40,2607$% 0.13
46,7252€% 0.08
4.320,96%0,56
7.017,00%0,27
27.981,00%0,27
10.219,40%-0,06
Paulo Coelho’nun, kayıp hazineyi ararken hayallerinin peşinden gidip gerçekten ne istediğini bulan genç bir çobanın hikâyesini anlatan eseri, beni derinden etkiledi. Bu kitap yıllar boyunca yol gösterici oldu ve dünyayı keşfetme, maceraya atılma tutkumun temelini attı. Bu sayede Roma ve Rio de Janeiro’da yaşamayı hayal ettim. Hayallerim, hayatımın önemli kararlarını yönlendirdi ve beni bambaşka yerlere götürdü.
Sonrasında, ailesinin işine adım attıktan ve geçici bir hastalığın ardından kendi köklerime geri dönmem gerektiğinde, kasabanın banliyösünde büyüdüğüm evlere döndüm. Bu ortamda yeni bir sayfa açtım; ailesinin gözetimi ve çalışmakla gurur duydum, fakat içimdeki tutku ve tatmin eksikliğini fark ettim. Günlük hayata olan ilgim zamanla azaldı ve 40’lı yaşlarımda kendimi, sanki boş bir yetişkinmişim gibi hissetmeye başladım.
İşte tam bu noktada, yaşamımda açlık ve arayış duygusu yükseldi. Doğada olma ihtiyacım artmıştı; özellikle Kuzey Kutup Dairesi’ndeki inzivaya katıldığımda, bu istek daha da güçlendi. Arctic Dreams Retreats adlı organizasyon, sanatçı Rachel Pohl ve eşi Charles Post tarafından yönetilmekteydi. Onları ilk kez Instagram’da keşfetmiştim. Kışın karlarla kaplı dağlar önünde duran uzun, Viking tarzı örgüleri ve neşeli tavırlarıyla içimde bir hayranlık uyandırmıştı. Montana’da yaşayan ve önce profesyonel kayakçı olmak isteyen Pohl, sonunda resim sanatına yönelmiş ve kariyerini bu alanda şekillendirmişti. Kendini “biraz kaotik bir kalkan kızı” olarak tanımlayan Pohl, zihin açıklığı, nezaket ve neşe ile dolu konuşmalarıyla beni etkiledi. Hemen arkadaş olmak istediğim biri gibiydi.
Çift, yaklaşık üç buçuk yıl önce Norveç’in Lofoten bölgesine taşındı. Yeni insanlarla tanışmakta zorlandıklarında, inzivalar düzenlemeye ve kendi yuvalarını başkalarıyla paylaşmaya karar verdiler. Bu etkinlikler şimdilerde, onların maç attıkları arkadaşlar tarafından ilginç bulunuyor. İçimdeki ses, Lofoten’de geçireceğim bir hafta bana içimdeki tutkuları yeniden alevlendirebilir diye fısıldıyordu. Bu nedenle, katılım başvurusu yapmaya karar verdim. Başvuru soruları, doğaya saygı, uyum sağlama ve diğer katılımcılarla iyi geçinmeye dair düşüncelerimi sorguladı.
Katılımcılar arasında 20-44 yaşları arasında Kanada, Galler ve çeşitli ABD eyaletlerinden gelen dokuz kadın bulunuyordu. Haziran ayında birlikte seyahat eden grup, cinsiyet gözetmeksizin herkesin katılımına açıktı. Geçen yılki ilk organizasyonda ise bir karı-koca da vardı. İlk öğle yemeğimizde Pohl, “Bu hafta hayatınızda neyi bırakmak istiyorsunuz?” diye sordu. Cevaplar, hepimizin Lofoten’e kişisel dönüşüm arayışında ve belirsizlik ya da özgüven eksikliğiyle geldiğimizi ortaya koydu. Doğayı seven, içe dönük bizler için bu inziva, sağlıklı yaşam ve iç gözleme odaklanmıştı. Heyecan doruktaydı, ama aynı zamanda biraz da korkuyordum. Fiziksel formum oldukça düşük seviyedeydi (yürüyüşleri seviyorum ama şu an en kötü halimdeydim) ve sosyal açıdan da kendimi güvensiz hissediyordum.
İşte, özgüvenimi kazanmak birkaç gün sürdü. Günler geçtikçe rahatladım, diğerleriyle samimi olmaya odaklandım ve kendimi başkalarının gözünde nasıl göründüğüyle tam anlamıyla ilgilenmeyi bıraktım. Dik ve zor patikalarda yapılan yürüyüşler, Norveç standartlarına göre “orta” seviyedeydi ve çoğumuz yorgun ve nefes nefese kalmıştık. Colorado ve Washington’dan gelen tecrübeli yürüyüşçüler bile zorlandı. Akşam yemekleri, 1930’lardan kalma bir çiftlik evinde mum ışığında yapıldı ve uzun masalar etrafında kahkahalar, hikâyeler ve doğadan toplanmış bitkilerle süslenmişti. Bu yemekler tamamen bitkisel ve yerel kaynaklıydı.
Uzun gün ışığı, Arktik kuşlarının sürekli cıvıltısı ve çiçeklerle dolu manzaralar, iyileşmeme katkıda bulundu. Engebeli dağlar ve yemyeşil vadiler, bana yeni güçler verdi. Bir gün, katıldığım gecede, benim için önemli olduğunu anlamamı sağlayan bir an yaşadım. Bir arkadaşım yanlışlıkla yazdığım bir mesajı görmedi, ama sonunda, benim katılmamı çok istediğini ve benim yanımda olduğunu bilmek, derin bir hoşnutluk hissettirdi. Bu inziva, kendimi yeniden bulmamda büyük rol oynadı; öz saygım, rüya gücü ve doğa ile insan arasındaki sessiz iletişime olan inancımı güçlendirdi. Seyahat sonrası içimde değişim başladı; eski benlikten uzak, yeni ve daha sakin bir kişinin doğuşunu hissettim. Yüksek dağların zirvesinde, yeni arkadaşlarımla dururken, içimde tarifsiz bir huzur vardı. Bu anlar, bana yeniden kendimi tanımama ve hayata farklı bir perspektiften bakmama ilham verdi.
ChatGPT sayesinde uçak bileti fiyatları yüzde 90 düşebiliyor