40,2607$% 0.13
46,7252€% 0.08
4.320,96%0,56
7.017,00%0,27
27.981,00%0,27
10.219,40%-0,06
2000 yılında tamamlanan Birecik Barajı’nın inşası, Halfeti’nin kaderini köklü bir biçimde değiştirdi. Barajın su tutmaya başlamasıyla birlikte, kasabanın yaklaşık %40’ı Fırat Nehri’nin sularına gömüldü. Bu süreçte, 6 binden fazla yerli sakin kendi yaşam alanlarını terk etmek zorunda kaldı. Tarihi taş evler, eski dükkanlar ve 19. yüzyıldan kalma Merkez Camii’nin büyük bölümü, suyun altında kaldı ve bölge yeni bir yüzle tanıştı. Bu olay, bölgenin tarihine ve kültürel mirasına büyük bir darbe vurdu. Ancak, zamanla Halfeti, sular altında kalan eski yaşamın izlerini taşıyan bir açık hava müzesi gibi de görülmeye başlandı. Günümüzde, yüksek rakımlı konutlarda kalan birkaç yerli yaşamını sürdürüyor, fakat kasabanın gerçek kimliği, artık büyük ölçüde turizm odaklı hale geldi. Evler, butik kafelere ve restoranlara dönüştürülerek, ziyaretçilere hem lezzet hem de tarih sunuyor.
Bu değişimle birlikte, Halfeti’nin yeni yüzü, suyun altında kalan eski kenti görmeye gelen ziyaretçilerle dolup taşıyor. Teknelerle yapılan turlar, jet ski ve flyboard gibi su sporları, bölgeye hareket ve renk katıyor. 2020’de gerçekleşen ve serbest dalış dünya rekortmeni Şahika Ercümen’in katılımıyla gerçekleşen farkındalık dalışı, bölgeyi su altı turizmi açısından önemli bir destinasyon haline getirdi. Yerel rehberler, bölgenin mistik atmosferini şu sözlerle anlatıyor: “Tarihi hissediyorsunuz.” Erhan Yıldırım gibi uzmanlar, suyun altında kalan yapılar ve doğal mağaraların bölgeye benzersiz bir hava kattığını belirtiyorlar. Bu alanlar, ziyaretçilere sadece görsel değil, aynı zamanda ruhani bir deneyim de vadediyor.
Halfeti’nin diğer meşhur özelliği, “siyah gülleri” ile bilinir. Efsaneye göre, bu nadide güller sadece Halfeti’de kırmızıdan çok daha koyu, neredeyse siyah bir renk açar. Bu güzellik, bölgenin kendine özgü toprak ve iklim koşullarına bağlanırken, yerel halk bu durumu bölgedeki özel toprak yapısına ve iklimin etkisine dayandırıyor. Gül ürünleri satan dükkanlarda sabun, çay, dondurma ve kozmetik ürünlerinde sıkça bu siyah güllerin kullanıldığını görmek mümkün. Ancak, uzmanlar çiçeklerin teknik olarak siyah olmadığını, aslında çok koyu kırmızı veya bordo tonlarında olduğunu belirtiyorlar. İngiliz Kraliyet Bahçıvanlık Derneği’nin uzmanı Guy Barter, bu tür çiçeklerin genellikle “siyah” olarak adlandırıldığını ancak gerçekte çok koyu renkli olduklarını söylüyor.
Yine de, Halfeti’deki siyah güllerin arkasındaki efsaneler, bölge halkının belleğinde derin izler bırakmış durumda. Bunlardan biri, trajik bir aşk hikayesine dayanan efsane, diğeri ise mitolojik bir lanetle bağlantılı anlatımlardır. Bu hikâyeler, bölgeye mistik bir hava ve büyülü bir atmosfer kazandırıyor.
Halfeti’den sadece yaklaşık bir saatlik tekne yolculuğuyla ulaşılabilen Rumkale, bölgenin tarihi zenginliğinin önemli bir parçasını oluşturuyor. Kale, temelleri Bizans dönemine kadar uzanan, yaklaşık 12. ve 13. yüzyıllarda inşa edilmiş bir yapı. Ermenilerin ruhani lideri Katolikos’un uzun yıllar burada yaşadığı ve dini faaliyetlerde bulunduğu biliniyor. 1292 yılında Memlükler’in eline geçen kale, daha sonra Osmanlılar tarafından da kullanıldı. Rodway, Rumkale’nin mimarisinin, bölgenin çok katmanlı ve zengin tarihine tanıklık ettiğine dikkat çekiyor. Ziyaretçiler, burada geçmiş ile günümüz arasında etkileyici bir yolculuk yaparken, bölgenin kültürel ve tarihi mirasını yakından gözlemleme fırsatı buluyorlar.
Harita yok, rehber yok, sadece yapay zeka: Bir yolculuk öncesi deneyim