40,2607$% 0.13
46,7252€% 0.08
4.320,96%0,56
7.017,00%0,27
27.981,00%0,27
10.219,40%-0,06
Son günlerde Suriye’nin güneyinde, özellikle Dürzi toplumu ile hükümet güçleri arasında yaşanan gerilim, bölgeyi sarsmaya devam ediyor. Bu sürecin başlangıcı, bir Dürzi tüccarın Şam ve Süveyda arasında seyahat ederken Bedevi aşiretlerine mensup kişiler tarafından kaçırılmasıyla gerçekleşti. Bu olay, uzun süredir devam eden bölgede derinleşen kutuplaşmayı tetikledi. Çatışmanın daha da şiddetlenmesine neden olan gelişmeler, pazar günü İsrail destekli Dürzi lider Hikmet El Hicri’ye bağlı silahlı grupların Süveyda’daki El-Makvas mahallesini kuşatmasıyla yeni bir aşamaya geçti.
İlk etapta, arabuluculuk girişimleriyle kaçırılanların serbest bırakılması sağlandıysa da, bölgedeki güvenlik güçlerine yönelik saldırılar ve pusu saldırıları, gerilimi tırmandırdı. Bu saldırılar sonucunda, Dürzi milisler önce 18 askeri öldürüp, 9 askeri ise rehin aldı. Şam yönetimi, bölgeye yaptığı askeri sevkiyatları artırarak, özellikle bölgenin yaklaşık %90’ını oluşturan Dürzilerin yoğun yaşadığı Süveyda’da kontrolü sağlama çabalarını yoğunlaştırdı ve çatışmalar şiddetlendi.
Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra, bölgedeki tansiyonu düşürmek amacıyla Süveyda’da kısa süreli bir ateşkes ilan etti. Ancak, bu ateşkesin sürdürülebilir olabilmesi ve çatışmaların sona erdirilmesi adına, yasa dışı silahlı grupların herhangi bir saldırısı halinde karşılık verileceği uyarısında bulundu. Aynı zamanda, Dürzi lider Hikmet el-Hicri, başlangıçta hükümet güçlerinin şehre girişine izin verdiğini açıkladıysa da, kısa süre sonra geri adım attı ve yerel halkı hükümet güçlerine karşı direnişe çağırdı. Bu tutumun arkasında, İsrail ile yakın ilişkiler kuran Hicri’nin bölgedeki durumu kendi lehine çevirmeye çalıştığı tahmin ediliyor.
Süveyda bölgesinde uzun yıllardır yarı bağımsız statü devam ederken, yaşanan bu gerilimin temelinde, Dürzi toplumunun, liderleri Ahmed Şara önderliğinde, yeni Suriye devletine tam entegrasyona direnmesi yatmakta. Bu durum, bölgedeki güç dengelerini yeniden şekillendirirken, bölgesel ve uluslararası müdahalelerin de artmasına yol açtı.
İsrail, Şam’daki yeni yönetimin güçlenmesini engellemek amacıyla, “azınlıklar ittifakı” adı altında kapsamlı bir strateji izliyor. Bu strateji kapsamında, Suriye’deki Dürzi, Kürt ve Alevi topluluklarına yönelik çeşitli hamleler planlandı ve uygulamaya konuldu. Mart ayında, İsrail’in Savunma Bakanı Yisrael Katz’a, Şam’ın güneyinde yaşayan Dürzilerin korunması ve bölgedeki istikrarın sağlanması için hazırlık yapılması talimatı verildi. Ayrıca, Azerbaycan’da gerçekleştirilen “normalleşme” görüşmelerinin tıkandığı ve bölgesel gerilimin tırmandığı bu süreçte, bölgedeki tansiyonu yükselten adımların artması dikkat çekiyor.
İsrail’in bölgedeki bu politika değişimi, özellikle Tel Aviv yönetimine, bölgedeki diğer azınlıklar ve topluluklar üzerinden yeni imkanlar ve avantajlar sağlama amacını taşıyor. Bu gelişmeler, uluslararası arenada da dikkatle takip edilerek, bölgedeki karmaşık dengeleri daha da karmaşık hale getiriyor.
Uluslararası toplum ve bölgesel aktörler, İsrail’in Suriye’ye yönelik saldırılarına güçlü tepki gösterdi. Suudi Arabistan, Kuveyt, Mısır, Cezayir ve Irak gibi ülkeler, yaptıkları ortak açıklamalarda, İsrail’in bu saldırılarını açıkça kınadılar. Ayrıca, Körfez İşbirliği Konseyi (KİK), Arap Birliği, Dünya Müslüman Alimler Birliği ve Hizbullah gibi örgütler de, İsrail’in saldırılarını kınayan, bölgesel barış ve istikrarı hedefleyen açıklamalar yaptı.
Suudi Dışişleri Bakanlığı, yaptığı resmi açıklamada, İsrail’in Suriye topraklarındaki saldırılarını ve içişlerine müdahale girişimlerini sert bir dille eleştirdi. Açıklamada, İsrail’in uluslararası hukuku ve 1974 yılında imzalanan “Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması” gibi temel uluslararası düzenlemeleri ihlal ettiği vurgulandı. Aynı zamanda, Suriye’nin güvenlik ve istikrarını koruma çabalarına gösterilen destek dile getirildi ve uluslararası toplumdan, bölgedeki gelişmelere karşı sorumluluk sahibi davranışlar bekleniyor.
Kuveyt Dışişleri Bakanlığı, yaptığı açıklamada, uluslararası toplumun ve BM Güvenlik Konseyi’nin, saldırıların önlenmesi ve sorumluların adalet önüne çıkarılması için acil ve sert önlemler alması gerektiğine dikkat çekti. Kuveyt, Suriye’nin güvenliği, istikrarı ve egemenliğinin korunması yönünde aldığı tüm tedbirleri desteklediğini belirtti ve bölgedeki barış ortamının tesisi için uluslararası toplumun üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi çağrısında bulundu.
Mısır Dışişleri Bakanlığı, İsrail’in saldırılarını, egemenlik haklarının ihlali ve uluslararası hukuka aykırı olarak nitelendirerek, bölgedeki barış ve istikrarı tehdit eden ciddi bir tehdit olarak değerlendirdi. Aynı zamanda, Suriye ve Lübnan’ın egemenlik ve toprak bütünlüğüne saygı duyulması gerektiğinin altını çizdi. Cezayir ise, İsrail’in bölgedeki hegemonya çabalarını bölgesel çatışmaları tırmandırmak ve güç gösterisi yapmak olarak gördüğünü belirtti. Irak ise, Şam’a yönelik hava saldırılarını uluslararası hukuka aykırı ve tekrarlanabilir olmaktan uzak olarak nitelendirerek, sert bir şekilde kınadı.
Ateşkes anlaşmasının ardından, Suriye ordusu ve hükümet güçleri, bölgeden geri çekilmeye başladı. Süveyda’da, Dürzi gruplarla hükümet güçleri arasındaki anlaşma doğrultusunda, Suriye ordusu birlikleri bölgeden ayrılıyor. Bu geri çekilmenin, bölgedeki tansiyonu azaltma ve durumu normalleştirme amacı taşıdığı belirtiliyor.
Canlı Güncel Durum Özeti:
Komşumuzla Barışın Tesisi İçin Çaba Sarf Ediyoruz