Asil Gök: Sosyal anksiyetem var, görünüşümü, sesimi pek beğenmem

Müziğin farklı alanlarında uzun yıllar boyunca edindiği deneyimlerle tanınan Asil Gök, artık sahneye çıkıp şarkı söyleyen genç bir sanatçı olarak yeni bir sayfa açıyor. Yıllarca enstrüman çalmış, beste yapmış ve düzenlemelerle müziğin içinden gelen Gök, bu sefer mikrofonun diğer ucunda kendini gösteriyor. İşte onun içten ve samimi röportajı, müzik yolculuğunun başlangıcından bugüne kadar yaşadıklarına kadar detaylar…

Harbiye’deki Sürpriz An

Derya Uluğ’un sahnesinde müzik yönetmeni ve orkestra şefisi olarak görev yapan Gök, bu yılki konserinde beklenmedik bir sürpriz yaptı. ‘Tuana’ şarkısını söylemesiyle büyük alkış aldı ve herkes onun ne kadar yetenekli olduğunu fark etti. Peki, bu planlı mıydı, yoksa spontane bir karar mıydı?

Gök, bu konuda şunları anlatıyor: “Derya bana konserden sadece üç gün önce ‘Harbiye’de artık bir şarkı söylemen lazım’ dedi. Başta istemedim, çünkü sahneye çıkmak ve özellikle böyle büyük bir salonda performans sergilemek bana zor geliyordu. Ancak ısrarcıydı ve sonrasında ‘Tuana’yı seçtim. Son gün, altyapı çalışmalarını yaparken biraz tedirgindim. Sahnede ise mikrofonu alıp kendimi öne attım ve o an tamamen doğaçlama gelişti.”

Sahne Korkusu ve Doğaçlama

Neden tedirgindi?

Gök, bu soruya içtenlikle cevap veriyor: “Sosyal anksiyete sorunum var. Sahneye çıktığımda, klavyenin başında söyleyebiliyorum ama öne çıktığımda hareketlerimi ve duruşumu kontrol etmekte zorlanıyorum. Ancak, o anki alkışlar ve seyircinin enerjisi bana güç verdi. Şarkıya girdikten sonra, mikrofonu alıp kendimi öne attım ve gerçekten çok doğaçlama oldu. Bu deneyim bana şunu gösterdi: Müziğin her evresinde çalışıp, üzerine biraz da şarkıcılık eklemek gerek.”

Birçok Yönüyle Asil Gök

Aranjör ve besteci olarak tanınıyor, Derya Uluğ’la birlikte söz de yazmışsınız. Peki, kendini en çok hangi yönüyle tanımlıyorsun?

Gök, bu konuda karışık duygularını paylaşıyor: “Sanırım, Mustafa Ceceli gibi. O, şeflik ve aranjörlük yaptıktan sonra şarkıcı oldu. Ben de piyano çalmaktan çok keyif alıyorum, aynı zamanda bas gitarını da seviyorum. Şarkı söylemek bana şu an en büyük mutluluk veriyor. Belki yarın futbol oynamak isteyebilirim, ya da başka bir şey…”

Klip ve Sosyal Medya

Klip yayımlandığında, sürekli sahnede olmakla yıldız olmak arasındaki farkı nasıl deneyimledin?

Gök, bu soruya biraz gülümseyerek cevap veriyor: “Genel olarak kendimi beğenmem, eksiklerimi görürüm ama klipte kendimi izledikten sonra biraz daha kendime ısındım. ‘İyi görünüyorsun’ dediğimde, samimiyetimi fark edenler oluyor. Sosyal medyada ise ilk anlarda biraz korktum. Daha önce Yıldız Tilbe’nin bir projesinde ‘Hastayım Sana’ şarkısını söylemiştim ve bu bana çok baskı yaptı. Çok beğenilmek, bazen anksiyetemi artırıyor. Ancak, Derya gibi idolüm olan birini gözlemledikçe, onun da çok yoğun bir tempoda çalıştığını görüyorum ve bu bana güç veriyor.”

Gelecek Projeleri ve Hayalleri

Yeni projeler üzerinde çalışıyor musun?

Gök, heyecanla anlatıyor: “Evet, yeni şarkılar üzerinde çalışıyorum. Tanınan ve arkadaşım olan isimlerle sıfırdan şarkılar yapmayı hayal ediyorum. Ayrıca, her an yeni bir cover parça da çıkartabilirim. Bu arada, farklı tarzlarda düetler yapmak istiyorum.”

İlişkiler ve İş Birliği

Sahnedeki ve özel hayatındaki yakınlık Derya Uluğ’la ilişkini nasıl etkiliyor?

Gök, bu konuda çok samimi: “Onunla 10 yıldır birlikteyiz. Bazen kavga edip, sonra tekrar barışıyoruz. Birlikte çok tutkulu bir ilişkimiz var ve bu, müzik üretimimize de yansıyor. Derya ilk zamanlar sözleri yazardı, ben bestelerdim. Sonra bu süreç bazen kavgalarla da devam etti. Ancak, bu yoğun çalışma ve duygusal bağ, bizim çok iyi bir ekip olmamızı sağladı.”

İleri Dönüş ve Evlilik Planları

Evlilik teklifiniz oldu mu?

Gök, bu konuda gelecekte planları olduğunu belirtiyor: “Çok düşündüm, ama pandemi ve zor zamanlar nedeniyle erteledik. Artık, uygun zamanı bulduğumda ve kimseye söylemeden, gizlice evlenme teklifi edeceğim. Şu an herkesin merakını giderdim, ama zamanı geldiğinde detayları paylaşacağım.”

Hayat Hikayesi ve Müzik Yolculuğu

Hayatına dair az bilinen detaylar nelerdir?

Gök, yaşam öyküsünü anlatıyor: “Manisa, Salihli’de doğdum. Babam demirci, annem ev hanımı. Dört kardeşiz ve ben üçüncüyüm. Babamın gözleri rahatsızlandıktan sonra, abim ve ben müziğe yöneldik. Abim düğünlerde çalmaya başladı, ben de 7 yaşında ritimli org çalarak şarkı söylemeye başladım. O zamanlar, muhafazakâr bölgelerde kadınların rahatlıkla müzik yapması zor olsa da, çocuk yaşta düğünlere katılıp, o ortamda büyüdüm.”

Eğitim ve Mücadele

İzmir Güzel Sanatlar Lisesi’ne nasıl girdin?

Gök, anlatmaya devam ediyor: “Ortaokulda müzik öğretmenim bana ‘Konservatuvara gitmelisin’ dedi. Babam ise sanayide kalmamı ve düğünlerde çalmamı istiyordu. Ancak, şans eseri babaannem memlekete geldiğinde, durumu fark etti ve beni gizlice sınavlara kaydetti. Kazanınca babam ikna oldu. İzmir’de yurtta kalmaya başladım ve burada nota öğrenerek, piyano yarışmalarında Türkiye birincilikleri kazandım. Avrupa’da konserler verdim ve rahmetli Hıncal Uluç da bu başarılarımı köşe yazısında övgüyle anlatmıştı.”

El Kesilmesi ve Yeni Bir Başlangıç

Elinizdeki talihsizliği anlatır mısınız?

Gök, bu olayı şöyle anlatıyor: “Elim, gençlikte bir bardak kırma anında kesildi ve tendonlarım kopmuştu. Ameliyat sonrası doktorlar, şu an sadece kaşık tutabileceğimi söylediler. Bu olay, benim müzik kariyerimde büyük bir dönüm noktası oldu. Elimi kaybedince, popüler müziğe yönelmeye karar verdim ve prodüksiyon çalışmalarına başladım. Artık, beste yapıyor, düzenlemeler yapıyorum ve kendi müzik tarzımı oluşturmaya çalışıyorum.”