Acılı anne 1999 depremini anlattı: Yerin altından tren geçiyor gibiydi, Gölcük savaş alanına dönmüştü
Kocaeli'nin Gölcük ilçesinde yaşanan 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi'nin üzerinden 26 yıl geçti. Saat: 03.02'de, 7.4 büyüklüğünde meydana gelen ve 45 saniye süren Marmara Depremi; Kocaeli, Yalova, Sakarya, İstanbul, Düzce ve Eskişehir'de yıkıma ve ...
Depremde toplamda 18.373 kişi yaşamını yitirdi, yaklaşık 48.901 kişi ise yaralandı. Yıkılan konut ve iş yeri sayısı, sırasıyla 66.441 ve 10.901 iken, zarar gören yapıların toplam sayısı 285.211 konut ve 42.902 iş yeri oldu. Enkaz altından sağ çıkanlar arasında yiğitçe hayatta kalanlar ve hayatını kaybedenler bulunuyor. Bu büyük felaketin yıldönümünde, enkazdan canlı çıkarılan insanların hikâyeleri hafızalarımıza kazındı.
31 Ağustos 1999 sabahı, Gölcük'te yaşanan korkunç depremin ardından yaşananları anlatırken, hepimizin içini burkan o geceyi ve sonrasını paylaşmak istiyorum. O gece, bir annin gözünden anlatılanlar, yaşananların dehşetini ve umut dolu mücadeleyi gözler önüne seriyor.
Deprem günü, yalın ve sıradan bir sabahtı. O sırada evimizde bulunan ve 19 yaşında olan oğlum Serkan, askeri öğrenci olmaya hazırlanıyordu. Sabah onun yatakta olduğunu görünce içim rahatlamıştı. Ona, "git yat" dedikten sonra, tekrar uykuya dalmak istedim. Saat 01.30 civarında, evimizdeki köpeğimiz aniden havlamaya başladı ve huzursuzluk büyüdü. Bir saat sonra, yerden gelen büyük bir gümbürtüyle her şey altüst oldu. O sırada, yer sarsılmakla kalmayıp, adeta tren rayları üzerinde gidiyor gibi bir ses duyuluyordu. Yerden gelen tıkırtılar ve çatırdama, tüm evimizi sarmıştı.
Yıkılan evin enkazı altında, oğlumun sesini duymaya çalıştı
Ben ilk başta depremin olduğunu anlayamadım, sadece binamızın yıkıldığına inandım. Enkazın altında oğluma seslenmeye başladım, onun ve komşularımın çağrılarını duydum. Günler süren bir mücadele başladı; saatler geçti, ama seslerimiz birbirimize ulaşmıyordu. En sonunda, oğlum Serkan’dan tek bir cümle duyabildim: "Ben buradayım, anne." O günden sonra, onunla yeniden iletişime geçmeyi ve onu kurtarmayı umut ettim.
Kurtarılmasında büyük mücadele ve acı ayrılık
Hayatımın en zor anlarını yaşarken, oğlumu kurtarmak için yapılan 12 saatlik çalışmalara tanıklık ettim. Sonra, onunla helalleşirken yaşadığım duygusal yoğunluğu anlatmak imkansız. O, 16 saat sonra sağ çıktı ve bana yine hayatta olduğunu gösterdi. Fakat kazadan sonra, onun yaralarını sarmak, onu tedavi etmek ve tekrar sağlıklı hale getirmek için aylarca hastanede kaldık. Aradan geçen zaman içinde, sık sık olayları hatırladıkça, yüreğimde derin bir acı ve sevgiyle sarmalanan anılar oluştu.
Kaybolan oğul ve son aramalar
Hastanedeyken, oğlumu ararken, onlarca hastane ve morgu gezdim. İstanbul GATA ve birçok farklı hastane, onu bulmamıza yardımcı olamadı. 4 yıl boyunca hukuk mücadelesi verdim; en sonunda, mezar açtırdım ve oğlumu 11. mezarda buldum. O gece, oğlumun mezardan çıkarılmasıyla, hayatımıza yeni bir sayfa açıldı. Ancak, resmi belge ve fotoğraf olmadan, onun yanımda olduğunu kanıtlayacak hiçbir şey yoktu. O an, kabullenmekte güçlük çektim. Bu uzun ve acılı süreç, evlat acısının ne kadar derin ve tarifsiz olduğunu gösterdi.