40,2607$% 0.13
46,7252€% 0.08
4.320,96%0,56
7.017,00%0,27
27.981,00%0,27
10.219,40%-0,06
Aaron Grzegorczyk, Güney Kore’nin endüstri ve toplum yapısında önemli bir dönüm noktası olan evlat edinme skandalının ortasında doğmuş ve büyümüş genç bir adamdır. 28 Nisan 1988 tarihinde, Seul’e yaklaşık 11 mil uzaklıktaki Anyang şehrinde, bir klinikte dünyaya gelen Aaron’un yaşamı, ailesinden ve kökenlerinden gelen bilinmezlikler ve sorgulamalarla şekillenmiştir. Annesi tarafından doğar doğmaz terk edilmesiyle ilgili anlatımlar, yıllarca onun gerçek hikayesini öğrenme arzusunu körüklemiş, fakat gerçekler yıllarca gizli kalmıştır. Bu sırlar, onun hayatını derinden etkilemiş ve sonunda, yakın zamanda Güney Kore’nin evlat edinme sisteminde yaşanan skandalın ortaya çıkmasıyla, büyük bir dönüm noktası olmuştur.
Yıllarca, ailesinin onu “en iyi gelecek” adına başka bir aileye teslim ettiği hikayesine inanmıştı. Ancak, geçtiğimiz mart ayında, bir yakın arkadaşının gönderdiği makale ile bu hikâyenin gerçekleriyle yüzleşti. Güney Kore hükümetinin ellili yıllık evlat edinme endüstrisi üzerindeki kapsamlı soruşturmaları ve raporları, onun gibi yüzlerce kişi için yeni bir kapı aralamıştı. Washington Post’a verdiği röportajda, “Haberi okurken şok oldum. Bu kadarını hayal bile edemezdim.” diyerek duygularını dile getirdi. Bu keşif, onu geçmişine ve kimliğine dair derin bir sorgulama sürecine sürükledi.
Yakın zamanda Güney Kore hükümeti tarafından atanan bağımsız bir soruşturma komisyonu, ülkenin 1964-1999 yılları arasındaki evlat edinme sisteminde insan hakları ihlallerine ilişkin çarpıcı raporlar yayınladı. Rapor, birçok çocuğun biyolojik ebeveynlerinin rızası olmadan alınmış olabileceğine ve bazı durumlarda yurt dışına gönderilmeden önce sahte doğum isimleri ve hikayeleri yaratıldığı iddialarına dikkat çekti. Ayrıca, bu süreçte birçok çocuğun yasal belgeler olmadan veya çok az araştırmayla başka ailelere teslim edildiği ortaya çıktı. Ajanslar, genellikle talep ve kotaları karşılamak için çocukların aceleyle başka ülkelere gönderilmesini sağladı, bu da ciddi etik sorunları gündeme getirdi.
Güney Kore Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu, “Uzun süredir devam eden ülkeler arası evlat edinme uygulamaları, hükümetin vatandaşlarının temel insan haklarını koruma sorumluluğunu yerine getirmedeki başarısızlığını ortaya koyuyor.” diyerek, bu tarihî ihlallerin devletin gözetim ve denetimindeki zayıflıktan kaynaklandığını belirtti.
Birçok evlatlık edilen kişi, yıllarca kayıp olan aileleriyle tekrar iletişim kurma hayaliyle yaşadı. Özellikle, Güney Kore’de doğan ve sonradan başka ülkelere götürülen çocuklar, sahte belgeler ve hikâyelerle ailelerinden koparılmıştı. Birçok vakada, ebeveynlere çocuklarının doğumda öldüğü yalanı söylenmiş ve bu çocuklar, gerçek kimlikleriyle yüzleşmekte zorlanmışlardır. Danimarkalı evlat edinen ve Güney Kore’deki İnsan Hakları Grubu’na öncülük eden Boon Young Han, “Sorunlar bitmedi. Hiçbir vakada sorun olmayanı göremedik.” diyerek, yaşananların ciddiyetine vurgu yaptı.
Grzegorczyk’in hikayesi, onun için sadece kişisel bir kriz değil, aynı zamanda toplumsal ve tarihî bir mesele haline geldi. Annesi ona, küçükken, “Sen terk edilmedin, doğduğunda öldü” denmişti. Bu sözler, onun ilk varoluşsal krizine yol açtı. “Hayatımda yüzleştiğim ilk ciddi sorun buydu,” diyerek, hayatındaki bu dönüm noktası hakkında derin duygularını paylaştı. Doğduğunda, Güney Kore savaş sonrası yaşanan yoksulluktan yeni kurtulmuş ve ülkenin demokratikleşme mücadelesinin sancılarını yaşamıştı. Kendini beyazların yoğun yaşadığı toplumda yabancı hisseden Aaron, gençlik yıllarında davranış sorunlarıyla karşılaştı ve çeşitli zorluklar yaşadı.
2006 yılında grafik tasarım eğitimi aldıysa da finansal kriz nedeniyle eğitimine ara verdi. Daha sonra, acil tıp teknisyeni olarak çalışmaya başladı ve bu meslekte ciddi travmalar yaşadı. Uyuşturucu bağımlılığı ve hapis hayatı, onun gençlik yıllarını şekillendirdi. 2019’da, yeni bir başlangıç yapma arzusu ile çatı ustası olmaya karar verdi ve hayatını yeniden düzenlemeye başladı. “Şu an kendimi mutlu diyemem ama çoğu zaman huzurluyum,” diyerek, içsel barış arayışını anlatıyor.
Ne yazık ki, Grzegorczyk’in evlatlık dosyasında, onun terk edildiğine dair hiçbir polis raporu veya vazgeçme formu bulunmamaktadır. Ayrıca, klinik ve doğum bilgileri de eksiktir ve yalnızca “Hanyang” (Seul’ü ifade eden genel bir terim) gibi belirsiz ifadelerle sınırlıdır. Bu belirsizlikler, onun gerçek köklerini ve ailesini bulma yolculuğunu zorlaştırmaktadır.
Aktivistler ve evlat edinenler, yıllardır Güney Kore’deki evlat edinme kurumlarının kayıtlarına erişim konusunda zorluklar yaşadıklarını belirtiyor. Boon Young Han, “Belgeler sadece bir kağıt parçası değil. Kimliğimizi ve geçmişimizi takip etmenin tek yolu bu.” diyerek, belgelerin hayati önemine vurgu yapıyor. Güney Kore hükümeti ise, bu yıl itibarıyla tüm evlat edinme dosyalarının Ulusal Çocuk Hakları Merkezi’ne devredilmesine karar verdi. Ancak, belgelerin kaybolma ve erişim sorunları devam etmekte olup, politikacılar bu konuda yeni adımlar atmayı planlamaktadır.
Grzegorczyk’in ailesiyle yeniden bağlantı kurma arzusu büyüktür. Bir aile çalışanı, onun biyolojik annesiyle telefonla görüştüğünü ve annenin onunla iletişimde olmaktan mutlu olduğunu söylemiştir. Ancak, Aaron’un bu iletişimden sonra, annesinden tekrar haber alamaması ve dosyasının devlet kurumlarına devredilmesi, onu belirsizlik içinde bırakmıştır. Birçok evlatlık eden, ailesine ulaşma hayaliyle yaşarken, aynı zamanda gerçek kimliğini ve kökenlerini öğrenme umudunu taşımaktadır.
Son olarak, Aaron’un hikayesi, sadece bireysel bir trajedi değil, aynı zamanda sistematik ve tarihsel bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu süreçte, devletin ve toplumun, çocukların haklarını ve kimliklerini koruma sorumluluğu ön plana çıkmaktadır. Bu yaşananlar, hepimize, geçmişle yüzleşmenin ve adaletin önemini hatırlatıyor.
HepsiBurada’nın En Çok Satan Kitapları ve Çocuk Kitaplarının Önemi
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.