40,2607$% 0.13
46,7252€% 0.08
4.320,96%0,56
7.017,00%0,27
27.981,00%0,27
10.219,40%-0,06
O gün, saatler 24 Kasım 1971’i gösteriyordu ve Northwest Orient Havayolları’na ait bir uçak, Portland’dan Seattle yönüne doğru havalanmıştı. Kabin ekibinden Florence Schaffner, yolcuların arasında dikkatini çeken bir hareket fark etti. Otururken elinde tuttuğu küçük bir kağıdı, dikkatli bir şekilde okuduktan sonra çantasına koydu. Ancak, bu küçük kağıt aslında bir tehdit içeriyordu ve kabin görevlisi için büyük bir tehlike anlamına geliyordu.
Yolcu, kendini gizleyen güneş gözlükleri takmış, takım elbise giymiş, esmer ve ciddi bir adamdı. Bir süre sonra kabin ekibinin dikkatini çekmeyi başardı ve yanına oturttu. Adam, yavaşça evrak çantasını açtı ve içindeki dört silindiri gösterdi. Bu silindirler, gerçekten de bir bomba gibi görünüyordu ve ciddi anlamda tehdit oluşturuyordu.
Adam, Schaffner’e taleplerini sıraladı: Uçağın Seattle’da yakıt ikmali yaparken, yolcuların yerlerinde kalmasını istedi ve yaklaşık 200.000 dolar ile dört paraşüt talep etti. Bu gelişmeler, uçakta büyük bir gerilime yol açtı ve olayın seyrini değiştirdi. Seattle’da inen yolcular, bu kaçırma olayından habersizdi. Yetkililer, adamın taleplerine olumlu yanıt verdi ve gerekli hazırlıkları yaptı. Bu arada, uçak düşük hızda ve irtifada Meksika yönüne doğru uçmaya başladı.
Kalkıştan yaklaşık yarım saat sonra, uçak Washington eyaleti üzerinde uçarken, kabin ekibi aniden basınç kaybı hissetti. Hava merdiveni, adam tarafından indirilmiş ve adam, karanlıkta hızla kaybolmuştu. Bu olay, tarihin en büyük gizemlerinden biri haline geldi ve geriye sadece birkaç ipucu kaldı: bir kravat iğnesi, bir kravat ve biletinde yazan ‘Dan Cooper’ adı. Bu isim, haberlerde yanlışlıkla ‘DB Cooper’ olarak anılmaya başlandı ve böylece efsane büyüdü.
Gerçek kimliği ise halen bilinmiyor ve olayın çözülememiş tek uçak kaçırma vakası olarak hafızalara kazındı. Birçok araştırmacı ve amatör dedektif, Cooper’ın kimliğini ortaya çıkarmak için yıllarca çeşitli teoriler geliştirdi ve araştırmalar yaptı. Ancak, şu ana kadar kesin bir sonuca ulaşılmadı. Bazıları Cooper’ın bir eski paraşütçü asker olabileceğini düşünürken, diğerleri onun bir gizli ajan veya zengin bir suçlu olabileceği üzerinde duruyor.
İlginç olan ise, Cooper’ın kimliğine ilişkin birçok farklı teori bulunmasıdır. Bunlar arasında, çizgi roman kahramanı Dan Cooper’ın hikâyeleri, gerçek hayattaki olasılıklarla kesişiyor. Özellikle, 1971 yılında yaşayan ve Kanada’da Fransız Kanadalı nüfus arasında oldukça bilinen ‘Les Aventures de Dan Cooper’ isimli çizgi roman, bu teoriyi güçlendiriyor. Bu karakter, Kanada hava kuvvetlerinden bir test pilotu ve paraşütle atlayış yapan, fidye taşıyan bir kahramandı. Bazı araştırmacılar, kaçıran adamın bu çizgi romandan esinlenmiş olabileceğini düşünüyor.
Ancak, paranın izlenmesi konusu da büyük bir belirsizlik içeriyor. Fidye parasının bir kısmı, yıllar sonra Columbia Nehri kıyılarında bulunmuş olsa da, büyük bir kısmı hiçbir zaman tespit edilemedi. Bu durum, Cooper’ın ya paraşütle atlamış olabileceği ya da para ile ilgili planlarının tamamen başarısız olduğu olasılıklarını akla getiriyor. Ayrıca, Cooper’ın kıyafetleri ve ekipmanları, soğuk ve yağmurlu bir ortamda hayatta kalmaya uygun değildi. Bu da onun, ya çok şanslı ya da çok hazırlıklı olmadığı konusunda spekülasyonlara yol açtı.
Birçok uzman, Cooper’ın muhtemelen hayatta kalmadığını düşünüyor. Özellikle, atlayıştan sonra sağ kalma olasılığı düşük olduğu ve bedeninin zamanla yok olduğu görüşü hakim. Ayrıca, onun arazinin sert koşullarıyla başa çıkamadığı ve belki de bir yerde hayatını kaybettiği düşünülüyor. Minnesota’dan yazar Marty Andrade ve Idaho Üniversitesi’nden Karen Humes gibi isimler ise, Cooper’ın hayatta kalmış olabileceğine inanıyor. Andrade, Cooper’ın vahşi doğada bir yerde inmiş olabileceğini ve bu bölgenin tarım arazileriyle çevrili olduğunu söylüyor.
Öte yandan, 2015 yılında ortaya çıkan yeni bir iddia, olayın seyrini değiştirdi. Richard McCoy’un o dönemdeki uçak kaçırma olayındaki eylemleriyle, Cooper’ın aynı kişi olabileceği öne sürüldü. Ayrıca, FBI’ın yeniden dosyayı açması ve DNA araştırmalarıyla ilgili çalışmalar, bu teoriyi güçlendirmeye başladı. Ancak, kesin bir kanıt bulunmadığı için, hâlâ olay çözülmüş değil. Her ne kadar, McCoy ve Cooper’ın hikâyeleri benzerlik gösterse de, bu durum spekülasyonlardan öteye geçmiyor ve gerçekler gizemini koruyor.
Cooper’un hikayesi, sadece araştırmacıların değil, aynı zamanda sinema ve televizyon dünyasının da ilgisini çekti. 1981 yılında yayınlanan ‘The Pursuit of D.B. Cooper’ adlı film, bu gizemi beyaz perdeye taşımıştı. Ayrıca, çeşitli kitaplar, belgeseller ve internet forumlarında, Cooper’ın gerçek kimliği ve olayın detayları hakkında sayısız teori öne sürüldü. Her ne kadar, olayın çözümü için yapılan araştırmalar devam etse de, Cooper efsanesi, modern zamanların en büyük ve en gizemli uçak kaçırma olaylarından biri olarak yaşamaya devam ediyor.
Gazze’deki insani kriz ve siyasi gelişmeler