40,2607$% 0.13
46,7252€% 0.08
4.320,96%0,56
7.017,00%0,27
27.981,00%0,27
10.219,40%-0,06
Her gün karşımıza çıkan yeni diyet trendleri, insanlar üzerinde büyük bir merak uyandırıyor. Kimileri az ve sık beslenmeyi önerirken, kimileri karbonhidratı tamamen hayatımızdan çıkarmayı savunuyor. Ancak uzak diyarlarda, Himalaya’nın yemyeşil ve yüksek dağ eteklerindeki bir halk, doğayla iç içe yaşadığı yaşam tarzıyla dikkat çekiyor: Hunza halkı. Bu halkın beslenme alışkanlıkları ve yaşam biçimi, sağlık ve uzun ömür konusunda yeni ufuklar açıyor.
Himalaya’nın yüksek rakımlarında, yaklaşık 2500-3000 metre yükseklikte yaşayan Hunza halkı, 100 yılı aşan yaşam süreleri ve sağlıklı yaşam biçimleriyle dünya çapında tanınıyor. Bu bölgedeki yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıkları, uzun ve sağlıklı bir yaşamın sırrını taşıyor. Birçok araştırmacı ve yazar, Hunza halkının uzun yaşamını ve genç kalma sırrını mercek altına alıyor. Suzesh Gopalakrishnan’ın makalesine göre, Hunzaların yaşamını uzun kılan temel faktörler arasında; doğal meyve suları içmeleri, sebze ve meyveleri kurutup ya da çiğ tüketmeleri, haftada bir gün oruç tutmaları ve bölgenin coğrafi yapısı gereği sürekli hareket halinde olmaları yer alıyor.
Uzun ömür ve sağlıklı yaşamın temelinde doğal ve bitkisel temelli beslenme yatıyor. Diyetisyen Gülçin Işık, Hunza halkının büyük ölçüde sebze, meyve, bakliyat ve tam tahıllardan oluşan bir diyete sahip olduğunu belirtiyor. Et ve et ürünlerinin nadiren tüketildiğine dikkat çeken Işık, özellikle özel günlerde et yemeğin tercih edildiğini, günlük beslenmede ise sebze ve meyvelerin ağırlıkta olduğunu söylüyor. Ayrıca, süt ürünlerinin de çok sık tüketilmediğine vurgu yapıyor.
Hunza halkı, kayısı tüketimi ve kayısı çekirdeğinden elde edilen yağı diyetlerinin önemli bir parçası olarak kullanıyor. Gülçin Işık, bu yağın yüksek antioksidan içeriği sayesinde günlük beslenmede yer aldığını, hem E vitamini hem de oleik asit bakımından zengin olduğunu belirtiyor. Ayrıca, yemeklerde genellikle baharatlar ve doğal tatlandırıcılar tercih edilerek, katı yağların yerine sağlıklı alternatifler kullanılıyor.
Fermente gıdalar ise, Hunza mutfağında çok önemli bir yer tutuyor. Ev yapımı yoğurt, fermente sebzeler ve doğal mayalı ekmekler, bağırsak sağlığını destekleyen temel gıdalar arasında bulunuyor. Bu alışkanlık, sağlıklı bağırsak florasının korunmasında önemli rol oynuyor.
Hunzalar, genellikle günde iki ana öğünle besleniyor. Bu alışkanlık, günümüzde oldukça popüler olan aralıklı oruç sistemine benziyor. Gülçin Işık, bu düzenin yalnızca zamanla değil, aynı zamanda ne yediklerine de bağlı olduğunu vurguluyor. Bu sayede insülin düzeyi kontrol altında tutuluyor ve inflamasyon riski düşürülüyor.
Hunza halkının uzun yaşam sırrında en önemli unsurlardan biri de rafine şeker, beyaz un ve paketli gıdalardan uzak durmalarıdır. Gülçin Işık, bu halkın trans yağ, katkı maddeleri ve işlenmiş gıdaları diyetlerinde hiç kullanmadığını, böylece obezite ve metabolik hastalıkların önüne geçtiklerini belirtiyor.
Hunza halkı, Glacial adı verilen buzul suyu içerek, suyun mineral bakımından zengin olmasını sağlıyor. Ayrıca, bol hareket ederek, doğal yaşam tarzını sürdürüyorlar. Bu yaşam biçimi ve beslenme alışkanlıkları, onların sağlıklı ve uzun ömürlü olmalarına katkıda bulunuyor.
Gülçin Işık, Hunza diyetinin şu an tekrar gündeme geldiğine dikkat çekiyor. 130 yılı aşan yaşam süreleriyle efsane haline gelmiş bu halkın, kontrollü ve doğal yaşam biçimi, modern çağda hâlâ ilham kaynağı olabiliyor. Uzmanlar, bu yaşam tarzının, kronik hastalıkları önlemede ve sağlığı korumada etkili olduğunu düşünüyor. Ayrıca, bitkisel temelli beslenmenin kalp-damar hastalıklarını azalttığı, rafine şeker ve işlenmiş gıdalardan uzak durmanın diyabet ve obezite riskini düşürdüğü bilimsel olarak destekleniyor. Fermente gıdalar ve aralıklı oruç ise, bağırsak sağlığı ve hücresel onarım açısından önemli avantajlar sağlıyor.
Gülçin Işık, Hunza yaşam tarzını tamamen kopyalamanın mümkün olmadığını, ancak benzer prensiplerin modern yaşamda uygulanabileceğini söylüyor. Bunlar arasında; sebze ağırlıklı beslenmek, haftada 2 gün baklagil ve bitkisel proteinlere yönelmek, fermente gıdaları diyete katmak, kayısı gibi doğal meyveleri kullanmak, yemek aralıklarını düzenlemek ve aralıklı oruç uygulamak yer alıyor. Ayrıca, işlenmiş ve şekerli gıdalardan uzak durmak, sağlıklı yaşamın temel taşlarını oluşturuyor.
Hunza halkının yaşam biçimi, doğallık, sadelik ve hareket üzerine kurulu. Bu yaşam tarzı, modern yaşamın hızla kaybettiğimiz temel ilkelerine ışık tutuyor. Kalıcı ve sürdürülebilir sağlıklı yaşam için, diyetlerin geçici değil, yaşam biçimi haline getirilmesi gerekiyor. Azla yetinmek, doğayla uyum içinde olmak ve sadeliği benimsemek, sağlıklı ve uzun bir yaşamın anahtarı olabilir. Gülçin Işık, bu konuda şu önemli noktayı vurguluyor: “Günümüzde Hunza halkı kadar izole yaşamak mümkün olmasa da, onların beslenme anlayışından ve yaşam tarzından ilham almak, hepimizin sağlığı için büyük bir değer taşıyor.”
Sertaç Taşdelen ve Faladdin Uygulamasıyla İlgili Gelişmeler