41,8242$% 0,40
48,6374€% 0,78
5.634,90%-0,58
9.166,00%-0,11
36.551,00%0,02
10.720,36%-0,06
Uzmanlar, İsrail’in Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah kentinde planladığı sözde “insani yardım kenti” projesinin uluslararası hukuka tamamen aykırı olduğunu ve Filistin halkını zorla yerlerinden etme amacını taşıdığını dile getirdi. Bu plan, bölgedeki insani durumu daha da kötüleştirmeye yönelik ciddi bir girişim olarak görülüyor ve uluslararası toplumun dikkatini çekiyor.
Ohio Devlet Üniversitesi emekli uluslararası hukuk uzmanı Profesör John Quigley, İsrail’in bu planını “insancıla bağdaştırılamayacak kadar hukuka aykırı” olarak tanımladı. Quigley, “İsrail, Gazze’nin işgalci gücü olarak, nüfusun korunma ve güvenliğini sağlama yükümlülüğüne sahip. Ancak, bu plan, sivillerin zorla bir alana yerleştirilmesi ve hareket özgürlüklerinin kısıtlanması yoluyla ciddi hak ihlallerine neden olacaktır” ifadelerini kullandı. Ayrıca, bu planın gönüllülük temelinde gösterilmeye çalışılmasını da eleştiren Quigley, “Burada hiçbir gönüllülük söz konusu değil. Bu, zorunlu göç ettirme ve insani kriz yaratma çabasıdır” diye ekledi.
Quigley şöyle devam etti: “Bir ülkenin, başka bir ülkenin sınırları içinde, zor kullanarak nüfusu belirli bir bölgeye yerleştirmesi veya göç ettirmesi uluslararası hukuka aykırıdır. Bu, zorla göç ettirme ve etnik temizlik suçlarının kapsamına girer. Uluslararası toplum, özellikle Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, bu tür planların uygulanmasını engellemek ve durdurmak için acil önlemler almalı.”
Filistinli uzman Dr. Nimer Sultany, İsrail’in açıklamalarını ve planlarını “Filistinlilerin zorla göç ettirilmesi ve küçük bir alana hapsedilmesi amacıyla tasarlanmış açık bir strateji” olarak değerlendirdi. Sultany, “İsrail’in planı, sivil nüfusu seçeneği olmayan bir toplama kampına dönüştürmeyi hedefliyor. Bu, insanlık suçu ve soykırım suçunun açık bir göstergesidir” dedi. Ayrıca, İsrail’in sadece yüzde 20’lik bir alanı hedeflediği bu planın, Gazze’deki mevcut soykırımın en yoğun aşaması olduğunu belirtti.
Dr. Sultany, “İsrail’in ‘gönüllü göç’ ifadesi, uzun süredir siyonist ideolojinin temel taşlarından biridir. Bu söylem, yerli nüfusu zorla sınır dışına çıkarmak ve yerlerine yerleştirme politikasıyla örtüşür. Uluslararası Adalet Divanı (UAD), 2024’te yaptığı danışma görüşünde, İsrail’in Filistin topraklarında yarattığı baskı ortamının zorlayıcı ve hukuka aykırı olduğunu vurguladı” şeklinde konuştu. Sultany, “İsrail’in bu örtbas etme çabası, aslında soykırım niyetinin açık bir göstergesidir” ifadelerini kullandı.
Eski BM Yakın Doğu Filistinli Mülteciler Yardım Ajansı (UNRWA) sözcüsü Christopher Gunness, durumu “İnsanların vurulması, evlerinin yıkılması ve temel insani ihtiyaçların karşılanmaması, gönüllü göç olarak gösterilmeye çalışılamaz” diyerek değerlendirdi. Gunness, “Eğer insanlar zorla ayrılmaya ikna edilmezse, açlık ve yetersiz temel ihtiyaçlar nedeniyle ölüme terk edilme riski çok yüksek. Bu alanlar, adeta toplama kamplarına dönüşebilir” uyarısında bulundu. Ayrıca, Gazze’de devam eden savaş ve yıkımın uluslararası hukuka göre yasa dışı olduğunu ve bu durumun soykırım suçunu ortaya koyduğunu dile getirdi.
Gunness, “Tarihsel açıdan bakıldığında, İsrail devleti, Holokost kurbanlarının yaşadıklarının aynısını Gazze’de tekrarlıyor. Nazi Almanyası’nın uyguladığı toplama kampları ve soykırım teknikleri, şimdi Gazze’de, Yahudi halkı temsilcisi olan İsrail tarafından, Filistinlilere karşı kullanılıyor” dedi. Bu durumu “Nazi tarzı soykırım” olarak nitelendiren Gunness, “Büyük güçlerin ve özellikle Almanya, Avrupa Birliği ve İngiltere’nin bu suça ortak olması utanç vericidir. Ancak, en büyük sorumluluk ABD’nindir. Uluslararası hukuk ve etik ilkeler, bireylerin ve devletlerin bu suçlara ortak olmamasını gerektirir” şeklinde konuştu.
Kuzey Kore ve Rusya Arasındaki İlk Direkt Uçuş Anlaşması