vaka artışları gözlemleniyor. Bu durum, virüsün sadece sıcak iklimlerde değil, ılıman bölgelerde de yayılmaya başladığını gösteriyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi’nin (ECDC) yaptığı uyarılar, virüsün küresel bir salgına dönüşme riskine işaret ediyor. Güncel veriler ışığında, şu ana kadar 14 ülkeden toplam 220 bin civarında vaka rapor edilmiştir. Bu vaka sayısı içinde yaklaşık 80 kişinin yaşamını yitirdiği bilgisi de dikkat çekicidir.

İki Dönemli Tehlike: Hem Güncel Hem Geçmiş

Prof. Dr. Şener, virüsün bulaşması sadece sivrisinekler aracılığıyla gerçekleştiği için, kişiden kişiye doğrudan bulaşma mümkün değildir. Yani, vektör olmadan virüs bir bireyden diğerine geçmez. Ancak, virüsün insandan insana geçişi, sivrisineklerin enfekte olmuş bireyleri ısırmasıyla gerçekleşir. Bu nedenle, virüsün yayılmasını önlemek için sivrisineklerle mücadele büyük önem taşımaktadır. Ayrıca, virüsün ikili yapısı ve iki büklüm yapma özelliği, hastalığın klinik seyri ve teşhisinde önemli ipuçları sağlar.

İki Dönemli Tehlike: Hem Güncel Hem Geçmiş

Chikungunya Virüsü ve Klinik Belirtiler

Chikungunya enfeksiyonu, genellikle ani başlangıçlı yüksek ateş, şiddetli eklem ve kas ağrıları ile kendini gösterir. Hastalar, özellikle eklemlerdeki şiddetli ağrı nedeniyle, “iki büklüm yapmış” gibi kambur bir duruş sergilerler. Bu özellik, hastalığın en karakteristik bulgularından biridir. En sık görülen diğer belirtiler ise kas ağrısı, baş ağrısı, yorgunluk ve deri döküntüleridir. Belirtiler genellikle 4 ila 8 gün içinde ortaya çıkar, ancak bu süre 2 ile 12 gün arasında değişiklik gösterebilir. Hastalığın seyrinde, özellikle 65 yaş ve üzeri bireyler, hamileler, kronik hastalığı olanlar ve bağışıklık sistemi zayıf kişiler, daha ağır ve komplikasyon riski yüksek tablolarla karşılaşabilirler.

Chikungunya Virüsü ve Klinik Belirtiler

Yenidoğanlar, hamilelik sırasında enfekte olan anne adayları ve belirli kronik hastalıkları bulunan kişiler, enfeksiyonun daha ciddi seyrettiği gruplardandır. Ayrıca, klinik tabloda ek organ tutulumu (karaciğer, beyin, kalp) ve nadiren ölümcül sonuçlar da görülebilir. Bu nedenle, tanı ve tedavi sürecinde erken müdahale hayati önem taşımaktadır.

Chikungunya Virüsü ve Klinik Belirtiler

Tanı Yöntemleri ve Ayırt Edici Özellikler

Chikungunya tanısında en çok kullanılan laboratuvar testleri, virüsün kanda tespiti amacıyla yapılan PCR testi ve serolojik antikor testleridir. Erken dönemde, virüsün genetik materyali PCR testi ile tespit edilirken, daha sonra antikorlar (IgM ve IgG) aracılığıyla enfeksiyon durumu belirlenir. Virüs, Dang ateşi gibi diğer tropikal hastalıklardan ayırt edilmelidir çünkü her ikisi de yüksek ateş ve eklem ağrısı ile kendini gösterir. Ancak, tedavi yaklaşımları ve klinik seyir açısından farklılık gösterirler. Güncel veriler, Guangdong eyaletinde birçok vaka tespitiyle virüsün Çin’de de hızla yayıldığını göstermektedir.

Tanı Yöntemleri ve Ayırt Edici Özellikler

Virüsün Patogenezi ve Klinik Seyri

Virüs, insanda cilt ve damar yüzey hücrelerinde çoğalarak kana karışır ve vücudun çeşitli organlarına yayılır. Özellikle, 2 yaş altı ve 65 yaş üstü bireylerde, kan-beyin bariyerini aşarak beyin ve merkezi sinir sistemi tutulabilir. Bu durum, ölümcül olabilen ciddi komplikasyonlara neden olabilir. Ayrıca, virüs fibroblast adı verilen bağ dokusu hücrelerinde de çoğalır ve uzun süreli eklem hasarlarına yol açabilir. Bu bağlamda, klinik tabloda kronik eklem ağrıları ve hareket kısıtlılığı da görülebilir. Bu nedenle, virüsün patogenezini ve klinik seyri iyi anlamak, uygun tedavi ve önleme stratejilerinin geliştirilmesi açısından büyük önem taşır.

Virüsün Patogenezi ve Klinik Seyri

Korunma ve Mücadele Yöntemleri

Virüse karşı bireysel ve toplumsal önlemler oldukça etkilidir. Larva döneminde, yani mart ayından önce ve özellikle yaz aylarında yapılan saha ilaçlamaları, su birikintilerinin ve durgun su kaynaklarının düzenli olarak kontrol edilmesi gerekir. Ayrıca, ev ve çevresinde sineklik, cibinlik ve sinek kovucu ürünler kullanmak, sivrisineklerin insanlara ulaşmasını engeller. Sıcak havalarda, özellikle akşam saatlerinde ve gece boyunca, koruyucu kıyafetler giymek ve ortamda sivrisinek yoğunluğunu azaltmak amacıyla düzenli ilaçlama çalışmalarına önem verilmelidir. Türkiye’de, özellikle risk altındaki sahil kesimleri ve Ege, Akdeniz bölgelerinde, bu önlemlerin alınması hayati bir gerekliliktir. Ayrıca, halkın bilinçlendirilmesi ve sağlık otoritelerinin etkin mücadele programları ile virüsün yayılma riski minimize edilebilir.

Korunma ve Mücadele Yöntemleri

İki Aşı ve Güncel Tedavi Yaklaşımları

Şu anda, dünya genelinde onaylı iki farklı aşı geliştirilmiştir. Birincisi, canlı attenüe (zayıflatılmış) aşı olan IXCHIQ, 60 yaş üstü kişiler için önerilmemektedir ve özellikle salgın dönemlerinde, seyahat edenler ve laboratuvar çalışanlarına tek doz uygulama ile verilmektedir. İkincisi ise, virüs partikül temelli aşı olan VIMKUNYA, 12 yaş ve üzeri kişilerde, özellikle seyahatler öncesinde ve salgın dönemlerinde kullanılmaktadır. Bu aşılar, virüsün enfekte ettiği bireylerin bağışıklık sistemini güçlendirmeye ve enfeksiyon riskini azaltmaya yöneliktir. Ancak, tedavi sürecinde semptomları hafifletmeye yönelik destek tedavileri uygulanmakta olup, spesifik antiviral ilaçlar henüz geliştirilmemiştir. Destek tedavileri arasında steroidler, ağrı kesiciler ve sıvı tedavisi ön plandadır.

İki Aşı ve Güncel Tedavi Yaklaşımları

Türkiye’de Durum ve Risk Altındaki Bölgeler

Türkiye’nin özellikle Karadeniz ve Ege kıyı şeritleri, ECDC’nin risk haritasında kırmızı renk ile işaretlenmiş olup, istilanın devam ettiği bölgeler arasında yer almaktadır. Bu bölgelerde, sivrisineklerin varlığı ve iklim koşulları göz önüne alındığında, virüsün yayılma riski oldukça yüksektir. Uzmanlar, özellikle yaz aylarında, halkın sivrisineklerle mücadeleye daha fazla özen göstermesi ve alınan önlemlerin etkin şekilde uygulanması gerektiğine vurgu yapıyor. Ayrıca, havalimanları ve turistik bölgelerde yapılan risk analizleri, salgınların önüne geçmek için hayati öneme sahiptir. Bu nedenle, devlet ve yerel yönetimlerin, halkın bilinçlendirilmesi ve aktif mücadele programlarıyla bu tehdide karşı durması gerekmektedir.

Türkiye’de Durum ve Risk Altındaki Bölgeler

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

SON DAKİKA DEPREM AFAD, KANDİLLİ RASATHANESİ 2 AĞUSTOS 2025 || En son deprem nerede oldu, kaç şiddetinde? Son depremler listesi

HIZLI YORUM YAP