Arktik’te nadir görülen Sei balinaları gözlemlendi

Kutup sularında nadiren görülen Sei balinaları, iklim değişikliğine bağlı olarak göç yollarında ve yaşam alanlarında değişimler gösterebiliyor. Bilimsel çalışmalar, son yıllarda bu türün Arktik Okyanusu’nda alışılmışın dışında bölgelerde görüldüğünü ...

Son dönemlerde, Kutup sularında nadiren görülen Sei balinalarına rastlanması, iklim değişikliğinin bölge ekosistemleri üzerindeki etkisini gözler önüne seriyor. Araştırmalar, bu türün eskiden alışık olunan göç yollarında ve yaşam alanlarında değişiklikler meydana geldiğini gösteriyor. İklim koşullarındaki değişimlere bağlı olarak, Arctic Okyanusu’nda daha önce bilinmeyen bölgelerde Sei balinası gözlemleri dikkat çekiyor. Bu durumun, denizlerin sıcaklıklarındaki artış, buz örtüsünün erimesi ve Atlantik’ten gelen ılık akıntıların bölgeye ulaşması gibi faktörlerle ilişkili olabileceği öne sürülüyor.

İklim değişikliğinin etkisiyle adaptasyon içindeki canlılar konusunda uzman olan Güldehan Deryal, bu artışların arkasındaki temel nedenlerin habitatların değişimi olduğunu belirtiyor. Deryal, “Balinalar artık eskisi gibi yaşayamadıkları sular yerine, yeni ve farklı ortamlara göç ediyorlar. Buzulların eridiği ve yaşam alanlarının değiştiği bu bölgede, kayıtlara geçmeyen birçok canlı yeni göç yolları ve yaşam alanları aramaya başladı. Bu göçler ve değişimler, ekosistemi derinden etkiliyor.” dedi.

Kutup Araştırmalarında Yeni Projeler ve Çalışmalar

İstanbul Üniversitesi Kutup Araştırmaları Grubu’nun katılımıyla gerçekleşen ve 5. Ulusal Arktik Bilimsel Seferi kapsamında yürütülen çalışmalar, bölgedeki ekosistemlerin ve canlıların mevcut durumunu anlamaya yönelik çeşitli projeleri içeriyor. Deryal, “Fitoplanktonların toksin üretim süreçleri, gemi boyar maddelerinin yüzey sularındaki artışları ve mikroplastiklerin organik kirleticilerle olan etkileşimleri üzerine üç temel projeyle katıldık” diye açıklıyor.




Mikroplastiklerin taşıdığı organik kirleticilerin tespiti ile ilgili olarak, araştırmacılar tarafından yapılan çalışmalar, mikroplastiklerin yüzeyinde tutunmuş hormonlar, ilaç kalıntıları ve diğer kirleticilerin uzun süre kalabildiğini gösteriyor. Deryal, “Gemi seyri sırasında yüzeyden mikroplastik toplamı yaparken, bu plastiklere adsorbe olmuş kirleticileri de inceleme şansı buluyoruz. Bu çalışmalar, mikroplastiklerin sadece çevresel kirlilik değil, aynı zamanda kirleticilerin taşınmasında güçlü bir araç olduğunu ortaya koyuyor” ifadelerini kullanıyor.




Kutup Buzulları ve Ekosistem Üzerindeki Etkileri

Deniz buzlarının hızla erimesi, deniz ekosistemlerini ciddi anlamda etkilemeye devam ediyor. Doç. Dr. Erhan Arslan, bu durumu şöyle özetliyor: “Buzullar eridikçe, denizin altında ve üstündeki canlılar farklı şekillerde etkileniyor. Denizlerin derinlik ve yüzeyinde alınan mikroplastik ve eDNA analizleri bize, buz erimeleriyle deniz ekosistemlerinin nasıl değiştiğini gösteriyor. Bir yandan eriyen buzlar, deniz ortamını kirletirken, diğer yandan bu kirleticilerin canlılar üzerindeki etkileri giderek artıyor.”




Karadeniz Teknik Üniversitesi’nden Doç. Dr. Rafet Çağrı Öztürk ise eDNA yöntemiyle deniz memelilerinin varlığını takip etme projeleri hakkında bilgi veriyor. “Su örnekleri alarak, canlıların DNA’sını tespit ediyoruz. Bu sayede canlıları gözlemlemek zor olduğu dönemlerde bile, balina ve mors gibi canlıların mevcudiyetini belirleyebiliyoruz” diye ekliyor. Aynı zamanda mikroplastiklerin deniz ortamındaki dağılımını ve organik kirleticilerle ilişkisini de inceliyorlar.




Küresel İklim Değişikliğinin Kuzey Kutbu’ndaki Vurgusu

Deryal, iklim değişikliğinin Arktik üzerindeki etkisini şu sözlerle dile getiriyor: “Tüm dünyayı dolaşan ve ısınan akıntılar, Arktik’te birikmeye devam ediyor. Sıcaklık ve tuzluluk değişimleri, buzların erimesini hızlandırıyor. Bu durum, küresel iklim değişikliğinin Kuzey Kutbu’nda ne kadar derin ve kalıcı etkiler bıraktığının göstergesidir. Artık bölgedeki buzulların erimesi, yalnızca bölgesel değil, küresel ölçekte de kalıcı sonuçlar doğuruyor.”




Mikroplastiklerin Yeni Bir Tehditi

Deryal, mikroplastiklerin sadece çevre kirliliği değil, aynı zamanda bir taşıma ve yayılma aracısı olduğunu özellikle vurguluyor. “Mikroplastikler, taşımış oldukları kirleticilerle başka ortamlarda biyoçeşitliliği tehdit eden nesneye dönüşüyor. Bu nedenle mikroplastikler, bambaşka ortam ve canlılar arasındaki kirli alışverişin ana vektörleri olarak karşımıza çıkıyor” diyerek, bu konunun geniş kapsamlı araştırılması gerektiğine dikkat çekiyor.




Sonuç olarak, Arktik’te yapılan çalışmalar, iklim değişikliğinin ve çevre kirliliğinin bölgesel ve küresel boyutta ne denli etkin olduğunu ortaya koyuyor. Mikroplastiklerin ve diğer kirleticilerin bölgedeki canlılar ve ekosistemler üzerindeki olumsuz etkileri, uzun vadede alınacak önlemler ve sürdürülebilirlik stratejileri açısından büyük önem taşıyor.