40,2607$% 0.13
46,7252€% 0.08
4.320,96%0,56
7.017,00%0,27
27.981,00%0,27
10.219,40%-0,06
Meta, yapay zekâ alanında tarihinde önemli bir dönüm noktası yaşıyor. Zuckerberg’in kişisel süperzeka kavramı üzerine yaptığı açıklamalar, şirketin bu teknolojiyi nasıl şekillendireceğine dair yeni bir vizyon ortaya koyuyor. Ancak, bu vizyonun detaylarında, açık kaynak stratejisinden uzaklaşma eğilimi kendini gösteriyor. Zuckerberg, yapay zekânın potansiyel riskleri ve güvenlik kaygıları nedeniyle, en gelişmiş modellerin herkese açık olmamasını tercih edebileceklerini dile getirdi. Bu, Meta’nın yapay zekâ geliştirme politikalarında önemli bir kırılma noktası olabilir.
Meta’nın Llama modelleriyle tanınması ve açık kaynaklı yaklaşımıyla pazarda farklılık yaratması, şirketin yapay zekâ alanındaki öncü duruşunu yansıtıyordu. Ancak, 2024 ve sonrasında gelmesi beklenen en gelişmiş yapay zeka sistemleri için bu politikada değişiklikler yaşanması söz konusu. Haziran 2025’te, Meta, 14,3 milyar dolarlık büyük bir yatırım yaparak Scale AI’ı bünyesine kattı ve yeni araştırma laboratuvarı olan “Meta Superintelligence Labs”’i kurdu. Bu adımla birlikte, şirketin yapay zekâ çalışmalarını daha çok kapalı sistemlere yönlendirmeyi hedeflediği görülüyor. Ayrıca, Meta’nın yeni Llama sürümünün, Behemoth’un, testlerinin durdurulması ve odak noktasının kapalı kaynaklı modellere kaydırılması, bu stratejik değişikliğin somut göstergeleri arasında yer alıyor.
Zuckerberg’in açıklamaları, özellikle güvenlik ve etik kaygıların, açık kaynak yapay zekâ modellerini sınırlandırmaya ittiğini gösteriyor. Meta yetkilileri, şirketin açık kaynaklı yapay zekâya olan bağlılığını sürdüreceğini söylese de, gelişmiş ve potansiyel riskleri olan modellerin kapalı tutulacağı konusunda kararlı olduklarını belirtiyorlar. Meta’nın daha önce savunduğu, Llama’nın açık kaynak olmasının gelir veya rekabet açısından herhangi bir sorun yaratmadığı görüşü, yeni stratejiyle birlikte değişmiş gibi görünüyor. Şirketin ana gelir kaynağı olan dijital reklamcılığın, yapay zekâ geliştirmeleri üzerinde doğrudan etkisi olmaması, Meta’nın bu alandaki politikalarını esnetmesine olanak tanıyor. Ancak, GPT-4 gibi rakip modellerin gerisinde kalma korkusu, şirketin daha temkinli davranışlar sergilemesine neden oluyor.
Zuckerberg’in vizyonuna göre, yapay zekâ teknolojileri bireylerin yaşamını daha kolay ve verimli hale getirecek biçimde entegre edilecek. Meta, bu amaçla süperzeka sistemlerini, artırılmış gerçeklik gözlükleri ve sanal gerçeklik cihazları gibi kişisel teknolojilere gömerek, kullanıcının günlük deneyimlerini zenginleştirmeyi planlıyor. Zuckerberg’in ifadelerine göre, bu cihazlar, kullanıcının gördüklerini, duyduklarını analiz ederek, dijital asistan gibi hareket edecek ve yaşam kalitesini artıracak. Bu yaklaşım, Meta’nın yapay zekâyı doğrudan gelir elde etmekten çok, ürün ekosistemine entegre ederek kullanıcı deneyimini derinleştirmeyi amaçladığını gösteriyor. Ayrıca, şirketler arasında farklı olarak, tüm değerli işlerin otomasyonuna değil, bireysel faydaya öncelik veriliyor.
Meta, hem açık kaynak modeller üzerinde çalışmaya devam edeceğini hem de en gelişmiş yapay zekâ sistemlerinin kapalı kalabileceği ihtimalini kabul ediyor. Şirket, bu kararları alırken güvenlik, etik ilkeler ve sürdürülebilirlik gibi temel faktörleri gözetiyor. Yani, yapay zekâ geliştirmede bir denge kurmak ve sorumluluk sahibi olmak temel hedefler arasında yer alıyor. Meta’nın bu stratejisi, yalnızca teknolojik gelişmelerle sınırlı kalmayıp, aynı zamanda, sorumluluk ve kontrol ilkeleri çerçevesinde şekilleniyor. Açık kaynak idealine bağlı kalınsa bile, süperzeka çağında şirketlerin daha temkinli ve dikkatli davranması kaçınılmaz hale geliyor. Bu gelişmeler, yapay zekanın güvenlik ve etik boyutlarının, teknolojik ilerlemenin önünde yer alacağını gösteriyor.
iPhone Fold 2026’da Tanıtılabilir: Fiyatı Dudak Uçuklatıyor