40,2607$% 0.13
46,7252€% 0.08
4.320,96%0,56
7.017,00%0,27
27.981,00%0,27
10.219,40%-0,06
Son günlerde Pasifik bölgesinde gerçekleşen güçlü depremler ve oluşan tsunami, bölgedeki yaşamı ve altyapıyı ciddi şekilde etkiledi. Özellikle Rusya’nın Kamçatka Yarımadası ve Japonya kıyılarında hissedilen sarsıntılar, bölgenin sismik açıdan ne kadar hareketli olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Bu tür doğa olaylarının ardından alınan önlemler ve yapılan araştırmalar, afetlerin yıkıcı etkilerini azaltmak adına büyük önem taşıyor.
Depremin merkez üssü, Pasifik levhasının Kuzey Amerika levhası altına dalmasıyla oluştu. Olay, yaklaşık 20 kilometre derinlikte gerçekleşti. Uzmanlar, bu derinliğin tsunami oluşumundaki rolünü ve depremin enerji seviyesiyle ilgili detayları inceliyor. Ayrıca, 1952 yılındaki 9.0 büyüklüğündeki deprem ve onun tetiklediği tsunamiyle karşılaştırmalarda bulunuyorlar. Bu tarihsel olaylar, bölgedeki sismik hareketlerin uzun vadeli seyrini anlamak açısından önemli veriler sağlıyor.
Depremden yaklaşık birkaç hafta önce, 20 Temmuz’da, bölgedeki sismik hareketlilik artmış ve 7.4 büyüklüğünde öncü sarsıntılar kaydedilmişti. Louisiana Eyalet Üniversitesi’nden Doç. Dr. Brandon Shuck, bu tür büyük depremlerin yılda ortalama bir kez gerçekleştiğine dikkat çekiyor. Kamçatka bölgesinde yaşanan bu güçlü depremin, on yılda bir görülebilecek türden olduğu ve yaklaşık 250 bin kişinin bu sarsıntıya maruz kaldığı tahmin ediliyor. Bu veriler, bölgedeki sismik risklerin ne denli yüksek olduğunu gösteriyor.
İlk olarak 8.0 olarak bildirilen depremin büyüklüğü, daha sonra 8.7 ve en sonunda 8.8 olarak revize edildi. Bu gelişmeler, depremin tarih boyunca kaydedilen en güçlü sarsıntılardan biri olma ihtimalini artırdı. California Eyalet Politeknik Üniversitesi’nden Prof. Lori Dengler, bu tür büyük depremlerde ölçümlerin zaman içinde değişebileceğine işaret ediyor. Uzmanlar, bu enerjinin ve zarar potansiyelinin daha iyi anlaşılması için ölçümlerin sürekli güncellenmesi gerektiğine inanıyorlar. Ayrıca, Avustralya Sismoloji Merkezi’nden Dee Ninis, depremin yıkıcı etkisinin, yüzeye yakın oluşunun (yaklaşık 20 km derinlikte) belirleyici olduğunu ve bunun yapılar üzerinde daha fazla tahribata yol açtığını vurguluyor.
Depremin ardından oluşan tsunami, deniz tabanında meydana gelen ani hareketlerin sonucu olarak ortaya çıktı. Plakaların kaymasıyla okyanus yüzeyinde dev dalgalar oluştu ve bu dalgalar, saatte yaklaşık 800 km hızla geniş alanlara yayıldı. Uzmanlar, Kamçatka yakınlarındaki dalga yüksekliğinin 4,5 metreye kadar ulaştığını belirtti. Yerel ekipler, kıyı bölgelerinde hasar tespiti ve acil durum önlemlerine başladı. Uluslararası Tsunami Komisyonu Başkan Yardımcısı Alexander Rabinovich, dalgaların 15 metre yüksekliğe ulaşma potansiyeline sahip olabileceğini, ancak bu seviyelerin gerçekleşmediğini açıkladı. Kamçatka’da yetkililer, deprem sonrası sahil bölgelerinde hasar tespiti ve önlemler aldı, bölgedeki riskli alanların boşaltılması sağlandı.
Virginia Tech’ten tsunami araştırmacısı Tina Dura, “Deprem Pasifik genelinde büyük bir tsunamiye yol açtı, fakat beklenenden daha küçük dalgalar oluştu,” diyerek, bölgedeki dalga yüksekliklerinin Kamçatka kıyılarında 4,5 metreyi aşarken, Hawaii ve ABD’nin batı kıyılarında bu değerlerin 1,8 metre civarında kaldığını belirtti. Uluslararası Tsunami Komisyonu Başkan Yardımcısı Alexander Rabinovich ise, “Yerel dalga yükseklikleri 15 metreye ulaşabilirdi, ama böyle bir durum gözlemlenmedi,” dedi. Japonya Meteoroloji Ajansı, kıyılarda ölçülen dalga yüksekliğinin 90 cm’yi geçmediğini, ABD’nin Crescent City limanında ise 1.2 metrelik dalgaların limanda küçük çaplı hasarlara yol açtığını, ancak geniş çapta yıkımın önlendiğini aktardı. Bu gelişmeler, erken uyarı sistemlerinin ve hızlı müdahalenin ne kadar hayati önemde olduğunu gösteriyor.
Depremin temel nedeni, Pasifik levhasının Kuzey Amerika levhası altına dalmasıyla oluşan sismik hareketlerdir. Aynı bölgede, 1952’deki 9.0 büyüklüğündeki deprem ve onun tetiklediği dev tsunami, bölgedeki sismik hareketlerin tarihsel seyrini anlamaya yardımcı oluyor. Kamçatka’nın, aktif bir volkanik ve sismik bölge olması, bölgenin doğa olaylarına karşı ne kadar hassas olduğunu gösteriyor. Rusya Bilimler Akademisi’nden Viacheslav Gusiakov ve Oregon Üniversitesi’nden Diego Melgar gibi uzmanlar, fay hatlarındaki kayma miktarlarının 6-9 metre arasında olduğunu ve 2011 Japonya depremine kıyasla daha düşük enerji açığa çıktığını belirtiyorlar. Ayrıca, deniz tabanında büyük bir heyelan olmamasının, tsunaminin şiddetini sınırlandırdığını da vurguluyorlar.
Pasifik Tsunami Uyarı Merkezi’nin hızlı ve etkili uyarı mekanizması sayesinde, kıyı bölgelerindeki insanlar zamanında bilgilendirildi ve güvenli bölgelere yönlendirildi. Kamçatka ve Sahalin’deki yetkililer, riskli bölgelerin boşaltılmasını sağlayarak olası can kayıplarını önlemeyi başardı. Rabinovich, “Uyarılar sayesinde can kaybı yaşanmadı,” diyerek, erken uyarı sistemlerinin önemine dikkat çekti. Japonya Meteoroloji Ajansı’ndan alınan verilere göre, ülke kıyılarında ölçülen dalga yüksekliği 90 cm’yi geçmedi ve bu da yıkımın önüne geçti. ABD’nin Crescent City limanında ise 1.2 metrelik dalgalar, küçük çaplı hasarlara yol açtı. Uzmanlar, bu tür olayların, afetlere karşı hazırlıklı olmanın ve hızlı müdahalenin ne kadar kritik olduğunu bir kez daha gösterdiğine inanıyorlar.
Yeni bir ‘Balfour’ mu?